Bayram geldi…

A -
A +

On bir ayın sultanını Ramazan Bayramı’yla uğurluyoruz.

 

Bütün İslam âlemi mübarek Ramazan Bayramı’nı kutluyor. Gazze’deki hüzün ve dram, Doğu Türkistan’daki mezalim ve Orta Doğu’daki bunca kaosa rağmen Ramazan Bayramı bir teselli gibi gelecek bütün Müslümanlara.

 

Bayramlar aynı bayramlar olsa da biz insanlar aynı insanlar değiliz ne yazık ki!

 

Akrabalar, dostlar ve komşular arasında bayramlaşma geleneklerimiz neredeyse unutulma noktasına gelmek üzere. Bunun pek çok nedeni var. En başta orta ve alt tabakanın ekonomik sıkıntıları var bu da bayramları coşkuyla kutlama isteğini olumsuz etkiliyor. Bir de zamandan tasarruf etme kabilinden bu bayram tatillerini bir dinlenme ve gezme fırsatına çevirme isteği her geçen sene daha da artıyor ve insanları cezbediyor.

 

Şehirler arası yollar bayramın tatile aracı yapıldığının bir göstergesi âdeta.

 

İnsanoğlu yerinde durmuyor, durmadan bir yerden bir yere koşuyor, nefes almadan zamanın bütün duvarlarını zorluyor. Kapılar bayramın yüzüne kapanıyor âdeta. Biz bayramda evde yokuz! Bütün hikâye bu…

 

Herkesin bayramı kendine! Bayram yemeklerini ve tatlısını kendisi için hazırlayıp kendisi yiyor! Eve bayram şekeri almayan aile sayısında patlama var. Oysa bayram şekeri bizim çocukluğumuzda bayramın en büyük hediyesi idi.

 

Bu aralar televizyon ekranlarında bir bayram şekeri reklamı var. Güzel ve sevimli bir kız çocuğu elinde büyük bir kâse içindeki şekerlerle sokakta, apartmanda koşup “Bayram geldi” diye bağırıyor. Son yıllardaki en güzel reklam olduğunu söyleyebilirim.

 

Evet o güzel kız çocuğunun söylediği gibi bayram geldi. Gelmesine de insanlar da gitti! Kimi Ege ve Akdeniz sahillerine, kimileri de yurt dışına! Sılayırahim ziyareti için kimileri de memleketlerine…

 

Önce iğneyi kendi aileme batırayım. Evime en yakın yerde, İstanbul’da oturan yeğenlerimi bayram günü sabah kahvaltısına çağırayım dedim. Aradığımda Paris’te olduklarını söylediler. Eyfel Kulesi’nden resim attılar!

 

Sonra uzaklara açılayım dedim. Ankara’da oturan kız kardeşim, bayram günü İtalya’da Roma’da olacağını söyledi. Bursa’daki kardeşim eşinin memleketi Ordu’da olacağını anlattı. Neyse ki Gaziantep’te görev yapan kız kardeşim ve Eskişehir’deki ağabeyim davetime icabet ettiler de bayramda misafirsiz kalmadım.

 

Bayram misafirle, hısım akraba ile, eş dost ile bayram oluyor.

 

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki insanlar haberli çay içmeye gitmekten olacak çat kapı bayram ziyaretine gitmeye bile çekinir oldular. Oysa bizim çocukluğumuzda rahmetli annem bütün mahalleye yetecek kadar yemekler ve tatlılar yapardı. Rahmetli babam bayram namazından çıkışta birkaç tanıdığını mutlaka alır gelirdi eve. Bayram kahvaltısı ve yemeklerimiz misafirsiz olamazdı. Annemin sütlacı öyle meşhurdu ki canı sütlaç çeken soluğu bizim evde alırdı.  

 

Komşumuz Süheyla teyzenin de kırk katlı cevizli baklavası dillere destandı. Zaten bütün mahalleye baklavayı Süheyla teyze açardı. Kocaman sinilerde açılan o baklavaların tadını bir daha hiçbir yerde bulamadım… Süheyla teyze yaşıyor lakin hâlâ sini sini baklava açıyor mu bilmiyorum.

 

Şimdi şu hâlimize bir bakınız… Eve misafir çağırmaya adam bulamaz olduk. Herkes meşgul, herkes gezgin ve tatilci! Yollar birer araç seli, otoyollar, tren garları, hava limanları karınca gibi insan kaynıyor. Bu mahşerî kalabalığın derdi ne?

 

Bir dakika, ne oluyoruz?

 

Bir evinizde oturun, bayramı bayram gibi kutlayın, şükredin, bayramın tadı kalsın damağınızda. Gelmiyorlarsa siz misafir çağırın, hısım akrabalara gidin, konu komşuyu ziyaret edin, bayramı hak ettiği yere koyun…

 

Hasılı…

 

Bayram o bayram olsun…

 

 

  • Çok kıymetli okurlarımızın mübarek Ramazan Bayramlarını kutluyorum…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.