"Başarılı görünen grafiğe rağmen işler iyi gitmiyor. Takımın en iyisi olarak gösterilen Davids sadece Fransa maçının ikinci yarısında iyiydi! Ama neden çenesini kapamayı beceremiyor? Bergkamp çok zayıf. Kluivert ise gol dışında bir şey yapmadı!" Hollanda, grubunda 3 maçta 7 gol atarak ve 3 maçı da kazanıp 9 puan toplayarak "lider" ünvanıyla "çeyrek finale kalırken," ünlü Cruyff işte bunları söylüyordu! Bergkamp çıkıp "Cruyff vatan haini" demedi! Hollanda Milli Takımının teknik direktörü "futbolcularını, medyadaki yandaşlarını, kamuoyunu Cruyff aleyhine ayaklandıracak girişimlerde bulunmadı, basın toplantıları düzenlemedi!" "Cruyff şampiyona sonunu beklemeli! Futbolcularımın moralini bozmaya ne hakkı var?" diye bar bar bağırmadı! Sadece bazı futbolculardan "eleştiriler haksız" açıklamaları geldi. Ünlü Bergkamp da "Kendilerini çok profesyonel sananlar, medyaya değil gelip bizle konuşsunlar" dedi! Cruyff''un eleştirilerinin ardından "çeyrek finalde" 6 - 1''lik Yugoslavya galibiyeti gelince, futbolcular ve "bazı yorumcular" Cruyff''a "tatlı ve espirili mesajlar" gönderdiler! Hele hele Berkamp ve "3 gol atan" Kluivert!. Ama, İtalya maçı, "kimin haklı olduğunu" açıkça ortaya koydu! İtalya''ya uzatmalar sonunda penaltılarla maçı kaybettirenlerin başında "çok zayıf görünen" Bergkamp ile, "bir penaltı kaçıran" ve 3 önemli fırsattan yararlanamayan Kluivert geldi! Davids de "egoist oyunu ile," kapanan İtalya''nın hücumda olduğu zamanlarda kapılan topları "ağırlaştıran, öldüren, çalım sevdasına rakibe kaptıran" adam oldu! Cruyff haklı, hem de çok haklı çıkmıştı! Eğer Hollanda Teknik Direktörü Rijkaard "Cruyff''un eleştirilerinden ders alsa idi," belki de bugün "istifa eden bir hoca olmak" yerine "final oynayacak bir takımın hocası olarak" görevine devam ederdi! Cruyff "aslında" futbolu bilen bir insan olarak, Hollanda''ya ve bir zamanlar formasını giydiği takıma karşı "görevini yapmıştı" ama, onu dinleyen olmamıştı! Şimdi Hollanda''da "çoğunluk" Cruyff gibi düşünüyor! Eleştiriler o yönde yapılıyor! Ama ne zaman? Testi kırıldıktan sonra! Kim haklı? İşler iyi giderken "eksikleri, hataları gördükleri halde" susanlar ve "sadece alkış uykusuna yatanlar mı?" Yoksa, "Hollanda şampiyonluğa gidiyormuş, moraller bozulacakmış" gibi palavralara inanmayarak, "gördüğü yanlışları, hataları, eksikleri cesaretle ve bütün açıklığıyla söyleyen" Cruyff mu? Karar okuyucularımın!.. Fark!.. Galatasaray iddia ediyor; "Hakan için FIFA''ya gidilirse, 20,5 milyon dolar alırız!" İnter iddia ediyor; "Hakan için FIFA''ya gidilirse, 8 milyon dolara Hakan''ı alırız!" Bu 12 milyon dolarlık fark nereden geliyor? Yoksa.. Yoksa.. Yıllardır yazıp geldiğimiz gibi, her kulüpte olan "iki defterli sistem" mi, bu 12 milyon dolarlık farkı ortaya çıkarıyor? "Resmi deftere göre" mi, 8 milyon dolar? "Sümen altındaki deftere göre" mi 20,5 milyon dolar? Herkesin gözünün önünde cereyan eden olayla, neden Futbol Federasyonu, Maliye Bakanlığı, Spor Teşkilatı ilgilenmez? Futbol Federasyonu''na, Maliye Bakanlığı''na bildirilen rakamlar nelerdir? "Bu rakamlara göre", Hakan''ın