Tam anlamıyla rezalet!.. Evet, bunca yıllık meslek hayatımda "çok şey gördüm, geçirdim ama", böylesine "ilk" defa rastlıyorum!.. Türk futbolu kimlerin elinde ve kimlere kalmış, Yarabbim?.. Yazıklar olsun "50 yılın spor yazarı ve gazetecisi olan" bana da!.. Daha "bir gün önce" Uluçmarket'te "Türk futbolunun gelmiş geçmiş en efendi, en dirayetli, en saygın isimlerinden ve Merkez Hakem Komitesi yöneticilerinden biri olan" Halim Çorbalı'ya benzettiğim ve "İnşallah onun kadar kalıcı olur ve futbolumuza, hakemliğimize hizmet eder" dediğim kişinin, "yeni" MHK Başkanı Ufuk Özerten'in "daha bu yazımın üzerinden 24 saat geçmeden" yaptıklarına bakın!.. Bunca yaşıma ve tecrübeme rağmen "böylesine çarpıcı ve şaşırtıcı" bir yanılgı; olacak şey değil!.. Bütün spor ve futbol camiasından, özellikle sevgili Halim Ağabey'den ve okuyucularımdan özür diliyorum ve devam ediyorum: Pazar gecesi çıktı televizyona, kendisinin "hangi seviyede olduğunu", onu "federasyonuna üye yapan ve sonra da MHK Başkanlığı'na getiren" Levent Bıçakçı'nın da "nasıl bir seçim yaptığını" yüzbinlerce izleyicinin önünde ortaya koydu!.. Ey benim Başbakanım, ey benim "spordan sorumlu" Başbakan Yardımcım, ey benim İçişleri Bakanım, ey Adalet Bakanım, ey bu ülkenin aklı başında insanları, "sütunuma almaya utandığım" o sözleri "o seviyedeki kelimeleri, cümleleri" söyleyebilen bir insana "Türk futbolu, Türk hakemliği" teslim edilebilir mi? TV ekranlarında "böylesine yüz kızartıcı sözleri söyleyebilen" insanlarla, Türk sporuna barış, dostluk, sevgi, saygı, kısacası "fair play" gelebilir mi, getirilebilir mi? Ey "onun başkanı olduğu komitede görev alan" üyeler, ey Türk hakemleri, "bu sözleri eden, edebilen" bir başkanla beraber nasıl çalışırsınız, nasıl "beraber görev yaparsınız", nasıl "beraber sorumluluk alır, görev kabul edersiniz?.." Ey Levent Bıçakçı, "böyle bir kişiyi, nasıl MHK Başkanlığı'na atadınız?" Bu "çok çirkin" tablodan sonra, "onu, o görevde nasıl tutacaksınız?" Bu zat "ya hemen istifa etmeli" ya da "hemen görevden alınmalıdır!.." "Köprü altı seviyesine yakışan sözlerle" tehditler savuran, ağzından çıkanı kulağı duymayan bir kişi, "Türk hakemlerini yönetemez" ve Türk sporunda, Türk futbolunda "yöneticilik yapamaz"; yapmamalıdır!. Ben, bir sporsever olarak "bu" kişiyi protesto etmek için, "bu komitenin ilk defa hakem tayini yaptığı" bu geceki Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanacak Türkiye Kupası final maçını seyretmeyeceğim!.. Pazar gecesinin "utanç" tablosunda "baş rolünü oynayan" bu zatı "bünyesinde bulunduran" komiteyi de, bu zatı "o göreve tayin eden federasyonu" da, "o zat o görevde kaldığı sürece", "sporun, futbolun, etiğin, federasyonun saygınlığının düşmanı" olarak görecek ve "ona göre" hareket edeceğim!.. "Bu seviyedeki" bir zihniyet "Türk futbolunu, Türk hakemliğini yönetemez!.." Tekrarlıyorum ve altını çiziyorum; Türk sporu, Türk futbolu kimlerin elinde kalmış?... Milyonlarca sporsevere, taraftara, gençlere, yöneticiye, futbolcuya, teknik adama, hakeme "örnek olması gereken" kişiye bakın!.. Biz, Erman Hocalara, Ahmet Çakarlara kızıyorduk; "onlar", yeni MHK Başkanı'nın yanında "masum çocuk" gibi kaldılar!.. Bilmem, "işin vahametinin farkında mıyız?" Yazık, hem de çok yazık!. *** Öcal Uluç'un notu: Serhat Ulueren'e bir sporsever ve bir spor yazarı olarak şükranlarımı sunarım; "bu zihniyeti" teşhir ettiği ve bizleri "gerçekle" karşı karşıya getirdiği için!..