Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Elbette, sevinmek hakkımızdır!. Elbette, coşmak hakkımızdır!. Elbette, gururlanmak hakkımızdır!. Amma... Bir dakika "duralım" ve "gerçekleri göğüslemeye çalışalım!" Belçika kalecisinin yediği "o çok hatalı ilk golü" Rüştümüz yese idi!. Ve Rüştümüz, Belçika kalecisinin Arif''e yaptığı ve takımını 10 kişi bıraktığı "aptalca hareketi", mesela Nilis''e yaparak oyundan atılsaydı... Bitmedi... Mpenze''nin kaçırdığı golleri, tıpkı oyunun başındaki gibi Hakanımız kaçırsa, kaçırmaya devam etseydi... Sonunda da elenen Türkiye, çeyrek finale kalan Belçika olsaydı... "Acaba" ne olurdu? Yooo... "Efendim teyzemin sakalları olsaydı, dayım olurdu" gibi garip sözlerle, bu sorumun cevabını vermeye çalışmayın!. Ben "bu soruyu" sahada oynanan futbol ve alınan sonuç için sormuyorum! Türkiye, Belçika''yı yenmiş ve elemiştir! Şimdi çeyrek finaldedir!. "O olmasaydı, bu olsaydı" lâflarıyla "bu gerçeğin değişme imkanı yoktur"; kimse de "bu kesin sonuç üzerinde" lâf kalabalığı yapamaz! Benim "Ne olurdu" sorum, spor medyası ve yorumları üzerine!. Belçika spor basını ve yorumcularının yazıları ya da atacakları başlıklar gözümün önüne geliyor: "Teşekkürler Rüştü!." "Hakan Belçika''yı çok seviyor!." ... gibi mizah dolu, espri dolu, ironi dolu yorumlar, manşetler!. Tabii "gerçeğin bir başka yüzünü ortaya koyan" yorumlar, manşetler!. İşte "bu mantalite farkı" yüzünden, biz sevinçlerimizle, coşkularımızla, üzüntülerimiz, acılarımız arasında, her defasında "Everest tepesi ile Lut Gölü''nün dibi arasındaki fark" kadar bir "açıklık koyuyor", zaferlerle hezimetler arasında "bir saat sarkacı gibi" gidip geliyoruz! İşte "bu mantalite yüzünden", bir mağlubiyette "teknik direktörler ve futbolcular" nerede ise ipe çekiliyor, buna karşılık bir galibiyette, "mağlûbiyette haklı eleştiriler yapan" spor yazarları ve futbol yorumcuları bu defa "ters bir rüzgârla" vatan haini ilân edilmekle karşı karşıya kalıyorlar! Hem de, teknik direktörler ve futbolcular tarafından! Hem de en aklı başında futbol yorumcuları tarafından!. Üslup mantığı yeniyor!. Gerçek nedir? Gerçek ortada!. "Rakamlara bakarsak", Türkiye "başarılı olmuştur!." Zira "4 puan alarak, grubunda ikinciliği yakalayıp son 8 takım arasına kalmıştır!." "Futbol olarak bakarsak", Türk Milli Takımı başarısızdır!. "En kalitesiz en kötü futbolun oynandığı grupta", zar zor ikinci olurken, yerli - yabancı otoritelerden "oynadığı futbol yüzünden hatta acımasızca eleştiriler almayı hak eden" bir rota çizmiştir! İyi futbol oynamamıştır! Belçika maçında da "iyi futbol yoktur!" Amma, Belçika maçında, diğer iki maça göre, hele hele ilk maça göre, "çok değişik" bir Türk takımı vardır, sahada!. "Tugay hariç", başarılı olmak için iyi di oynasa, kötü de oynasa, gücünün son damlasına kadar "koşan", mücadele eden, varını yoğunu ortaya koyan bir takım!. "İlk 40 dakika hariç", Hakan Şükür de "böyledir!" "Kötü futbola kötü yorumunu getirmek" elbette, yapılması gereken "en doğru iştir!" Hiç kimsenin şüphesi olmasın! "İtalya maçından sonra yapılan eleştiriler olmasaydı", Mustafa Denizli "takımda gereken değişiklikleri" tertip olarak da, taktik olarak da "belki yapmayacak, yapamayacak", bugün de "çeyrek finale kalan bir takımın hocası olamayacaktı!" Denizli "iyi bir motivasyoncu olarak", o eleştirileri "çok iyi kullandı" ve "futbolcularının Belçika maçında 90 dakika bitmez tükenmez bir enerjiyle mücadele etmelerini sağladı!" Futbolcular da "o eleştirileri bir onur vesilesi yaparak", Belçika maçında herşeylerini ortaya koydular! 3 maçın "toplam ilk 220 dakikasında" sahada adeta "uyur gezer gibi dolaşan" Hakan Şükür dahil! Son 50 dakikadaki "uyanışında" acaba "eleştirilerin gizli dopinginin rolü olmasın?" Herkes şunu bilmeli! "İyi" yaparsan "iyi" denecek, "kötü" yaparsan, "kötü!." Avrupalı, "bu ayırımı iyi yaptığı için", Avrupa ve Dünya Şampiyonaları finallerine abone!. Biz hâlâ, "ya tabelaya bakarak, ya da duygusal yaklaşımlarla" yorumlar yapmaya, manşetler atmaya devam ediyoruz! "Trilyonları ceplerine koyan" profesyonellerin, "işini iyi yapmaları" gerekir! Yapmadıklarında da eleştirileceklerini bilmeleri! Hakan Şükür de, "sahada uyurgezer gibi dolaştığı maçlardan sonra" kendisini eleştirenlere, çıkıp da TV''lerde "vatan haini" diyemez! Üstelik "isim vermeden" ve "her eleştireni" töhmet altında bırakarak!.. "El üstünde tutulur, moral verilir, alkışlanır ve övülürken" iyi! Gerçekler yazılınca; "vatan haini!" Olur mu? Neyse... Lâfı uzatmayalım!. Sıra geldi Portekiz''e! Her maç daha iyi oynuyor ve yavaş yavaş "yeniden" ümitleniyoruz! Türk futbolu, "Portekiz''i geçecek güçtedir!" Neden yarı finale çıkmayalım?
ÖNE ÇIKANLAR