Başarısız ama dokunulamayan ‘ikinci’ federasyon!..

Sesli Dinle
A -
A +

Geçen haftalarda “son yılların ‘en başarısız federasyonlarından biri olan’ Atletizm Federasyonundaki skandalları anlatan bir yazımı “Başarısız bir federasyon daha var, onu da yazacağım” diyerek bitirmiştim. 

 

O federasyon “Basketbol Federasyonu” idi. 

 

Nedense “başarısızlığa bir kılıf daha hazırlamak için, ‘iki Türk basketbolcunun ‘anayasal’ haklarının göz göre çöp sepetine atılması” skandalına, üstelik sevgili kuzenim Gürcan Bilgiç’in bir gece TV ekranlarından “skandalın ne olduğunu anlatmasına rağmen”, basketbol yazanlarımız “bu skandalın üzerine eğilmemiş, araştırmamış” ve de gerçekleri yazmamışlardı… 

 

Bir okuyucum, hafta içinde “Sanıyorum yazacağınız ikinci federasyon Basketbol Federasyonu idi. Siz birkaç defa yazdınız ama İstanbul’daki ulusal medyamızdan başka ses çıkmadı. Ama bakın ‘nelerden ses geldi” notu ile bir yazı gönderdi… 

 

Mersin’de “Gülnar’ın Sesi” gazetesinde Hamdi Talaş “Wilbekin ve Larkin’in statüleri elinden alındı” başlığı ile yazmış skandalı…

 

Skandal, “12 Dev Adam’ın, ‘dev adamlıklarının kalmadığını’ ortaya koyan kötü sonuçlar” sürmeye devam edince… Millî takımımızın hocası Ergin Ataman’ın “başarısızlığın sorumlusu olarak ‘ellerinde sakat raporu olmasına rağmen, üstelik “federasyon sağlık kurulunun da sakat olduklarını kabul ettiği” bu iki basketbolcuyu hedefe koyması ve Federasyon Disiplin Kuruluna sevk edilmeleri” ile başlamıştı… 

 

“NBA’de ‘gerçek dev adamlar’ olarak oynayan” Millî takım oyuncularımızın “Yorgunuz, tatil hakkımız” gerekçesiyle “millî takıma gelmeyi reddetmeleri” ortada iken, “hedefe ‘sadece’ sakat olan Larkin ve Wilbekin’in koyulmasının mantıklı ve de adil bir sebebi” yoktu.

 

Ve de asıl “Disiplin Kurulunda olanlar” bu skandalı katmerleştirmişti. Zira Disiplin Kurulunun “en tecrübeli hukukçu üyesi” “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Türk vatandaşı olan bu iki basketbolcunun takımlarında ‘Türk olarak oynama haklarını’ üstelik ‘ceza talimatında olmayan bir cezaya hükmedilerek’ ellerinden alan” Disiplin Kurulu kararına “muhalefet şerhi” koymuş, “Hayır bu ceza verilemez” demişti.  Ne var ki “Oy birliği ile alındı” ifadesiyle açıklanan kararda “bu muhalefet şerhine yer verilmemiş” ve o üyenin bütün itirazlarına rağmen, karar “Genel Müdürlük Tahkim Kuruluna muhalefet şerhsiz gönderilmiş, üye susturulmuştu…  

 

Türk basketbolunda, “12 Dev Adam” efsanesinin ortaya çıktığı yıllardan sonra başlayan ve bugüne kadar süregelen düşüş, “Fenerbahçe’nin, Anadolu Efes’in, Galatasaray’ın ‘takım başarıları’ ile örtülmüş… Galatasaray ile başlayan düşüşe son iki sezonda Fenerbahçe ve Anadolu Efes’in düşüşleri de eklenince “Takke düşmüş, kel görünmüştü” ama… Futbol Federasyonu, kurullarıyla beraber her gün ve her gece spor sayfalarında TV ekranlarında “infaz edilirken” basketbolumuzda “maç yazı ve yorumlarından öteye geçmeyen” bir sessizlik hüküm sürmeye devam etmişti ve ediyor da…
İyi ki varsın Gülnar’ın Sesi… İyi ki varsın Hamdi Talaş kardeş…

Nihayet... 

6222 sayılı Kanun ve Türk Ceza Kanunu ortada iken, bu kanunun “ilgili maddelerini paspas eden” ve “eleştiri dozunu” çöpe atan açıklamalar, ağır hakaretler hemen hemen her maç gecesinden başlayarak durmaksızın havalarda, ekranlarda, sayfalarda “destekler verilerek” uçuşurken…

 

Seslerini sedalarını çıkarmayan” cumhuriyet savcıları, Hakem Derneği, “talimatlarındaki ‘eften püften disiplin cezalarını kesmekten öteye’ bir şey yapmayan” Futbol Federasyonu, Spor Bakanlığı ve Genel Müdürlüğü de “bu çirkin gidişi” seyrederken, nihayet bir adam çıktı “yapılması gerekeni” yaptı…

 

Merkez Hakem Komitesi Başkanı Ahmet İbanoğlu, “kendisi hakkında, TV’lerin naklen yayınladığı Yüksel Divan Kurulu toplantısında ‘burada yazmayacağım’ nitelemeleri yapan Ali Koç’u mahkemeye verdi.
Hakemlere TV ekranlarında “Ahlaksız, sahtekâr, terbiyesiz” diyen Trabzonspor Başkanı’nın “6222’yi ve Türk Ceza Kanunu’nu ‘hiçe sayan’ sözleri” hâlâ ortada… Ey Hakem Derneği başkan ve yetkilileri, “bıraktım hukuk yolunu”, hiç olmazsa “birkaç satırlık” bir tepki göstermekten bile neden korkuyorsunuz; bu dernek “sizlere etiket kazandırmak için mi” kuruldu?

Caydırmıyor, arttırıyor!

İşte gene “cezalar (!) verildi, bir başkana 45 gün hak mahrumiyeti, 210 bin lira para cezası, bir başkana 45 gün hak mahrumiyeti, 410 bin lira para cezası…

 

“Ceza” dediğimiz “caydırıcı olmalı” değil mi; ne gezer; bizdeki cezalar vız gelir, tırıs gider…

 

Her ceza kararı, görülüyor ki, “caydırmak” bir yana, aksine “hakaretlerin dozunu” arttırıyor.

 

“Talimatın ilgili maddelerini ‘caydırıcı yapacak’ şekilde değiştirilmesi” neden bir türlü düşünülmüyor?

Şaka!..

Kulüp başkanı ve yöneticileri, camia ve taraftarların ağır baskısı altında, Disiplin Kurulunun para ve hak mahrumiyeti cezalarını göze alıp, “eleştiri dozunu çok aşan ‘hakaretler melodramını’ oynamak” zorunda kalıyorlar…
Biz yorumcular da, “okuyucu ve izleyicilerin ‘sosyal medyadaki yoğun ve artan baskıları” altında, “özellikle büyük kulüplerin çizgisini aşmamak” zorunluluğunu yaşıyoruz…

 

Be, hakem kardeşlerim; “Kollayın dört beş ‘üst düzey ve milyonlarca taraftarı olan’ takımları” keyfinize bakın… “Sinek vızıltısından öteye” bir tepki olmaz, sizler de, Federasyon da, Merkez Hakem Komitesi de rahat eder… Elbette, büyük kulüp yöneticileri ile beraber bizler de!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.