"Futbol Şubesi Sorumlusu" istiyor, Başkan ve asbaşkan dahil yöneticilerin çoğu istemiyordu; Hagi'yi getirdiler!.. Kötü sonuçların ve "dağılmış" bir yönetimin "tribünlerde yaptığı" olumsuz ve giderek büyüyen tahribatı ve yankıyı durdurdular!.. Aradan birkaç ay geçti!.. "Getiren" Futbol Sorumlusu Hagi'ye bar bar bağırıyor; "Çek git!.." Bu defa Başkan "sahip çıkıyor"; asbaşkan "kapıların önünde" Başkan'ın sözcülüğünü yapıyor; "Hagi'nin arkasındayız!." Gazetelerde her gün manşetler; "Galatasaray Hagi'nin biletini kesecek, yeni hoca aranıyor!." Bu açıklamalara karşı, Futbol Sorumlusu, "Hagi'nin biletinin kesilmesinde ısrar ettiğini, ama Başkan'a saygısızlık etmek istemediğini" gösteren açıklamalar yapmaya devam ediyor!.. Takım ABD'ye uçarken, "yarım saat önce" başka bir uçakla gidiyor, takımı havaalanında beklemiyor; ayrı otelde kalıyor!. Kuzum Allah aşkına söyler misiniz; Ergun Gürsoy "Futbol Şubesi Sorumlusu mu, yoksa Futbol Şubesi Sorunlusu mu?" Bir Futbol Şubesi Sorumlusu düşünün ki; "100.Yıl'da şampiyonluk beklenen takımın altını üstüne getirmek için daha mevsimin başında elinden geleni ardına koymuyor!." Ve...Başkan Özhan Canaydın ile asbaşkan Turgay Kıran "adeta" zil takıp oynuyor: "Oh.. Oh.. Oh.. Her şeyi yüzümüze gözümüze bulaştırmışken, doğru dürüst bir transfer yapılamamışken, tribünlere seyirci çekecek bir büyük yıldız alınamamışken ve bu yüzden kombine bilet satışları ite kaka yazdırılan haberlere rağmen tam bir fiyasko tablosu içinde iken, stat olayı yerinde sayarken Allah razı olsun Ergun'dan... Bizler ve acıklı tablo unutuldu, herkes Gürsoy ile Hagi'nin peşinde... İkisi birbirini yerken, biz rahat nefes almaya başladık!." "Galatasaray'ın Futbol Sorumlusu" iftihar edebilir; "bunca tecrübesiyle" Galatasaray'ı mevsim başında getirdiği "durak" işte burasıdır!. Hem de ne için? Sanmayın ki, Galatasaray'ın mevsim başında oynadığı futbol ve aldığı sonuçlar için.. "Verdiği listeden tek oyuncu alınamayan" Hagi, "buna rağmen" takımı "lige hazır hâle getirdi" sayılır.. Üç büyükler içinde "en hazır ve sorunu az olanı" Hagi'nin takımı!. Peki, sorun ne? Sorun; "Asistanım" dediği, "Maaşını cebimden ben ödüyorum" dediği Ayhan Akbin'in "çok haklı olarak" kamplardan ve antrenmanlardan "kapı dışarı edilmesini" gurur meselesi yaparak, Hagi'nin biletini kestirmek istenmesi!.. Anlaşılıyor ki Gürsoy, takıma "teknik direktör" değil, her dediğine "baş üstüne" diyecek "emir direktörü" arıyor!. Bak sevgili Gürsoy; "asistanınsa" ve "maaşını cebinden ödüyorsan" kendi büronda oturtur, çalıştırırsın; Galatasaray Takımı'nın içinde işi ne? Casus mu kullanıyorsun? Olacak şey mi? Galatasaray yönetiminin tayin etmediği, maaş ve yetki de vermediği ve kulübün emrinde olmayan bir kişi, nasıl "idari menajer gibi" kamplarda, antrenmanlarda, maçlarda ortalıkta dolaşıp durur? "Kerameti kendinden menkûl" bu kişiyi, "sadece" Hagi mi istemiyor, yoksa "futbolcular" mı? Ergun Gürsoy başta, Başkan ve yöneticiler nasıl bilmezler, nasıl anlamazlar? Galatasaray'ın Futbol Sorumlusu'na sormak gerek: Yarın, Başkan Canaydın da çıkıp "Benim asistanım, maaşını cebimden ödüyorum" diyerek, mesela "Kayhan Karayüz" adlı bir kişiyi peşinize taksa, içinize soksa, kamplara, maçlara, antrenmanlara yollasa, her gün ondan rapor alsa, "böyle bir emrivakiyi" kabul eder misin? "Futbol Sorumlusu" olarak "bu tablo" seni rahatsız etmez mi; Başkan'ın "Sana güvenmediğini" göstermez mi? "Böyle bir durumda" teknik kadronun ve futbolcuların "sana güveni kalır mı?" Kaç defa yazıp geldim; "Yönetimde bazılarını tanımıyorum, onlar için bir şey söyleyemem.. Ama öne çıkanları tanıyorum; onlara sportif faaliyetler konusunda güvenmiyorum, tek güvendiğim Ergun Gürsoy'dur" diye!.. Hata etmişim...Okuyucularımdan da, Galatasaray taraftarından özür dilerim!. Gürsoy, 100. Yılda "yönetimin de, takımın da altına adeta saatli bir bomba koydu"; ne zaman patlayacağı belli değil!. "Bütün itirazlara rağmen" ısrar edip "kendi getirdiğin" Hagi'yi istemiyor musun; "takıma faydalı olamayacağına" mı inanıyorsun; "bu yükü kaldıramadığını" mı görüyorsun; "gücün varsa" biletini kesersin.. Yooo, "futbol sorumlusu" olarak gücün yoksa... O zaman şu soruların cevaplarını aramak gerekir; "bu nasıl futbol sorumluluğu, bu nasıl ikinci başkanlık, bu nasıl yöneticilik?" İş bu noktaya gelmişse, "Ben onurlu bir insanım" diyerek basar istifayı çeker gidersin; geleceğin pırıl pırıl yöneticisi ve belki de başkanı olacak oğlunun üzerinden de, yönetimin üzerinden de, takımın üzerinden de gölgeni çekersin!. Bir çift sözüm de bir başkasına: Ey, adeta "Galatasaray'ın başkansız da idare edilebileceğini göstermek için iş başına geldiği" intibaını veren Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın!.. Bu işin "böyle yürümesinin mümkün olamayacağını" nasıl hâlâ görmezsin? "Futbol Sorumlusu" ile "teknik direktörün kanlı bıçaklı olduğu" bir ortamdan "başarı" çıkar mı, "şampiyonluk" çıkar mı? Vah Galatasaray vah.. Seni ne hâllere düşürdüler!.. Ve işin daha da acısı; Galatasaray'da "herkes ama herkes" seyirci!..