Neneden, atadan kalanlar…

A -
A +
Geçen salı günü Ankara’daydım.
 
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği 10. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi’nin açılışı vardı. Kongreye uluslararası düzeyde birçok akademisyen, siyasetçi ve medya mensubu katıldı.
 
Özellikle Türk Cumhuriyetlerinden gelen akademisyen dostları bu Kongrede görmek benim için kongrenin amacının hasıl olduğunun da bir göstergesiydi zira bu insanların büyük çoğunluğu üniversiteyi burada okumuş ve doktoralarını da Türkiye’de yapmış akademisyenlerdi. Cumhuriyetin 100. Yılına kadar toplam 10 kongre yapılmış. Bu, kongrelerin 10 yılda bir yapıldığını gösteriyor.
 
Halk kültürüne ait pek çok unsur ne yazık ki bugün yok olmaya yüz tutmuştur. Mesela halı kilim dokuyan kaç insan var bugün? Oysa 30-40 sene önce Anadolu’da halı ve kilim dokumayan neredeyse yoktu.
 
Yün eğiren, bu yünleri kök boyalarla renklendiren o Anadolu kadınları nereye gitti? On parmağında on marifetin gizli olduğu ninelerimiz sahneyi yeni nesillere bıraktıkça kültürel unsurlarımız unutulmaya başlandı.
 
Bugün pekmez kaynatmayı bilen kaç kadın var? Ya tandır ekmeği yapan?
Peki bir yün yorganı astarlayabilen? Duttan, üzümden, erikten ve bilumum meyvelerden pestil yapabilen?
 
Neneden toruna hiçbir kültürel unsurumuz aktarılmıyor artık. Hızla moderniteye savrulan genç insanlarımız halk kültürünün bu altın değerindeki mirasını anlamaktan, yorumlamaktan ve okumaktan çok uzak!
 
Üreten bir toplumdan tüketen bir topluma doğru hızla evrilirken unutulan bir şey var. Ya sonra? Bu toplum ne yapacak? Bunların cevaplarını arayan akademisyenlerimiz birbirinden önemli konularda tebliğlerini sundular. Bu kongrenin açılışını bizzat Emine Erdoğan Hanımefendi yaptı. Hanımefendi, zaten halk kültürü konularında etkin ve yetkin bir isim zira unutulmuş Türk yemeklerini bir kitapta buluşturan, kadim kültür unsurlarımızı gün yüzüne çıkarmayı himaye eden ve bu ürünleri her fırsatta sunmaya özen gösteren bir isim.
 
Hanımefendinin konuşmasındaki satır aralarına baktığımızda halk kültürü unsurlarına ne denli ehemmiyet verdiğini görmek mümkün. İşte bazı önemli ayrıntılar:
 
"-Bu coğrafyanın köklü yaşam kültürünün, bugünün imkân ve birikimi ile harmanlandığında yalnızca iklim krizi için değil, küresel birçok soruna etkili çözüm sunacağına inanıyorum.
 
-Öyle bir zenginliğe sahibiz ki bugün Türkiye, 'UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'nde en çok kayıtlı kültürel değeri olan ikinci ülke. Köklü medeniyetimizin birikimi, müzelere, kütüphanelere, arşivlere sığmayacak derinlikte.
 
-Anadolu'nun zengin mutfak kültürünü, atıksız, yerel ve şifa kaynağı özellikleriyle yaşatacak, 'Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı' kitabını hazırladık. Böylelikle, kadim tariflerimizi kayıt altına alarak, geleceğe değerli bir bilgi ve tecrübe aktarımı sağladık. 'Mirasımız Ata Tohumu' projemizle birlikte vatanımızın eşsiz biyoçeşitliliği koruma altına alınırken, besinlerimiz, eski tadıyla, kokusuyla, sofralarımıza geri dönmeye başladı. Toprakla sürdürülebilir ve hakkaniyet ekseninde ilişki kuran Anadolu insanı beslenmede olduğu gibi dokuma üretiminde de muazzam bir çeşitlilik yakalamıştır."
 
Bu kongrenin açılış konuşmacılarından birisi de Merhum Alparslan Türkeş’in kızı Halk Bilimci Prof. Dr. Umay Günay Türkeş idi. Umay Hoca'yı bu kongrede görmek gerçekten çok önemliydi. Umay Hoca, halk kültürü bölümlerinin kuruluş hikâyesini anlattı...
 
Hasılı bu önemli organizasyonu hayata geçiren Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Akif Ersoy ve ekibine teşekkür ediyoruz. Uzun yıllardır yapılmayan Türkoloji Kongresinin de en kısa zamanda gerçekleşmesi umudu ve dileğiyle...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.