Ukrayna’yı yönlendiren akıl, savaşı Türkiye’nin mavi vatan sınırlarına kadar taşıdı.
Bu korsan saldırıların Türkiye'nin kıyılarına sıçraması, "Ukrayna Türkiye'yi Rusya ile çatışmaya mı sürüklüyor?" sorusunu gündeme taşıdı. Ukrayna bölgesel istikrarsızlığı tetiklemek ve bundan fayda ummanın peşinde ne yazık ki!
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin açıklamalarına baktığımızda, saldırılar "Rusya'nın savaş suçlarına karşı meşru müdafaa" olarak nitelendiriliyor ancak bu operasyonların bir kısmı Türkiye'nin MEB'inde (12-200 mil arası) gerçekleşti ve bu Türk-Rus ilişkilerine zarar verme potansiyeli taşıyor. Türkiye’yi hem müttefik olarak gördüğünü söyleyen hem de Türkiye’nin menfaatlerini baltalayan Ukrayna’nın bu aklı nereden aldığı konusunu iyi analiz etmekte fayda var.
Ukrayna, bir taşla çok kuş vurma peşinde. Söylemleriyle icraatları çelişkili ve Türkiye’ye zarar veren nitelikte. Binaenaleyh Rusya’yı kışkırtarak Türkiye'yi "kendi sularını koruyamayan" bir aktör konumuna düşürüyor ve dolaylı olarak Montrö Sözleşmesi'ni (1936) tartışmaya açıyor! Bu yönüyle Batı ve Ukrayna öğrenilmiş taktikleri test ediyor.
Son on yıla baktığımızda NATO/Batı’dan çok Rusya ile yakın ilişki ve temaslarımız oldu. Rusya ile Türkiye’nin arasını açmak bu blokun temel hedefleri arasında! Bu Türkiye için ölümcül bir hata olur kanaatindeyim.
Ukrayna’nın hatalı bir vuruşu (örneğin, dolu tanker patlaması), Karadeniz'i bir çevre felaketine sürükleyebilir ve Türkiye'yi zorunlu müdahaleye iter. Türkiye’nin bu anlamda da çok dikkatli olmasında fayda var.
Peki Rusya ile Türkiye karşı karşıya getirilirse ne olur?
Öncelikle Akkuyu Nükleer Santrali gibi ekonomik bağlar (20 milyar dolarlık proje), S-400 anlaşması ve turizm ticareti (yılda 75-80 milyar dolar hacim) sekteye uğrar ve kesilir. Karadeniz’de Rus hâkimiyeti sonlanır. Boğazlar kapatılır. Her şeyden önce Türkiye’nin ekonomik anlamda büyük kayıpları olur ve ABD ve Batı’ya bağımlılığı artar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son konuşmalarında bunu açıkça ifade etti ve “tarih tekerrür etmesin diye dengeli duruşumuzu sürdürüyoruz" dedi. Bu ifade hem Batı’ya hem Ukrayna’ya hem de Rusya’ya verilen açık ve net bir mesajdı aslında.
Peki Rusya buna ne diyor?
Rusya, Ukrayna ve derin aklın bütün stratejilerinin farkında ve meseleyi Türkiye ile dayanışma içinde çözmeye çalışıyor. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin, RTVI haber sitesine verdiği demeçte “Aslında Türkiye münhasır Ekonomik bölgelerinde yaşananlar konusunda büyük endişelerini dile getiriyor. Bu endişelerin tamamen haklı olduğunu düşünüyorum” diyor.
NATO, BATI bloku, Ukrayna üzerinden Türkiye’yi Rusya ile karşı karşıya getirme konusunda kararlı. Öte yandan aynı akıl, Japonya’yı da Çin’i çevreleme konusunda görevlendirmiş! Yani küresel aklın Asya paradigması çok boyutlu! Peki 19-20 Aralık Tokyo Zirvesi de bu paradigmanın bir parçası olabilir mi?
Çin’in yükselişi durdurulmaya çalışılıyor. ABD, küresel hegemonyasının çökmekte olduğunun farkında. Japonya, Batı ve ABD tarafında ve Çin’e karşı bir strateji yürütüyor. Japonya, Türk devletlerinin kritik konumlarını Çin aleyhine döndürmek için Asya'ya girmek istiyor.
Japonya'nın "sessiz samuray" misali Çin'e karşı oynadığı satranç, Orta Asya'nın kritik konumunu hedef alıyor. Japonya, Çin'in “Bir Kuşak Bir Yol” projesiyle Orta Asya'yı (Türkistan ülkelerini) nüfuzuna alma potansiyelini frenlemek için bir nevi yeni "köprüler kuruyor” ancak altında ABD-NATO ekseni var. Japonya’nın genel stratejisi, Çin'e karşı "Asya'ya Giriş" doktrini üzerinde yürütülüyor.
Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan gibi devletler, Çin'e bağımlı (%40 ticaret), ama Rusya'nın Ukrayna Savaşı nedeniyle nüfuzunu yitirmesi karşısında “hedging" yapıyorlar! Yani alternatif arıyorlar.
Hasılı, Japonya, ABD'yle omuz omuza Çin'i sıkıştırıyor, Türk devletlerini "döndürmek" için Asya'ya sızıyor. Ama bu bir nevi "rahat bırakmama" döngüsü! Orta Asya ülkeleri bu ilişkiden fayda görseler de bu kez Çin’le olası gerilimlerin yaşanacağı kesin!
Tıpkı Tayvan gibi...
Meryem Aybike Sinan'ın önceki yazıları...