FIFA fiyatı nedir? "Spor gazeteciliği", böyle "büyük bir farkın nereden kaynaklandığını araştırmak" değil midir? "Milli takım, bütün zamanların en önemli maçına çıkarken", Milli Takım Hocasına "primin hesabını soranların" da acaba verecekleri bir hesap yok mudur? Bir Türk vatandaşı olarak soruyorum; "Yok mudur?" FIFA''ya teklif!.. Sayın başkan, stop... Hollanda için yeni ve özel bir karar çıkarınız, stop... Hollanda''daki maçlarda sahanın neresinde faul ya da Elle oynama olursa, stop.. Hakemler "penaltı kararı" versin, stop.. Ve de "penaltı atışları" yapılsın, stop.. Böylece penaltı atmayı öğrenirler, stop.. Saygılar, stop.. Öcal Uluç, stop... Yürüyüş!.. Beşiktaş''ın yeni başkanı Serdar Bilgili ve yönetimi "futbol takımı için" iyi işler yapıyor! Gerçi "Ertuğrul ve vefa" konusunda eleştiriler var ama, "hedefi Şampiyonlar Ligi olarak çizen" bir yönetime, "düşündüklerini gerçekleştirmesi için" fırsat vermek gerek! "Yeni transferler" kağıt üzerinde iyi görünüyor ve de bundan sonra iş, Scala''ya kalıyor! Ancaaak! Beşiktaş''ın genç başkanına, "benim de katıldığım" ve aklı başında kişilerin "altını çizerek söyledikleri" bir eleştiriyi iletmek istiyorum! Deniyor ki: "Serdar Bilgili''nin yürüyüşü neden değişti? Genel kuruldan önceki yürüyüş şekli ile, bugünkü yürüyüş şekli arasında dağlar kadar fark var!" Ve de "bu eleştiriye bir ilave" yapmak istiyorum, "yürüyüş" derken neyin kastedildiğini anlatmak için: Serdar Bilgili, başkan olmadan önce "Sadettin Tantan gibi yürümezdi!." Şimdi, "tam onun gibi yürüyor!" Tantan yıllar yılı, hatta onu tanıdığımızdan beri "böyle" yürürdü: ona yakışıyor! Ama, Bilgili''ye "Tantan yürüyüşü" hiç ama hiç yakışmıyor! Bizden söylemesi!.. Ben inanmıyorum, ya okuyucular? Figo "kırmızı kart görmüş," sinir içinde formasını çıkarıp soyunma odasına gidiyor!. Koskoca gazetede haber: "Penaltıya isyan etti, çekti soyunma odasına gitti!" İspanya, son dakikada Raul''un ayağından penaltı kaçırmış, koca gazetede yorum: "Neden penaltıyı Raul''a attırdılar? İlk penaltıyı Mendiata atmış ve gole çevirmişti!" Mendiata ise "çok önce teknik direktörü tarafından oyundan alınmış," kulübede oturuyor!. Oyuncu topu eliyle çelmiş, top kaleye girerken kornere gitmiş, hakem, "korner" demiş, yardımcı hakemin ikazı ile "penaltıya karar vermiş!" Koca gazetede "koskoca" yorum: "Böyle penaltı mı olur? Top kola çarptı ve yönünü bile değiştirmedi!" Takım "3 oyuncu değiştirme hakkını kullanmış," maçı yorumlayan TV üstadlarımız "Şunun yerine şunu alsa" diye ahkâm kesiyor! Grup maçları bitmiş, çeyrek final için kimlerin yukarıya çıktığını TV''nin maç anlatıcıları bilmiyor, söyleyemiyor, zira "Kupa''daki averaj statüsünden haberleri yok!" Daha, çok misal var ama, burada keselim! Niye böyleyiz? Zira "tembeliz!" Dersimizi iyi çalışmıyoruz! Öğrenmiyoruz! "Biz her şeyi zaten biliriz" havasındayız! Olaylara objektif bakmıyor, objektif yaklaşmıyoruz! Dikkatsiziz! İncelemiyor, araştırmıyoruz! Hepsinden önemlisi "her yaptığımız yanlış ya da hata" yanımıza kâr kalıyor! Kimse de "Yahu kardeşim bu hata nasıl yapılır, böyle şey olur