Geçtiğimiz pazar günü Çağlayan'da "Cumhuriyet Mitingi" vardı malum. Sosyal demokrat bir arkadaşım, kalabalığı gösterip "En az 700 bin kişi var" dedi, böbürlenerek... Çık, dedim; çık. "800 bin!" Çık, çık; daha çık. "900 bin!" Sonunda bir milyonda mutabık kaldık ve ardından arkadaşıma dedim ki; o rakamı 5'le çarp şimdi. Anlayamadı önce. Bön bön baktı. Çarp, dedim. Çarp! O gün Çağlayan Meydanı'ndaki her bir kişi AK Parti'ye beş seçmen kazandırdı! Nedenini de söyleyeyim. Türkiye'de "Şeriat gelecek" korkusu taşıyan insanlar yok değil, var. Böyle bir endişe lüzumludur, lüzumsuzdur... O ayrı bir konu. Ama, var olduğu kesin. Adamlar, özel hayatlarının bile sınırlandırılacağı endişesine kapılıp panik oluyorlar. Türkiye'nin yumuşak karnı bu. Ülkedeki muhafazakar insanların kimsenin hayatını tehdit etmediğini, aksine, "Ben zenci değilim, bakın sizin gibi beyazım, lütfen bana saygı gösterin" gayreti içinde olduğunu birilerinin anlatması lazım. Kimin görevi bu? Siyasetçinin tabii. Muhalefet ne yaptı? Bunun tam aksini! Bu endişeyi taşıyan kitlenin önüne düşüp, "Siz haklısınız, Çankaya'ya eşinin başı kapalı Cumhurbaşkanı çıkmamalı" dedi ve Parlamento'daki cumhurbaşkanlığı seçimine katılmadığı yetmiyormuş gibi, o tepkili kalabalığın oyuna göz dikme uyanıklığına da tevessül etti. Kendini demokrasi çizgisi dışına atma pahasına yaptı bunu hem de. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) internet sitesine düşen bildiri de bu endişenin tuzu biberi oldu ve böylece toplum gerildi. Çağlayan Meydanı'na taşınan kalabalık, daha meydana varmadan aynı endişeyi taşıyan başka güçlerin de var olduğunu görüp daha bir şevkle koştu miting alanına. Gören de, vatan elden gidiyor sanır!.. Herkes meydanda değildi halbuki. Bir milyon kişi oradaydı ama televizyonun başında olup biteni seyreden 72 milyon kişi daha vardı bu ülkede. Onların ne düşündüğünü hesaba katmamak mümkün mü? O sessiz kalabalığın kahir ekseriyeti şöyle düşündü: Hem adına "Cumhuriyet Mitingi" diyeceksin, hem de insanların en demokratik hakkı olan başörtüsünü protesto edeceksin! Böyle demokrasi mi olur? > AK Parti iktidar Biliyorum. Benim bu tespitimi, "Başörtüsüne değil, Gül'ün cumhurbaşkanlığına tepki gösterdi o kalabalıklar" diye düzeltmek isteyen olacak ama avucunu yalasın. Halk, bu kelime oyunlarını çok iyi biliyor, laf cambazlığına karnı tok milletin. Vatandaşın bu tür uyanıklara prim verdiği vaki değil. Tam tersi, baskı yapan sandığa gömüldü kaldı. Çağlayan Mitingi kime yaradı? AK Parti'ye tabii. Mağdur durumuna düştü bir kere. Hem de geçmişteki hataları akla gelmeyecek kadar mazlumlaştı. Tandoğan Mitingi hakeza. O da en az 3 milyon oy kazandırdı bu partiye. AK Parti'nin ekmeğine yağ süren sadece CHP, TSK ve kendine cumhuriyetçi diyen sivil toplum örgütleri olsa yine iyi. Sanki, memlekette herkes işini gücünü bırakıp AK Parti'ye çalıştı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer mesela. Onun Çankaya Köşkü'nden attığı "Laiklik elden gidiyor" çığlıkları ahalinin AK Parti etrafında kenetlenmesini sağladı. Sezer, en az Çağlayan Mitingi kadar oy kazandırmıştır AK Parti'ye. Bir de YÖK var tabii. Bu kurumun AK Parti'ye kazandırdığı oyun Tandoğan Mitingi'nin kazandırdığından az olmadığını söyleyebilirim. Bu kadar oy alan AK Parti'nin Recep Tayyip Erdoğan'ın karizmasına da ihtiyacı kalmadı, iktidar oldukları dönemde gösterdikleri performansın hanesine yazılmasına da. Aha şuraya yazıyorum; AK Parti yüzde 45'le yine iktidar, yine iktidar. DYP ve ANAP bindiği dalı kesip yere serildi çünkü. CHP ise kendi kazdığı kuyuya düştü. İki meydanda toplanan insan sayısı kadar oy alacağı dahi şüpheli CHP'nin. Meydanda AK Parti ve MHP kaldı. Genç Parti'nin sandıkta bir sürpriz yapması ihtimal dahilinde tabii; onu da akıldan çıkarmamak lazım. Bu arada en doğru kararı vererek ülkenin hem siyasi, hem iktisadi ve hem de sosyal dengeleri yeniden kuran Anayasa Mahkemesi'ni kutlamak lazım. 367 şartını kabul etmesi çok isabetli oldu. Ülke kaostan kurtuldu bir kere. Piyasa hemen olumlu tepki verdi bu karara. Toplumun tansiyonu aşağı çekildi. Siyasi arena da öyle. 22 Temmuz'a ne kaldı ki? Söz milletin artık! Bir husus daha var, onu da söyleyip kapatayım konuyu. Türkiye, hem cumhurbaşkanı, hem meclis başkanı ve hem de başbakan eşlerinin başının kapalı olmasına hazırlıklı değil. Bunu kaldıramaz bu ülke. AK Parti'nin, iktidara geldikten sonra bu hassasiyete kesinlikle dikkat etmesi gerekiyor. Riayet edecekleri tek konu bu bence.