Çürük elmalar

A -
A +

İnsan, burnunu sildiği mendili bile bu kadar kolay yere atamaz... Bu kadar kolay, beyazlar siyaha boyanamaz... "Mezara" kadar gidecek dostluklar "pazarı" bile beklemeden, bu kadar kısa sürede bitemez... Ve aşklar, bir öfkeyle, böylesine nefrete dönüşemez... *** Şampiyonlar Ligi'nde "Çeyrek Final" oynamış bir takım, Stamford Bridge'de, elendiği Chelsea karşılaşması sonrası bile, nasıl da alkışlanmıştı? Başkan Aziz Yıldırım ve futbolcular tribünlere davet edilip, nasıl "sevgi bağı" sağlamlaştırılmıştı? Ne çabuk unutuldu? O günlerin, hiç mi hatırı yoktu? Bugün Samandıra'da futbolcu boğazlayanlar, F.Bahçe camiasının "yüz karaları" olarak aranıyor ve futbol arenalarından ve camiasından silinmek için kovalanıyor... Yakalanırlar mı bilinmez... Rüştü'yü pataklayanlar nasıl yakalanmamışsa, bunlar da o kabadayılar gibi ortalıkta yine dolaşırlar mı, Allah bilir? *** F.Bahçe'ye gönül veren tüm dernekler, bildiri üzerine bildiri yayımlıyor... "Bizden değiller" damgası vurularak, dışlanan sarhoş azgınlarla başa çıkamayan tesis görevlileri, TV kameralarının orada boşuna beklemediğini süzemeyen idari yönetim, bir çuval incirin berbat edilmesinde rol oynamıştır... O bildirilerden birisinin sahibi olan Genç F.Bahçeliler, şiddeti kınıyor tamam... Ama, dernek amblemindeki 3 tane kılıcın ne anlama geldiğini anlamak mümkün değil... Hem şiddete karşı çıkacaksın, hem de kılıçları, amblemine koyacaksın... Bu ne perhiz, bu ne lâhana turşusu... Hâni bir zamanlar, bir elinde kesilmiş kanlı kafa, diğer elinde kanlı kılıç tutan kanarya motifli pankartları hazırlayanların, Saraçoğlu tribünlerini "şiddet arenası" gibi göstermesinin kırıntıları silinmişken, dikkat edilmesi gereken yeni semboller de yerini başka güzelliklere bırakmalıdır... *** Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Doğan'ın "En olaysız derbi" diye nitelendirdiği G.Saray-F.Bahçe maçı, unutulmazlar arasına girmiştir, doğru... Ama bir gün önce Adana'da yaşananlara ne demeli peki? Sahaya "İnadına Teksas" yazılı pankartla futbolcularını çıkaranlar, bu izni kimden almıştır? O pankartı, futbolcusunun eline tutuşturan, yönetici kimdir? Bu cesareti kimden bulmuştur? Teksas'ın ne anlama geldiğini bilmeyenlere söyleyelim... Teksas, en ateşli Bursaspor taraftarlarının ve tribününün adıdır... Eğer, Bursa'da maç öncesi ve sonrası bir olay çıkmışsa, bunun altındaki imza genellikle, Teksas'tır... Gazeteciler arabalarından indirilip dövülmüşse, kameralar kırılmışsa, otomobiller hasar kurbanı olmuşsa, fail olarak hep, Teksas gösterilmiştir... Onlar, kışın ayazında bile, çıplak maç seyreden ateşli taraftardır... *** Beşiktaş ile Bursaspor'un yıldızının barışmaması, yıllar öncesine dayanan bir Rize karşılaşmasında yaşanan sonuçtur... Bursaspor'un bu maçtaki Beşiktaş'a tepkisini bir yerde anlayışla karşılayalım, tamam... Ama kin tohumlarının, her geçen gün artarak ekilmesi, şiddetinin boyutlarını genişletmesi "hayra alamet" değildir... İnönü'de, en ağır küfürler, Bursa seyircisine edilir... Bursa Atatürk Stadı'nda, 25 bin kişi "tekbir" getirerek, Beşiktaşlı futbolculara "boğazlama" işareti yapar... Adana Havalimanı'nda, yeşil-beyazlı futbolculara yapılan çirkin saldırıyı, Beşiktaş Başkanı Demirören, cafeden sessiz kalarak izler... Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı " Bu husumet devam edecektir" gibi, yanlış ve talihsiz sözler kullanır... Bu hafta sonu oynanacak Bursaspor taraftarının destekleyeceği Ankaragücü'nün, Beşiktaş karşılaşması, önce ve sonrasında çıkması muhtemel olaylara çanak tutan insanların apoletine bir bakın... Neden bu "it dalaşı" neden bu "kayıkçı kavgası..." Ve neden bu, öfkeyi "ateş" söylemi "benzin" yapan anlayış... *** İşte bütün bunlar, futbolumuzun arka penceresi... İş, sadece sahadaki mücadelede bitmiyor zaten... Çünkü futbol, bir bütünlük isteyen sevdadır... Hele saha dışında kol kola girilmesi, şiddetin araya sokulmaması gereken bir tutkudur futbol... Yöneticilerin ve taraftarın, bir yarışta, kazanmanın yanında, kaybetmenin de olabileceğini, hazmetmesi gereken bir olgunluk ister futbol... Ve o futbol, spor basınında eli kalem tutanların, fanatizmden uzaklaşıp, kardeşlik ve dostluğu ön plana çıkarmasını gerektirecek desteğe muhtaçtır... Bir kötü sonuçta, hocalık diplomasını elden almak, diğer yanda, takımını şampiyonluğa taşıyan adama, hoca gözü ile bakmayıp, G.Saray'ı "teknik direktörsüz kazanıyor" ayıbının içine çeken basınımızın, bundan böyle işi, daha ciddiye alması gerekiyor... Çünkü, eğer futbolu, futbol gibi seveceksek, onun içine kan, kin, kavga, öfke, taş, sopa sokulmasına izin vermemeliyiz... Vermeyeceksek... Hep beraber haykıralım: "Çürük elmalar dışarı!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.