Ellerinde "top" var mıydı?

A -
A +

Destanlar yazılacak bir derbi; doğru!.. "Böyle bir derbide, kendi sahasında kaybeden" Fenerbahçe'nin seyircisinin "galip" Beşiktaş'ı alkışlaması, alkışlanacak bir olay; doğru!.. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın "kendi stadımda bana küfür ettiler" isyanı; hem haklı, hem doğru!.. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in futbolculara "Dileyin benden ne dilerseniz" jesti; hem haklı, hem doğru!.. Hakem eleştirmenlerinin "genç" Bülent Demirlek için yaptıkları "eleştiriler"; hem haklı, hem doğru!.. Amma. Bir de "aynanın ters tarafına bakalım!.." Beşiktaş taraftarlarının "toplu hâlde", deniz motorlarında yaptıkları, "can simitlerinin sökülerek" denize atılması neyin nesi? Ya Kadıköy'de yaptıkları, "kırmadık mağaza, dükkan camı bırakmamak, gelen geçen otomobillere, taksilere karate - judo tekmeleri, yumrukları atmak, otobüslerin cam - çerçevelerini indirmek" neyin nesi? O çirkin ve tüyler ürpertici görüntüler ekrana gelince, eşim "tepki" gösteriyor: "Hani bunlar toplu hâlde maçlara gelmeyeceklerdi, karar alınmıştı, ne oldu?" "Acı" içinde cevap veriyorum: "Sevgili eşim, görüyorsun hiç birinin elinde top yok, yani topsuzlar... Maçlara 'toplu' gelmiyorlar ki... Ellerinde toplarla gelselerdi, müsaade edilmezdi!.." Elbette, "karanın da karası" bu mizahi anlatım, özel olarak çıkan kanunların, alınan kararların "bizzat uygulaması gerekenler" tarafından nasıl paspas edildiğini açıklamıyor mu? Bitmedi, sonu da var; "her şeye rağmen" olan olduktan, talan bittikten sonra, polisin gözaltına alıp savcılığın sevk ettiği 45 "çapulcu", ertesi gün serbest!.. Peki, "bu zor ekonomik ortamda", o motorların, o mağaza ve dükkanların, o otobüslerin zararları ne olacak? Kim ödeyecek? Ey Yıldırım Demirören; "futbolcularına dağıtacağın 25'er bin dolarlık" primin "bir bölümü ile" esnafın bu zararını karşılamayı, bilmem ki düşünür müsün? Ve, "ey Futbol Federasyonu", bakalım sen ne yapacaksın; "sahada bir şey olmadı" diyerek, gene kaçacak mısın?.. Ya o "tüyler ürpertici" iki pankart?.. "İngilizce olanı" tam bir ahlâksızlık ve cinnet hâli; utanmazlık, arlanmazlık, iğrençlik!.. Rıza Çalımbay'a ve babasına atfen yazılan "Rıza Efendi!.. İki ekmek, bir süt!" pankartı ise, iz'ansızlık, insafsızlık ve vicdansızlık!.. Hakem Demirlek için yapılan eleştiriler "haklı" ve "doğru",ama "ağır", hem de "çok ağır!.." Genç bir hakem, "iyi niyetle gördüğünü çalmaya, derbinin altından kalkmaya çalıştı!.." Hata yaptı, yanlış yaptı, her hakem yapabilir, genç hakemler "daha çoklarını yapacaklardır!" Biraz "insaflı ve sabırlı olmamız gerek", hakem "kolay yetişmiyor!.." "Eleştirmek, yanlışını göstermek"; tamam ama hemen "ipini çekmek" ne demek? Asıl önemlisi; "Ömer Üründül Komitesi'nin atadığı" gözlemcinin Demirlek'e verdiği not, bence "Demirlek'in hatalarından çok daha vahim!.." Bakalım "o gözlemci" için ne yapılacak? "Hemen listelerden çıkarılanları" hatırlıyoruz da!.. Acaba "bu gözlemci" hatırlılardan mı, çıkarılanlardan mı; bekleyip, göreceğiz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.