Bütün gazeteler, bütün televizyonlar, bütün dergiler, bütün radyolar yapıyor!.. Çoklukla da "spor" sayfalarında, "spor" ekranlarında ve "spor" mikrofonlarında!... Gazeteciliğe başladığım yıllarda da, öncesinde de, sonrasında da vardı; ama azdı; bugün de var, yarın da olacak; ama çok, hem de giderek artıyor!.. "Örnek" olay olduğu için, gazetenin adını da yazacağım: Sabah!.. Bu gazetenin pazartesi günkü nüshasında, "Okur Temsilcisi - Ombudsman" Yavuz Baydar'ın sütununda "Serhat'ınki 'ilk' midir?" başlıklı bir bölüm vardı; "aynen" şöyle: "6 MAYIS tarihli gazetenin spor sayfasından Serhat Tarihe Geçti başlıklı haber üç okurdan 'düzeltme' aldı.Habere göre milli futbolcu Serhat Akın'ın takımı Anderlecht rakibini yenip şampiyon olmuş. Ve son cümlede 'dünyada ilk defa bir Türk futbolcunun yabancı bir takımda şampiyonluk yaşadığı' yazılmış. Beş okur hatayı düzeltti: 2 sene önce Ümit Davala Werder Bremen'de, Alpay Özalan da Japonya'da şampiyonluk görmüştü. Yani bu bir 'ilk' değil. Ayrıca haber metninde Serhat'ın takımının hangi ülke liginde şampiyon olduğu da (Belçika) belirtilmemiş. Spor Müdürü Serdar Çelikler, 'Bu bir Anadolu Ajansı haberiydi, bizim hatamız bu ajans haberine fazla güvenerek gerekli şüpheyi göstermememiz oldu' diyerek özür diliyor." Sabah'ın "beş okurunun düzelttiği" ve Ombudsmanımızın da "kabul ettiği" yanlış, yani "Serhat ilk değildi, ama araştırılmadan 'ilk' diye yazılmış" yanlışı, aslında "herkesin yaptığı ve yapabileceği" cinsten!.. Elbette, "olmaması gerekiyor" ama, oluyor, olacak; "olabilirliği olan" bir hata!.. Aslında, "olmaması gereken" ama, yazımın başında da yazdığım gibi medyamızın "hemen hemen tamamının yapageldiği", üstelik "bile bile, göre göre yaptığı" bir hataya, bir yanlışa "hiç dokunmuyor", sevgili Ombudsmanımız Yavuz Baydar!.. Ben "Yavuz Baydar'ın yerinde olsam", Sabah'ın Spor Müdürü olan Serdar Çelikler'e "şunu" sorar ve "asıl özür dilemesi gereken" hatayı, yanlışı önüne koyardım: "Neden Anadolu Ajansı'ndan aldığın habere, haberin nereden alındığını gösteren mahreci ve rumuzu koymadın?.. Hadi haberin başına ya da sonuna o ajansının rumuzunu koymadın, haberin bir yerinde 'AA'dan aldığımız habere göre' ibaresini eklemedin?.. Bu emeğin gaspı değil midir?.. Sen nasıl bir başka medya kuruluşunun, orada çalışan bir gazetecinin haberini gazetene koyarken, sanki kendi servisinin ürettiği bir haber gibi okuyucuya sunarsın?.." Bakalım sevgili Serdar Çeliker, "bu soruya nasıl bir cevap verecek" ve "kimden özür dileyecekti?.." 1950'li yılların ikinci yarısında, Ankara'da Yenigün gazetesinde çalışırken, "hocamız" ve "müdürümüz" Mehmet Ali Kışlalı'nın "bize öğrettiği" gazetecilik ilkelerinin "en başında gelenlerinden biri" idi, bu husus!.. Derdi ki: "Anadolu Ajansı'yla, Ajans France Press'iyle, UPI'yıyla, AP'siyle her ajanstan, her gazeteden, her dergiden 'bir şeyler alabilirsiniz'; ama 'kimden aldığınız' yazının başında, sonunda, içinde 'mutlaka olacak'; olacak ki, önce kendimizi, sonra da okuyucumuzu aldatmamış olacağız!.." İlâve ederdi: "Bundan çekinmeyin, korkmayın... Aslında bu mahreçler, imzalar, rumuzlar gazetenin ne kadar geniş kaynakları olduğunu okuyucuya gösterdiği için, okuyucunun gazeteye güveni artar, üstelik varsa veya olursa, yapılan bir hata ve yanlış da, neredeyse bütün sorumluluğu ile rumuzunu koyduğunuz ajansa ya da kuruma kalır!.." "Ders" bununla da bitmez, devam ederdi: "Sakın ola ki, gazetenin sahiplerinin bu haberleri, aldığınız ajansların rumuzlarıyla koymanız üzerine, 'Ben bu gazetede çalışan gazetecilere bunca para ödüyorum, bunlar gazeteyi oradan buradan aldıkları haberlerle dolduruyorlar, anlaşılıyor ki, bunlar yan gelip yatıyor, bu kadar parayı ben bunlara yan gelip yatmaları için mi ödüyorum' diye düşüneceklerini sanmayın!.. Öyle düşünürlerse ve 'Bir şeyler söylerlerse', beni işaret edin, gelsinler o düşüncelerini bana söylesinler; bakalım bir daha düşünecekler mi?.." "Nerede" başladık, "nereye" geldik?.. Dönelim başa!.. İşin içindeki "en büyük yanlışı, en büyük hatayı" Ombudsmanımız "es" geçmiş; olur mu?.. Yoksa, "Ombudsman'a da bir ombudsman" mı gerek?.. Yok...Yok... Bütün medyamıza bir "ombudsman gerek"; öyle bir ombudsman ki, "bu konudaki toplu hata ve yanlışımızı", her gün yüzümüze "Başkalarının emeğini gasp etmeyin" diye vursun!.. Serhat Akın'ın takımı Anderlecht şampiyon olmuş. 'Dünyada ilk defa bir Türk futbolcunun yabancı bir takımda şampiyonluk yaşadığı' yazılmış. Bütün medyamıza bir "ombudsman gerek"