Deja vu!..

A -
A +
İçimde "şöyle" bir his var, zaten gördüklerim, okuduklarım, yaşadıklarım da, bana, "bu hissin doğru çıkabileceğini" hissettiriyor!..
Nedir bu his; "eğer Şike Davası'nda beraat ederse", Aziz Yıldırım, başkanlık koltuğunu bırakmayacak!.."
Bunca transfer, bunca bomba, "harcanan bunca milyonlarca ve milyonlarca avro", koltuğu "seçilmiş ve onaylanmış aday" Ali Koç da olsa, "başkasına bırakmak" için mi?..
Zaten "son seçildiği" genel kurulun ilk gününde "Beraat etsem de, etmesem de işte yerime gelecek kişi" diye takdim ettiği Ali Koç'a da, Fenerbahçe camiasına da, "sandık sonuçlarının belli olduğu" ikinci günün son dakikalarındaki "teşekkür" konuşmasında "Ben burada olacağım" diyerek, hangi mesajı vermişti, acaba?..
Kimseler üzerinde durmadı, "o dakikalardan beri", işte yukarıda anlattığım his, beynimin bir köşesinde duruyor. Zaten, o günlerde de yazmıştım, "Bir gün ara ile yapılan iki konuşmanın arasındaki ince çizgi ne anlama geliyor? Bir tane Fenerbahçeli yazar-çizer de çıkıp, o iki konuşma arasındaki üslup ve anlam farkını analiz etmedi" diye!..
Anlatmaya çalıştığım tablo, bunca zaman oturduğu "o koltukta", hatırlamıyor musunuz, kaç defa gerçekleşti ve Fenerbahçe camiası kaç defa "Deja vu" yaşadı?..
Farkı fark edememek!..
Ersun Yanal'ı gönder, Şota'yı al; bilmem ki, "bu nasıl bir yöneticilik anlayışıdır?.."
"Buz Adam'ın Kasımpaşa'nın başında iken", o çok kulübün ağzının suyunu akıtan kadrosu ile "nasıl başarısız olduğunu", nerede ise "küme düşme hattının içine gireceğini" geride bıraktığımız sezonda yaşamadık mı?..
Okuyucularım bilirler, "Kalemim, Ersun Yanal ile hemen hemen hiç barışmamıştır!.."
Ama "Sezar'ın hakkı Sezar'a", bir spor insanı olarak, 60 yıldır spor / futbol yazan bir gazeteci olarak, benim ölçülerime göre, Şota'nın "teknik adam olarak Ersun Yanal ile değil tartıya çıkarılması", sadece "kıyaslanabilmesi için bile" daha birkaç fırın ekmek yemesi gerekir!.. 
Ne var ki, hemen hemen bütün kulüplerimizde olduğu gibi, Trabzonspor'da da "Hesap vermez, hesap sorulmaz" Başkan'ın, ilgili kanunları ve kulüp tüzüğünü çöpe atma ve de "kulübünü babasının çiftliği gibi yönetmek hakkı (!) vardır" ve "istifa, yeniden aday olup olmama kararı" konularında "dönme dolaba binmiş bir çocuk gibi davranan" İbrahim Hacıosmanoğlu da "teknik adam konusunda", bu hakkını (!) gene "Ben yaptım oldu" emrivakisiyle kullanmış, dahası bu çarpık tablo için, camiasına, taraftarına "Kabul edeceksiniz" demiştir!..
İnşallah biz yanılırız ve de Şota'lı Trabzonspor başarılı olur!..
Düzeltilen yanlış!..
Bilmiyorum, başka arkadaşlar yazdı mı, ama sevgili kardeşim Hıncal Uluç ve ben, çarşamba günü, "Fenerbahçe'de, kaptan Emre Belözoğlu'na yapılan muameleyi" ağır şekilde eleştiren yazılara imza attık.
Bir gün sonra, Fenerbahçe Başkanı ve yönetiminin aklı başına geldi, "kulübü ne duruma düşürdüklerini anladılar" ve "İade-i itibar" başlıklarıyla haber yapılan adımı attılar; "Emre için ayrılış töreni yapılacak ve hizmetlerine teşekkür edilecekti!.."
