Bir hakem ya da yardımcıları ile beraber hakemler, "bir ofsayt pozisyonunu" ya da bir "penaltı pozisyonunu" görmemiş olabilirler; görüp de "Acaba" tereddüdü içinde vermemiş olabilirler; okuyucularım iyi bilirler; "artık" yıllardır "hakemlerin bu tip hataları için" ağır yazılar yazmıyorum, hatta "eleştiri dozlu" yazılarım bile çok nadir oluyor!.. Amma... İş, Vestel Manisaspor - Malatyaspor maçındaki "kaleci Fevzi'nin 4 - 6 ay sahalardan uzak kalacak şekilde sakatlanması olayına gelince", işte orada duruyorum ve açıkça diyorum ki: "Bu harekete doğrudan kırmızı kart çıkarmayan hakem, hakem olamaz!.." Sevgili Mustafa Çulcu, bilesin ki "bu sezonun en büyük hakem hatası budur ve buna benzer pozisyonlarda çıkarılmayan kırmızı kartları cebinde unutan hakemlerin yaptıkları hatalardır!.." Manisasporlular, "seyretmediğim" için "neler söylendiğini bilemediğim" Maraton programında "Manisasporlu futbolcunun küçük düşürüldüğü" iddiası ile dava açacaklarmış!.. Söyledim; "Programda, neler söylendiğini bilmiyorum", eğer "gerçekten" suç sayılacak sözler söylenmiş olsa bile, inanıyorum ki "O suç, Manisasporlu futbolcunun işlediği suçun yanında hiç kalır!.." Diyor ki Holosko; "Kastım yoktu, pozisyon itibariyle ayağımı uzattım!.." Hadi oradan!.. Kaç defa seyrettim "o pozisyonu", diyelim ki "kastın yok", ama "bunca yılın futbolcusunun", o hareketi "hiç ama hiç yapmaması gerektiğini, yaparsa sonucunun ne olacağını bilmemesi" mümkün mü?.. "Benim ne umurumda, ben ayağımı uzatırım, topa gelmezse ve de rakibin ayağına, bacağına gelirse ve kırılırsa bana ne" demek anlamına gelen "o hareket", eğer "sana yapılsaydı" ve "ayağın kırılsaydı", bilmem ki "gene" böyle mi konuşacaktın?.. Bugün "seni korumaya kalkışan" yöneticilerin, "o zaman" neler söyleyeceklerdi?.. Neyse, benim derdim, ne Manisaspor, ne de Holosko!.. Onların, "mahcubiyet içinde" özür dilemeleri gerekirken, bir de "mahkeme" tehdidi ile ortaya çıkmalarına, sevgili Şansal Büyüka elbette "hak ettikleri cevabı" verecektir; ben döneyim "kendi" derdime: Evet, sevgili Çulcu; "o harekete kırmızı kart çıkarmayan" hakem, sadece "hakemlik suçu değil, insanlık suçu da işlemiştir!.." Hem de "kendisi gibi" o pozisyonu seyreden ve hakemi "ikaz etmeyen" yardımcı hakemle beraber!.. Bence, bu ikili "en az" Fevzi'nin futbol sahalarına döneceği güne kadar "dinlendirilmelidirler!.." Dinlendirilmelidirler ki, bundan böyle hiçbir hakem "o harekete benzer hareketleri" sarı kartla geçiştirmeye kalkmasın!.. Ve "rakip futbolcuların futbolculuk hayatlarıyla, ekmek paralarıyla oynamaya kalkışan futbolcuları", kart çıkarmayarak ya da "sadece" sarı kart çıkararak adeta ödüllendiren ve onlara "gene yapın" mesajı veren hakemler sahalarda düdük çalmasın!.. Bilmem haksız mıyım?.. Sorular ve cevaplar!.. Diyorlar ki; "Önce Del Bosque, sonra Rıza Çalımbay, şimdi de Tigana; bunların hepsi mi kötü hocaydı da Beşiktaş bir