Önce sevgili Kâzım Kanat ile sevgili Korkut Göze'ye "Geçmiş olsun" demeliyim. Beşiktaş'ın "şampiyonluk inadını" artırarak sürdürdüğü bir dönemde, en kısa sürede onları basın tribünlerinde görmek bizleri mutlu edecek. İşte, spor yazarı, işte gazeteci "bu ve benzer dramları yaşama pahasına mesleğini sürdürürken", biri çıkıyor, "önemli biri" çıkıyor ve diyor ki: "Türk medyası olumsuzun peşinde... Menfaat ilişkileri var. Patronlarına iş takibi var. Fenerli yazar filan istemiyorum..." Kim söylüyor bunları?.. Hakkında "bazı spor yazarları ve futbol yorumcuları ile menfaat ilişkileri kurduğu" yolunda en çok dedikodu yapılan, iddialar ortaya atılan ve hatta bu dedikoduların, bu iddiaların yazılıp çizildiği kulüp başkanı!.. Üstelik ne yapıyor? "Genelliyor"; ithamları "tümüyle Türk medyasına" ve hatta işe "patronları" da sokuyor!.. Bu sözlerin söylenmesinin, Türkiye Gazetesi'nde anonslarla manşetlere taşınmasının ardından "günler geçti"; benim anlı ve de şanlı "Gazeteciler Cemiyetlerimden, Basın Konseylerimden, Türkiye Spor Yazarları Derneklerimden" fısıltı hâlinde bile "tık" yok!.. Ey Oktay Ekşilerim, ey Orhan Erinçlerim, ey Nazmi Bilginlerim, ey Erol Akıncılarım, ey Esat Yılmaerlerim nerelerdesiniz?.. Biriniz çıkıp "Olumsuzun peşinde olmakla" suçlanan medyayı savunamıyor musunuz?.. Ötekiniz çıkıp "Menfaat ilişkileri var" sözünü kınayamıyor musunuz?.. Berikiniz çıkıp "Patronlarına iş takibi var" ithamını "bir - iki kötü örnekle, nasıl bütün bir medyayı karalarsın" diyemiyor musunuz?.. Siz bunları yapamayınca, ne diyor okuyucu; "Aziz Başkan haklı!.." Yoksa, "hakikaten" haklı mı?.. Yazıklar olsun!.. Sizler susarken, bari "ben" bu yemekte sevgili Ümit Aktan tarafından bile "çok cana yakın" olduğu vurgulanan, Fenerbahçe Kulübü'nün "bugünkü" Başkanı Aziz Yıldırım'ın "Fenerli yazar filân istemiyorum" sözüne tepki göstereyim: "Siz kimsiniz ki, 'Fenerli yazar istemiyorum' diyebiliyorsunuz?.. O koltuk babanızdan miras mı kaldı ve de Fenerbahçeli yazar olup olmayacağını demokratik, hür bir hukuk devleti olan Türkiye'de tayin etme hakkını size kim verdi?.. Bugün varsınız, yarın yoksunuz!.. Siz daha yokken, siz daha kısa pantolonlu iken, bu ülkede Fenerli yazarlar vardı, bugün de var, yarınlarda da olacak. 'Fenerli olmak' sadece sizin inhisarınızda mı?.." Aslında siz, "Ya benim istediğim gibi Fenerli yazar olacak, ya da hiç olmayacak' demeye getiriyorsunuz ama yağma yok." Ne yazık ki, meslek kuruluşlarımızın ve bu arada "özellikle" TSYD yönetimlerinin "mışıl mışıl" uyudukları bir "sineye çekilen hakaretler" süreci yaşıyoruz ve bu uykuyu şiddetle kınıyoruz!.. Biz çift lâfım da "Fenerli" yazar - çizer ve de yorumcu arkadaşlarıma: "Tepki koymadığınıza göre", yoksa hepiniz mi Aziz Başkan'ın "çok hoşuna giden", üstelik de "pespembe" bir rengi sembol yapan "vakanüvisliğe soyunmak" niyetindesiniz?.. HHH Aslında, yukarıdaki satırlarım çok daha sert olabilirdi. Ama, Aziz Başkan'ın Türkiye Spor Servisi ile yediği yemekte yaptığı açıklamaların gazetemizde yer