Böylece, "Ünal Aysal'ın Fatih Terim gibi bir hocaya reva gördüğü" o vefasızlığı, nezaketsizliği zirve yaptıran "görevine son verildiği" tebligatını, Hoca'ya  "GS TV ekranlarının haber alt yazılarıyla tebliğ etme" çirkinliğinin bir benzerinin Fenerbahçe'de yaşatıldığı Emre'den de "böylece" özür dilenmiş olacak!.. 
"Büyük olmanın zorunlu kıldığı" durumlar vardır; "Atladın mı", işte bu duruma düşersin, hiç olmazsa Aziz Yıldırım geç de olsa "yanlışını düzeltti", Ünal Aysal, "onu bile yapmadı", egosu "yapmasına engel oldu!.."
Galatasaray tarihi, Fatih Terim'i hep yazacak, bilmem ki, Ünal Aysal'ı hatırlayan olacak mı?.
Tersine işleyen çark!..
Elin oğlu bizden "Atınç'ları, Enes'leri alıyor", biz de onlardan "Ya tutarsa" diyerek "emekliliği gelmiş, ahı gitmiş, vahı kalmış şöhretleri!.."
İşte "aradaki fark" burada!..
Dahası, "Biz, kırk yılda bir, onlar gibi yapıp yarının yıldızları olacak gençleri aldığımızda, işi yüzümüze bulaştırıyor, Bruma, Telles gibileri bile ileriye götürmek yerine, geriye saydırıyoruz!.."
İşte "aradaki fark" burada!..
Onun için "onlar" FIFA ve UEFA listelerinin tepelerinde, biz 60'ıncı sıraya doğru yolculuğumuza devam ediyoruz!..
"Vazgeçilmez" Başkanı'nın yönetiminde de, Federasyonumuz "bu tabloyu" seyrediyor, batak hâlde olan kulüplere "Ne yapıyorsunuz" diye sormuyor!..
Sonra da "UEFA'lardan gelen mali fair play cezalarına şaşıp kalıyoruz"; hadi canım siz de!..
Dünya varmış!.. 
Melo, "Galatasaray'ı gerçekten sevdiğini" verdiği son kararla gösterdi; gidiyor!..
Artık "sahada da, soyunma odalarında da, soyunma odaları koridorlarında da, Galatasaray Futbol Takımı içinde her an patlamaya hazır bir bomba" olmayacak!..
Artık Galatasaraylı futbolcular, "boğazlarına sarılma, soyunma odalarında yumruklanmak endişeleri olmadan" sahalara çıkacaklar.
Artık hakemlerimiz "Bir beladan kurtulduk" diyerek, yeni mevsime biraz daha rahat başlayacaklar. Hele hele, Emre Belözoğlu da "yurt dışına giderse", bayram bile yapabilirler!..
İsimlerini burada yazmamayım, zaten herkes biliyor, bir iki tane daha var; onlar da "paydos ederlerse", tribünler de "kışkırtılmaktan" kurtulmanın rahatlığına kavuşacaklar!..
Ah Türk sporu, "onlara benzeyen" yöneticilerden de bir kurtulabilse, Federasyon ve kurulları da "Oh" demeyecekler mi?..
"Şimdilik" nokta!.
Hesap soran yok!..
"Eskiden olsa", ne Genel Müdür kalmıştı, ne de bir çok Federasyon Başkanı!..
Manşetler, TV'lerde oturumlar, spor sayfalarında yorumlar, hesap sormalar!..
Bakü'de yapılan 1'inci Avrupa Oyunları'nda ülkemiz sporu adına ortaya çıkan "yüz kızartıcı tablo için" doğru dürüst bir manşet, birkaç tane analiz - yorum - eleştiri gördünüz mü, gazete sayfalarında ve TV ekranlarında?..
Kimin umurunda, Nani, Eto'o, Podolski geliyor ya!..
Kuzum, bırakalım spor kamuoyunu, sokaktaki adamı bir yana, bir anket yapalım bakalım; "Sporumuzun Genel Müdürü'nün adı nedir"  sorusu sorulduğunda "doğru cevaplayacak" kaç tane spor yazarı vardır, ülkemizde?..
"Genel Müdürlüğün bulunduğu" Ankara hariç, bütün Türkiye'de "toplam 20 tane gazeteci" var mıdır; sanmıyorum!..
İşte bütün mesele!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.