türlü belini doğrultamıyor?.." Diyorum ki; problem hocalarda değil, problem Başkan'da, yönetimde ve de Beşiktaşlı "bazı" yazar çizerlerde!.. Başkanın ve yöneticilerin son iki yılda söylediklerine ve yaptıklarına, kastettiğim o Beşiktaş yazarlarının yazı ve yorumları na bakın, ne dediğimi çok iyi anlarsınız; "bunlar" düzelmedikçe, Beşiktaş Teknik Direktörlüğüne kim gelirse gelsin, işler düzelmez!.. *** Diyorlar ki; "Adnan Polat geldi, ne değişecek?.." Diyorum ki; taraftar yönetime güvenmeye başlayacak, futbolcuların endişeleri yavaş yavaş sona erecek ve asıl önemlisi, Galatasaray'ı kurtaracak projelerin uygulamaya konulup konulmamasındaki tereddütler ortadan kalkacak. Galatasaray yönetimin işi zor ama ümitsiz değil; yeter ki camia destek versin; yeni yöneticiler Polat dahil, bunu sağlayacaklar!.. *** Diyorlar ki; "Trabzonspor'a neler oluyor?.." Diyorum ki; Fatih Tekke ile Gökdeniz Karadeniz Avrupa'ya gitmeden ve takım önemli bir bölümüyle değişmeden, bir hoca değil, bin hoca getirseniz, kırılmış olan bu testi artık su tutmaz!. "Gözü dışarıda olan" ve hele hele "Yazılmayanların, yazılanlardan çok olduğu" mahut olaylara adı "şöyle ya da böyle" karışan futbolcularla, "Avrupa'yı, şampiyonluğu hedefleyen" bir kadro kurulamaz!.. *** Diyorlar ki; "Daum gidiyormuş, Fenerbahçe ne yapacak?.." Diyorum ki; asıl, "Fenerbahçe yönetiminin anlaştığı ve transferlerini bitirdiği" anlı ve de şanlı "bazı" futbolcuları kucağında bulacak olan "yeni" teknik direktör ne yapacak?.. Kendi etti, kendi buldu!.. "Ben bu kadar futbolcuyu ne yapayım, şunu, bunu, onu ara transferde gönderin" diyen ve "gönderten" kim?.. Şimdi de, her kötü sonuçtan sonra, "Kadrom çok dar, bir sakat, bir cezalı olunca takım kuramıyorum" diye şikâyet eden ve ağlayan kim?.. Kimse de çıkıp Tigana'ya "Bu ne perhiz, bu ne lâhana turşusu" diye sormuyor!.. Çok centilmen bir milletiz, vesselâm!.. "Kim bu" demeyin!.. Duyuyorum; "bir futbolcudan", hem de "ünlü" bir futbolcudan söz ediyorlar!.. Hatta, "Son maçlarda yaptığı hataları gösteren bir CD bile yapıldı, seyrettik, hayretler içinde kaldık" diyorlar!.. Hatta, "Bir başka kulübün yöneticisi ile sık sık görüştü" diyorlar!.. Hatta, "Başkanı, bu futbolcuyu bir başka kulübün yöneticisi ile bir restoranda yakaladı" diyorlar!.. İnanıyorum ve "kesin olarak" inanmak istiyorum ki; "bu iddialar yalandır"; zira, "inanılması çok güç" bir iddia çünkü!.. Ama, "o kadar yaygın hâle geldi" ki ve "orada burada, isimler verilerek, günler, saatler söylenerek" öyle şeyler anlatılıyor ki; artık tez elden "gerçekleri ortaya koymak" ve kestirip atmak gerek!.. Dedikoduları bitirecek açıklama hemen yapılmalı, "bu futbolcu temize çıkarılmalıdır!.." Bu futbolcunun ismini ve kulübünü yazıp yazmamayı "çok düşündüm!.." "Yazmayarak, bütün futbolcuları töhmet altında bırakıyorsun" denileceğini de biliyorum!.. Hemen söylemem gerekir ki; "O futbolcu da dahil, bütün