Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Önümde Galatasaray Spor Kulübü''nün tüzüğü duruyor!. 22 nci sayfasında bir madde var! "Galatasaray Spor Kulübü Derneği Divanı''nın görev ve yetkileri" ile ilgili... 58 nolu maddenin "b" bendinde bakın ne diyor: "Yönetim Kurulu''nun her türlü faaliyet ve tasarruflarını izlemek, Yönetim Kurulu''ndan bilgi istemek, gerek gördüğünde inceleme yaptırmak, gerekirse bu incelemelerin sonuçlarını Yönetim Kurulu''na sunmak, istekte bulunmak, temenni etmek." Bakınız son aylarda "Yönetim Kurulu''nun, Galatasaray Kulübü''nü bazı iddialarla karşı karşıya bırakacak, hatta töhmet altına sokacak" bazı girişimler oldu!. Birisi, TGS Finans kuruluşu ile yaptığı sözleşme!.. Tabii, bu "Galatasaray Stad A.Ş." adını yapıldı!.. Öteki de, "AIG Blue Voyages" şirketi ile yapılan "ön anlaşma" ve bu ön anlaşmanın "asıl anlaşmaya dönüşmesi için" ortaya koyduğu tavır ve ısrar!.. Ortaya çıktı ki, "AIG Blue Voyages''ın kurulduğu ve tescil edildiği yer" Karaibler''deki Cayman Adaları! "Cayman Adaları''nın ne anlama geldiğini" de bilmeyen yok! Bu iki çok önemli konuda, medyaya da yansıyan "ciddi iddialar" var! Belgeler var!. Mühürlü - imzalı deliller var!. Hapise düşmüş adamlar var! Her türlü suça bulaştığı öne sürülen "karanlık" muhataplar var! Bir ucu İstanbul''daki hapishanelere, bir ucu Cayman Adaları''ndaki şirkete kadar uzanan ve "sisler arkasında saklanmaya çalışılan" ilişkiler var! Eeee? Galatasaray Spor Kulübü Derneği''nin Divanı, "Tüzüğün 58. maddesinin b bendindeki bu önemli hükme rağmen" neden susup, oturuyor? Neden "inceleme yapmak gereğini duymuyor?" Neden sorumluluğunun bilincine varmıyor ve tüzükteki yetkisini kullanmıyor? Bu divan, Galatasaray Kulübü''nün divanı ise "derhal harekete geçmeli" ve bu iki konuda inceleme başlatmalıdır! Kimse, "koskoca" Galatasaray Kulübü Divanı''nı "Faruk Süren''e uygun bir divan durumuna düşürmek" hakkına sahip değildir! Aslında, "böyle bir inceleme başlatmak ve yapmak", ortalıkta dolaşan binbir türlü iddianın da, belki "asılsızlığını" ortaya çıkaracak ve Süren yönetimini de "ağır eleştirilerden kurtaracaktır!" Eğer, Divan tüzükteki görevini yapmaz ve sorumluluğunun gereklerini yerine getirmezse ve yarın "açıklığa kavuşmamış" bu ilişkilerle ilgili olarak "Kulübün başına bir iş gelirse", bunun "en başta gelen sorumlusu da kendisi olacaktır!" Yöneticileri hapse düşmüş, kimsenin bilmediği, tanımadığı finans kuruluşlarıyla ilişkiye girmek, Cayman Adalar''ında kurulmuş "matruşka tipli şirketlere Galatasaray''ın geleceğini bağlamak" gibi "ciddi iddiaları da yok sayacaksa" söyler misiniz bana, Galatasaray Spor Kulübü Divanı ne yapacaktır, ne işe yarayacaktır? Orası "çay içip sohbet etmeye uygun" bir divan mıdır, yoksa "Galatasaray''ın önemli sorunlarında yönetimi denetleyen, onu uyaran, ona yaptığı yanlışları söyleyen" bir divan mıdır? "Biz ikincisinin hayata geçirilmiş olmasını" dileyenlerdeniz! "Galatasaray''da gerçekleri, sadece gerçekleri ortaya çıkarmaktan başka hiç bir amacı olmayan" bizim gibi gazetecileri mahkemeye verip "5 milyar lira tazminat isteyen" bir başkana sahip olsa bile, Galatasaray Divanı''nın tüzükte yazılı görevini yapacağına inanıyoruz! Adalet, önünde karşı karşıya gelsek de, biz "Duygun Başkan''ın" kendisine "Uygun başkan" dedirtmeyeceğine de inanıyoruz! Bu inanç içinde bekliyoruz ve diyoruz ki: "Her geçen dakika, Galatasaray''ın aleyhine oluyor!" Artık silkinme ve hareket geçme zamanı!.. Serkan mı, Jardel mi? Çok kişi "Hakan mı, Jardel mi?" tartışmasına girdi. Ben daha gerçekçi bir konuda görüşlerimi yazmak istiyorum! "Serkan mı, Jardel mi?" İsviçre kampından gelen haberler, teknik direktör Lucescu''nun "Serkan - Jardel ikilisini yanyana oynayamayacağı ve Serkan''ı Jardel''in