mu?" demiyor! Cezasını kesmiyor! Tam bir "adamsendecilik" hakim! "İnternet ve bilgi dünyasında," özellikle gençler "bizlere kahkahalarla gülüyor!" Resmen alay ediyorlar! Her gün "en büyük gazetelerimizin spor sayfalarında, TV''lerimizin spor proğramlarında" verilen haberlere bakınız! Ve de "herhangi bir haberi" okuyunuz! Mesela Moldovan haberini!. Mesela Jardel haberini! Her gazetede "başka başka" şeyler var!. Birbiriyle çelişen, birbirini tutmayan, birbirini tekzip eden hususlar! Bunların hangisi doğru? Elbette ki, "doğru bir tane!." Altını çiziyorum; ama "hangisi?" "Yalan haber yazan, yanlış haber yazan, haberi gerçekleşmeyen" kişiye, muhabire, spor gazetecisine, kim ne yapıyor? Çok değil, mesela dünkü gazeteleri alın elinize ve lütfen Galatasaray - Jardel haberlerini okuyun!. Ya da, mesela bugün alın 3 -5 gazete!. Herhangi bir transfer haberini okuyun! Görün "gazetecilik rezaletini!." Bu nasıl iştir? Ya, "bizimkiler" masa başında aklına geleni yazıyor! Ya da "haber kaynakları," yani kulüp yöneticileri "bizlerle dalga geçiyor!" Yönetici Ali, gazeteci Veli''ye başka şey, yönetici Hasan, gazeteci Hüseyin''e başka şey, yönetici Ahmet, gazeteci Mehmet''e başka şey söylüyor!. El insaf, olur mu bu? Ama işte oluyor ve "spor gazeteciliği de durmadan kan kaybediyor! Neredesin ey iz''an? Şenol Güneş!.. Trabzon''daki yönetim kargaşasında "hakkı yenen" ama, "kendini yedirmeyen" Şenol Güneş, milli takımın teknik direktörü oldu! Terim ve Denizli''den sonra, Türk Milli Takımı''nın başına "bir Türk hoca gelecekse", elbette "en iyi seçim yapılmıştır!" Eğer "saha kenarında kendisini kontrol edebilseydi", Yılmaz Vural Hoca da milli takımımızın başına gelebilirdi! Şenol Güneş, gençtir, bilgilidir, diyalogları iyidir! Türk futbolunu ve futbolcusunu iyi tanır! "Bir futbol yorumcusu olarak", rakiplerini nasıl tahlil edeceğini, milli takımla ilgili plan ve programlarını nasıl yapacağını yaşayarak göreceğiz! Öncelikle "teknik kadrosunu", çağdaş futbolu bilen, psikolojiden ve sosyolojiden anlayan, sevilen ve sayılan yardımcılarla kurmalı! "Bilgi-sevgi-saygı", başarının en önemli "üç ayağıdır!" Uygulama "bu saçayağının üzerine oturtulursa", sallanmaz, sağlam olur ve başarıya ulaşır! Sevgili Güneş''e "yolun başında iken" bir ağabey tavsiyesi göndereceğim: "Sen sen ol, çok konuşma! Yerinde ve zamanında konuş, o kadar!" Mesela dün Akşam''ın spor sayfasında okudum, diyor ki: "Mustafa Denizli''yi geçmek zorundayım!" Hayır, sevgili Güneş!. Sen kimseyi geçmek zorunda değilsin! Böyle bir yarışa kendisini "gizli olarak sokan" Denizli, "Terim''i geçmekten öteye, futbol olarak çok bir şey yapamadı!" Netice iyiydi ama, ya futbol? Sen sen ol, "kimseyi geçmeyi ya da kimseyle yarışmayı" hedef alma! "Mutlaka birini geçmek istiyorsan", geçmeye çalışacağın kişi belli: "Şenol Güneş!." Kendini geçmeye bak ve hedefini çiz; ona ulaşmak için ne gerekiyorsa yap! Terim ve Denizli defterleri kapandı! O defterleri unut! Sen yeni açılan Şenol Güneş defterini "pırıltılarla doldurmaya başla!" Yeni görevini kutlar, başarılı olacağına olan inancımı iletir, sevgilerimi sunarım!.