futbolcular, benim için de, spor kamuoyu için de aksi ispatlanana kadar pırıl pırıldır!.." Hiç birine söz söyletmem; ama "giderek yayılan bu iddianın bitirilmesi için", birinin yazması ve "o futbolcunun yönetiminin de, işi bitirmesi ve futbolcusunu temize çıkararak, dedikoduların önünü kesmesi" gerekiyor!.. Sanıyorum; o futbolcunun başkanı ve yönetimi , "o futbolcuyu ve iddiaları biliyor!.." Ben gazetecilik görevimi yapıyorum; gerisi onlara kalmış!.. Soramadığım soruyu soruyorum!.. Denizlispor - Galatasaray maçından sonra, teknik direktörlerin basın toplantısı yaptığı salondayız!.. Gerets'e sorular soruyor ve o da cevaplıyor!.. Bana da "Sen de bir soru sorsana abi" diyenler oldu!.. Güldüm; "Benim soracağım soru hem çok tartışılır, hem de kolayca anlaşılmaz, hele bir Belçikalı tarafından hiç!.." "Ne soracaksın abi" diyenlerin de kulağına "soracağım soruyu" fısıldadım: "Sayın hocam, aşureyi çok mu seviyorsun?.." O gün, o hay - huy içinde soramadığım soruyu, şimdi "yazılı" olarak soruyorum: "Hocam aşureyi çok mu seviyorsunuz, Galatasaray'ı hem taktik, hem tertip olarak çok benzettiniz de?.." Eğer Galatasaray bu sezon şampiyon olursa ya da Gerets ekibine "liglerdeki en başarılı Galatasaray takımı" unvanını kazandırırsa, ben onu hep "Aşure seven hoca" diye hatırlayacak ve "başarıya ulaşan bu tertip ve taktik planlamasını" Galatasaray'ın yeni yeni hocalarına da yazılarımla hatırlatacağım; "Bir zamanlar bir hoca vardı, aşureyi o kadar çok severdi ki, takımını sahaya bu taktik ve tertiple çıkarırdı!.." Bu ceza verilmeli!.. Yöneticilerin, futbolcuların, teknik adamların, spor yazarlarının ve futbol yorumcuların "büyük çoğunluğu" şikâyetçi: "Seyircisiz maç cezası verilmesin, futbolun tadı olmuyor!.." Genelde ve özellikle spor yazarlarının ve futbol yorumcularının nedense "diğer maçların seyircisiz oynanması" pek hatta hiç umurlarında olmuyor ama, "seyircisiz maçlar, üç büyüklere rastlıyorsa" kıyamet kopuyor; "Olur mu böyle olur mu?.." Olur; bal gibi olur ve de olmalıdır!.. Zira, "saha kapatmak" çok defa üç büyükler için "Ceza olmuyor, ödül oluyor", hele hele "İzmir Atatürk Stadı'nda oynarlarsa!.." İkincisi ve asıl önemlisi; "şikâyetlerin böylesine ayyuka çıkması", cezanın "spor yazarları ve yorumcular dahil" herkesi "acıttığını" gösteriyor ki; "Ceza, zaten böyle olmalıdır!.." "Acıtmayan ceza", caydırıcı olamaz; olamazsa "nasıl ceza olabilir?.." "Seyircisiz" maç, "seyirciye cezadır", aynı zamanda da yöneticilere, futbolculara, teknik adamlara, gazetecilere, yorumculara, kısacası top yekûn futbol camiasına da "anlamlı" bir mesajdır: "El ele verin, seyircisiz maç oynanmasına yol açan çirkinlikleri durdurun!.." Yani, "seyircisiz maç oynama cezasını kaldırmak" yerine, "seyircisiz maç oynanmasını gerektirecek çirkinlikleri" statlardan kaldırmak için uğraşın, çaba harcayın!.. Ben "öyle yapmaya gayret ediyorum"; herkes etmeli!..