yedeği olarak düşündüğü yönünde!." Eh, ben de "yabancı" olsam, Jardel''in ününü de bilsem, ona verilen parayı da görsem, herhalde "aynı görüşü savunurdum!." Ama, ben "yabancı değilim!." Ben sevgili Ömer Ural ile sevgili Osman Şenher''in "taban tabana zıt olan" Serkan görüşlerinden, Ömer Ural''ınkine katılıyorum ve hatta daha da ileri giderek, diyorum ki: Eğer Lucescu "tam tarafsız olur ve ikisine de eşit şans verirse" çok yakın bir gelecekte, herkes ama herkes şu seçimle karşı karşıya kalacaktır: "Serkan mı, Jardel mi?" Peşin peşin iddia ediyorum ki: "Portekiz Ligi''nde hem de Porto''da oynayarak gol kralı olmak, Türkiye Ligi''nde hem de Samsunspor''da oynayarak gol kralı olmaktan çok daha kolaydır!" Yani, Jardel "kolayı", Serkan ise "zoru" başararak Galatasaray''a gelmişlerdir! Kimbilir belki de, Jardel''in golcülüğü, Serkan''dan biraz fazladır ama, Serkan''ın futbolculuğu, aradaki farkı kapatacak kapasitededir! Serkan "çok yönlü", Jardel "tek yönlü" futbolcudur! Jardel''i ve maçlarını " Portekiz TV''sinde" çok izledim! Elbette "büyük golcü!" Ama, Güney Amerika''da eleme gruplarında Paraguay''a yenilerek beşinci sıraya düşen ve gruptan çıkamama tehlikesiyle karşı karşıya kalan Milli Takımı''na "çağrılamayacak kadar" büyük golcü! Evet, benim tek endişem Lucescu''nun taraflı davranacak olması! Yoksa Serkan, "en az Jardel kadar büyük olduğunu" kısa sürede ispatlayacaktır! Kimsenin şüphesi olmasın! Arif''in yerini doldurmak ise, "Serkan gibi bir futbolcu için", hele hele "istikrarlı bir golcü için" fevkalade kolay olacaktır! "Savruk" ve "ne zaman ne yapacağı bilinmez" Arif ile, Serkan gibi "komple" bir futbolcuyu mukayese etmek bile hata! Serkan''ı Jardel''le kıyaslayın! Yanılmadığınızı, yakında anlayacaksınız! Bana inanmıyorsanız, "eski" hocalarına sorum!. Mesela, Metin Türel''e!. Ne dersiniz? Tebrikler Hazar!. Alpay ve Oktay konusunun "gerçek galibi", Türkiye Spor''un Fenerbahçe''yi izleyen spor yazarı Şekip Hazar''dır! Nerede ise bir aydır yazıp geliyor; "Bu işin sonu kötü olacak!." Nitekim de öyle oldu ve Hazar''ın söyledikleri, yazdıkları olduğu gibi çıktı! Kutlarım; bütün medyaya "gazetecilik dersi" verdi! TV ekranındaki yorumunu dinlerken "nerede ise alnından öpecektim!" Dedi ki: "Herkes olayı Fenerbahçe yönünden izledi, Fenerbahçeli yöneticiler dinledi ve onlardan haber yaptı! Ben öteki tarafı da dinledim. Asıl olan onlardı. Zira bonservisler onların elindeydi. Fenerbahçeli yöneticiler herşeyi güllük gülistanlık gösterirken ve medyamızda bu yönde haberler yer alırken, kazın ayağı öyle değildi. Biz gerçekleri yazdık, sonunda neyin doğru, neyin yanlış olduğu işte ortaya çıktı!" Eeee! Spor medyamız "futbolumuza, sporumuza sahibinin sesi yaklaşımıyla bakarsa ve sahibinin sesi olarak da üç büyükleri görürse", işte geleceğimiz nokta budur! Neymiş; "Şokmuş!." Hadi canım siz de! Hazar''a bakarsak "şok bir yana küçük bir sürpriz bile değil!." "Normal" bir son! "Herkese ders olsun" diyeceğim ama, anlayacak olan nerede? İşte bu sebeple, her gün her gazetemizde ya da TV''mizde "aynı konuda birbirinin tam tersi" haberler çıkmaya devam ediyor! Ve de "kimsecikler", spor medyamıza "güvenilirlik" yönünden "sınıf geçer not vermiyor!" İftihar edelim!. Bilmeliler ki!... "Galatasaray şampiyon olsun da , nasıl olursa olsun" diye düşünen bazı okurlarım ve de Galatasaraylı dostlarım tarizde bulunuyor: "Yahu, adamlar daha ne yapsın? 