aldığı günlerde, "bir başka" büyük gazetenin spor sayfalarında "şu haber" aklımı başıma getirerek üslûbumu yumuşatmama sebep oldu: "G.Saray Başkan Yardımcısı Polat'ın geçen yıl Beşiktaş Başkanı Demirören ile yemek yediği Papermoon'da 'Biz olamazsak, şampiyon Beşiktaş olsun' dediği iddia edildi." Ligde artık son viraja girilirken, 'Üç Büyükler'in yöneticilerinin yaptığı şampiyonluk tahminleri yine polemik oluşturacak ve tartışma çıkaracak cinsten. Bilindiği gibi geçen sezon yarışa erken veda eden Beşiktaş'ın Başkanı Yıldırım Demirören'in İstanbul'un ünlü restoranında dile getirdiği ve hayata geçen 'Kupayı biz alalım. Şampiyon da Galatasaray olsun' temennisi, Fenerbahçelileri çok kızdırmıştı. Bu sözlerden sonra Demirören ile Galatasaray Başkan Yardımcısı Adnan Polat'ın Papermoon'da yediği yemek, futbol gündeminin ilk sırasındaki yerini almıştı. Gün oldu, devran döndü ve roller değişti. Yıldırım Demirören ile yemek yediği Papermoon'da şampiyonluk hakkında içinden geçenleri arkadaşlarıyla paylaşan Adnan Polat'ın, 'Biz olamazsak, şampiyon Beşiktaş olsun. Fenerbahçe'nin şampiyonluk sayısında bizi geçmesini istemem' dediği iddia edildi. Yani aynı Demirören gibi Fenerbahçelileri sinirlendirecek bir söze imza attı. Geçtiğimiz sene Beşiktaş Başkanı'nın kişisel isteğine çok sinirlenen Fenerbahçe Yönetimi'nin, bu kez Adnan Polat'ın temennisine ne diyeceği merak ediliyor." Müthiş; "dediği iddia edildi" diye yazılan bir haber!.. "Kim iddia ediyor"; haberde yok!.. "Kim duymuş"; haberde yok!.. "Kaynak"; haberde yok!.. Asıl önemlisi "haberde imza yok"; kim yazmış "o" yok!.. Neden yok; zira "imza olsa", ona belki de "hesap sorarlar!.." İmza olmayınca, ne olacak; "işte, falan gazete yazdı" denilecek!.. Ve "sorumluluk", böylesine "çirkin" bir gazetecilik olayında "hiç günahı olmayan" gazetenin üzerinde kalacak!.. Ey "o gazetenin spor müdürü" unvanını taşıyan değerli arkadaşım, "haber" diye bu "çirkinliği" önüne getiren muhabirine "Bu nasıl haber, böyle haber yazılır mı" diyemedin, iyi de, "bu haberi" sayfana nasıl koydun?.. Hiç mi, mesleğine, gazetene saygın yok?.. Haberde "haber" yok da, bak ne var, söyleyeyim; tam bir "provokasyon" ve "kulüpleri birbirine düşürme" üslûbu!.. "Geçen yıl çok kızan" Fenerbahçe Yönetimi'nin "Bu kez ne diyeceği merakla bekleniyor" ifadelerinin "yer aldığı" haber, İletişim Fakültelerinde "haber nedir, nasıl yazılır" konusunu öğrencilerine anlatan profesörlerin, doçentlerin tüylerini diken diken edecek türden bir örnek!.. Bu bir "kulis dedikodusu", ki gene de yukarıda "yok" diye sıraladığım hususları eksik bir kulis dedikodusu!.. Ve ne yazık ki, "bu örnek" bir tane değil, her gün, bir çok gazetede "birkaç" örneğini gördüğümüz cinsten!.. Medyamızın "eleştirilecek" asıl yönü burası!.. "Doğru" haber, "hür" yorum ve "tarafsız" araştırma; işte bütün mesele!.. Aziz Başkan'lara "böyle konuşmak cesaretini" işte gazeteciliğin bu ana ilkelerine ihanet edenler veriyor. Ve de "susup oturan" meslek kuruluşlarımızın yönetimleri!.. Ne acı!..