Kitlesel öfke, kışkırtılmaya o kadar müsait ki... Linç duygusu, kışkırtılmış öfke ile o kadar hızlı birleşiyor ki... Ve maalesef akıl, yerini öfkenin ölçüsüzlüğüne o kadar çabuk bırakıyor ki... Aklı selim, ençok ihtiyaç duyulan zamanda ortadan çekiliveriyor böyle zamanlarda. Akil olduğunu düşündüğünüz, iz'an sahibi zannettiğiniz insanların, kabaran öfkenin tesiriyle idrak kanallarını kapattıklarını görmek çok üzücü. PKK terörü, bu güzel ülkenin başına sarılan bir musibet. Bu ülkeyi seven herkesin lanetlemesi gereken bir musibet. Ama önceki yazımda sorduğum gibi, "onca çabaya, cana, paraya ve 23 yıla rağmen neden belini kıramadık bu terörün?" diye soranlar neredeyse hain ilan ediliyorsa, vatanseverlik sadece "sokaklarda bağırıp öfke saçmak"tan ibaret addediliyorsa, "ölmek ve öldürmek" fiili bu kadar pervasızca kullanılıyorsa, "intikam" isteyenlerin avazeleri "itidal" isteyenlerin seslerini boğuyorsa, terör asıl amacına -maalesef-ulaşmaya başlamış demektir. Neyse ki... Başbakan ve hükümet itidali elden kaçırmamış görünüyorlar. Herhalde, geleceğimizi karartacak esas tehlikenin öfke ile beslenen ve içe kapanan bir ülke olduğunu görüyorlar. "Herşeyi getirip ekonomiye bağlıyorsun" diyebilirsiniz ama, şu kadarını söyleyeyim: Bugün Türkiye'de kişi başı gelir 5 bin değil 15 bin dolar olsaydı ve Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olsaydı,ne PKK musibeti bu derece başımıza musallat edilirdi, ne soykırım tasarısı ülke ülke dolaşırdı. Büyük ülke, güçlü devlet ancak güçlü ekonomi ile sağlanıyor. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama gerçek bu. Öfke aklın önüne geçtiğinde bunlar düşünülmüyor maalesef. Lakin bir ülkenin geleceği öfke ve linçle değil, akıl ve idrakle aydınlanır.