Sayın Başkan, “Dost acı söyler”; yazacaklarımı “bu pencereden okuyun” lütfen...
Futbol tarihimizin “en kaliteli ve pahalı kadrosunu kurmak” üzeresiniz!..
“Hedef” sadece “Süper Lig ve Türkiye Kupası” olsa idi, bu yazıyı yazmazdım. Ama “Hedefi” siz, vekiliniz Erden Timur ve yönetiminizde beraber “UEFA Şampiyonlar Ligi” olarak koydunuz ve ilan ettiniz. Bu yazı onun için yazıldı…
İşte Avrupa liglerinde de, Süper Lig’de de ilk maçlar oynandı, oynanmaya da devam ediyor!..
Bu maçlar oynanmadan önce “Favorilik” sıralaması, Galatasaray’la başlıyor, ardından Fenerbahçe geliyor ve biraz açık ara ile Beşiktaş üçüncü gösteriliyordu.
Şimdi, “oynanan futbol, alınan sonuçlar” tablosu ortada; Fenerbahçe önde, onun hemen arkasından Beşiktaş geliyor ve de Galatasaray üçüncülükte… Adanaspor / Trabzonspor “ilk üç için” sarı kırmızılı ekibi zorlayacak gibi görünüyor…
Ali Koç, Fenerbahçe’ye bu sezon “şampiyonluğu ‘mutlaka getirecek’ bir kadroyu tamamlamak için ‘dur durak’ bilmiyor ve de hemen her gün bir transfer bombası müjdesi ile “taraftarını mest ediyor.
Şenol Hoca’nın imaları, tribünlerin baskısı ile nihayet “uyanan” Başkan Ahmet Nur Çebi’nin de yaptığı transfer atağı müthiş… Kutlamak gerek ve de kutluyorum… Galatasaray’da ise hedef “Şampiyonlar Ligi” olarak kalacaksa, “bana “göre hem de “fazla beklemeden atılması gereken bir adım” var…
Yazıyorum; bu kadronun başına Fatih Terim’i getirin, türlü çeşitli sebeplerden “O” olamayacaksa, İtalyan Millî Takımı’nın hocalığından istifa eden, Galatasaray’ın eski hocası Roberto Mancini’yi…
Olur mu, olur ve bana göre olmalı da… “Nasıl olur” onu siz ve vekiliniz bilirsiniz, Sayın Başkan…
Temennim; inşallah ben yanılır ve “bugünün” hocasından, Okan Buruk’tan özür dilerim…
Galatasaray’a hocalık yaptığı günlerde rahmetli Gündüz Kılıç ile millî takıma hocalık yaptığı günlerde rahmetli Sabri Kiraz ile “hocalık” konusunda sohbetler yapmıştım.
O sohbetlerde, “merak ettiğim bazı konularda sorduğum sorulardan biri” de şuydu; “İyi bir hoca ile kötü bir hocanın, iyi bir takım ile kötü bir takımı çalıştırdıklarında ‘etkileri’ ne olur?..”
Aradan yarım asırdan fazla bir zaman geçti, bu soruma verdikleri cevapları “tam olarak” hatırlamam mümkün değil.
Ama “aklımda kalabilenlerle” bir özet yapmam mümkün.
“İyi bir hocanın, iyi bir takımı ‘yukarıya doğru etkileme oranı’ ortalama yüzde 20-30, kötü bir takımı ‘yukarıya doğru etkileme oranı’ yüzde 70-80…”
O günlerden bugünlere kadar, çoğu zaman, takımları ve hocalarını “bu özet içinde” değerlendirmeye çalıştım.
Diyebiliyorum ki; “yüzde 10’luk ‘artı eksi istisnalar’ hariç” doğru bir değerlendirme yapmışlardı”, rahmetli hocalarımız…
Şimdi yazacağım satırlar, bir “bilimsel makaleden alınmıştır; “Aşil tendonu, topuğun arkasında bulunan kalın ve güçlü bir tendon olup, baldır kaslarını topuğa bağlar. Bu tendon, yürüme, koşma ve atlama gibi aktivitelerde önemli bir rol oynar.
Kopan veya yırtılan bir aşil tendonunun tam iyileşmesi için cerrahi müdahale şarttır ve iyileşme süreci tipik olarak yaklaşık 3-6 ay sürer.”
Yani bir sporcunun, bir futbolcunun, basketbolcunun “tekrar takımı ile sahalara çıkması için, 3-6 aylık tedavi sürecine, ‘formayı hak edecek hâle gelme’ sürecinin de eklenmesi” gerekiyor…
“Aşil tendonunun hikâyesi” Homeros’un İlyada’sında anlattığı “Truva Muhasarası ve Savaşı’na kadar” uzanır. Aşil, Truvalıların “Yenilmez” kahramanı” Hektor’u, “teke tek savaşıp öldürdükten sonra” Truva Muhasarasında dengeyi Yunanlılar lehine bozar. Ne var ki, “çok zayıf bir tarafı vardır; Topuğu…
İşte “Aşil Tendonu’nu, ‘Aşil Tendonu’ yapan” hikâye de budur…
Galatasaray’ın Ljubljana ile oynadığı rövanş maçında hakem Marco Guida’nın Torreira’ya “doğrudan gösterdiği ‘kırmızı kartla ilgili”’ kararı” da “yukarıdan beri yazdığım sebepler” yüzünden doğrudur.
Rui Pedro’nun aşil tendonu yırtılmış ve kopmuş olabilirdi; bunu “o anda” hakem bilemezdi ama “müdahale, sporcunun çok hassas bir yerine yapılmıştı” ve de “en az cerrahi ameliyatlı, 3-6 ay tedavili” bir sakatlık olabilir, “risk” büyüktü.
“Efendim top ortada yoktu, arkadan dengesiz bir müdahale idi, sarı olabilirdi, kırmızı kart fazla ve haksız” görüşlerine katılmıyorum.
Torreira gibi “tecrübeli bir futbolcu” sahanın o yerinde öyle bir müdahaleye teşebbüs etmeyecekti!..
TV ekranında “Rashica Beşiktaş’ta” alt yazısını görünce, epey güldüm…
Eee, ne demiş atalarımız; “Ava giden avlanır!..”
“Yaptığınız avlar” ile taraftarınızın yüzünü bol bol güldürdünüz… Bu avların bazıları “çalım” ifadeleri ile ekranları, spor sayfalarını doldurunca, rakip takımları yöneticilerini, hatta bazılarının hocalarını fena halde öfkelendirdiniz… Ve de, işte sonunda “Ava giden avlanır” atasözünü hak ettiniz; şimdi bol bol “onlar” gülüyor… Ne dersiniz; yayınladığınız “öfke videosu” sizlere de, Galatasaray’a da yakıştı mı?..