4 lig şampiyonluğu, UEFA Kupası, onlara ilave daha bir yığın kupa... Jardel''den, Serkan''a çok iyi transferler!. Belki Boksiç te gelecek. Bu yıl Şampiyonlar Ligi''nde büyük başarılar gelebilir, niye Süren ve arkadaşlarıyla böyle uğraşıyorsun?" Gülüyorum: "Onlarla ben uğraşmıyorum, onlar kendi kendileriyle uğraşıyorlar! Çok şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Camianın güvenini kaybettiler! Etraflarında giderek küçülen bir destek halkası kaldı. Camiaya gerçekleri söylememekte ısrar ettiler, kandırmaya çalıştılar! Hâlâ da bu büyük yanlışta inat ediyorlar. Elbette Galatasaray futbol takımının başarıları çok önemli!. Ama Galatasaray Kulübü''nün içine düşürüldüğü maddi - manevi erozyon herşeyden önemli! Buna izin verilemez. Bizim mücadelemiz bunun için! Yönetim derhal bu tüyler ürpertici iddialara yol açan ilişkilerden vazgeçmeli! Şeffaf olmalıdır! Gerçekleri söylemeli! Galatasaray''ın Cayman''lı şirketlerle ne ilişkisi olabilir? Dolandırıcılık, sahtekârlık, kaçakçılık iddialarıyla hapishanelere düşenlerle nasıl muhattap olabilir? Süren ve arkadaşları, kendi şirketlerinin ilişkilerinde de bu kadar vurdumduymaz ve dikkatsiz oluyorlar mı?" Şaşıyorum: Böylesine ciddi ve önemli gelişmeler olurken, benim anlı - şanlı medyam nerde? Nerede "Galatasaray UEFA Kupası Finali oynarken" rayting için yollara düşen üst düzey yöneticiler, başyazarlar, ekonomi yazarları? Nerede spor medyamızın üst düzey yöneticileri, anlı - şanlı yazarları? Galatasaray yazarları? Mars''ta mı yaşıyorlar, yoksa Andromoda''da mı? Duymuyorlar, görmüyorlar, konuşmuyorlar, yazmıyorlar!. Mesela, faili meçhul cinayetlerin her gün işlendiği, gözlerin hiçbirşeyi görmediği, herşeyin birbirine karıştığı dönemlerde "kendisinin, ailesinin canını kurtarmak için, Federasyonunu kurtarmak için" Eyüp Sultan''da "kurban kesmek", kimbilir belki de haklı olarak "tüyler ürpertici ve yasa dışı ilişkiler" oluyor ve bu "insani zaaf için" ciltler dolusu yazılar yazılıp, konuşmalar yapılıyor ama, iş "Galatasaray yönetiminin, üstelik belgeli ilişkilerine gelince", benim "özgür" medyam "dut yemiş bülbül!." Vah benim ülkem!. Vah benim medyam!. Vah benim sporum ve futbolum!. Alpay''ın tekmesi sadece Fenerbahçe''ye değil, hepimize! Bunu çoktaaan hakettik!. Trabzonspor''da işler karışık!. Bu kaçıncı yıldır, Trabzonspor''da hep aynı ninniler söyleniyor; "Uyutalım da, büyüsünler ninni! Şöhretler alacağız deriz, sonunda şöhretçikleri bile ararız, ninni!.. Büyük ümitlerle hocalar getiririz ninni, ilk yarı biterken değiştiririz, ninni!. Futbolcuları asarız, ninni keseriz, ninni!. Bütün suç muhaliflerde ninni!. Uyutulmak istenenleri uyutun benim sevgili hınk deyicilerim, ninni!. Ninni de ninni!." Bu ninnilerle büyüyen çocuklar genç, gençler baba oldu, babaların çocukları oldu.. Ninniler devam ediyor!. Ümitle girilen bu kaçıncı sezondur ki, gene "ümitsizlik" yazıları, yorumları yavaş yavaş başladı! Teknik direktör Giray Bulak''ın sıkıntıları da, ekranlara ve sayfalara yansır oldu! Akdeniz kıyılarından "uzaktan kumandalı" kulüp yönetiminin başarılı olamayacağını, kış aylarında uzaktan kumandanın İstanbul''a transfer edilmesinin sıkıntıları daha da arttırdığını "defalarca" yazmamıza rağmen, Trabzonspor''u "Trabzonlu" olmaktan çıkarma faaliyeti devam edip gitti! Bu yıl da ufak değişiklikler dışında önemli bir gelişme yok! Hınk deyiciler, "doğruları söyleyen" muhalefet cephesine hücum etmeyi erken başlattılar! Sanki transferleri yapan, hocaları seçen, kulübü ve takımı yöneten muhalefet! Bu nasıl bir kafadır ki, "demokratik bir ülkede, insanlara eleştiri hakkı bile tanınmak istenmiyor!." Suçlama hemen hazır: "Yıkıcılar! Trabzonspor''un düşmanları!." İşte, Trabzonspor''un düze çıkamamasındaki asıl sebep! Bu kafa değişmedikçe, Trabzonspor''da işler düzelmez! İyiye gideceğine, daha da kötüye gider! Başkan Mehmet Ali Yılmaz "şak şakçılar" yerine,"doğruları, gerçekleri cesaretle söyleyenleri etrafına toplasa", Trabzonspor''un bir - iki yılda düze çıkacağına inacım tam! Ama Yılmaz, "hınk deyicileri seven" bir dibek dövücü!. Onun içinde "iyi dibek dövemiyor!."
ÖNE ÇIKANLAR