Galatasaray'dan ihraç edilmeli!..

A -
A +

Evet, Levent Bıçakçı, derhal "Galatasaray Disiplin Kurulu'na verilmeli" ve Galatasaray'dan ihraç edilmelidir!. Zira, "Galatasaray'ı ve Başkanı'nı küçük düşürmek için" elinden geleni ardına koymamaktadır!. "Fenerbahçe Başkanı'nın gelmediği", yerine "bir başkan yardımcısını gönderdiği" toplantıyı başlatması ve tamamlaması, Levent Bıçakçı'nın "Galatasaray'ı ve Başkanı'nı küçük düşürmek için attığı adımlardan ve koyduğu tavırlardan" sadece bir tanesidir!.. "O talihsiz toplantıda", futbol maçlarının naklen yayını ile ilgili "Havuz tartışmalarına, ortak yapılacak toplantıya kadar ara verilmesi" kararlaştırılmışken, "bu kararı kendisinin bozması" ve "tamamen Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a paralel sözler sarf etmesi" de, Galatasaray'a ve Galatasaray Başkanı'na yapılan ikinci saygısızlıktır!.. "O talihsiz toplantıda bulunan" Beşiktaş ve Trabzonspor başkanlarından söz etmiyorum; "onlar ve kulüpleri" bu açık "küçük düşürülme için" ne yaparlar bilmem; ama "Galatasaray üyesi olan" Levent Bıçakçı için "Galatasaray'ın yapacağı çok şey vardır!." Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın "artık iyi bilmelidir" ki; Levent Bıçakçı'nın "ilk ve en önemli görevi, Aziz Yıldırım'ı kırmamak, küstürmemek ve onun söz ve direktiflerinden çıkmamaktır!." Başta, "üyesi olduğu Galatasaray" ve diğer kulüpler, Bıçakçı'nın umurunda değildir!.. Göreve geldiğinden beri "bu kanaatimizi doğrulayacak" bir yığın olay vardır ve olmaya da devam edecektir!. Bıçakçı'nın "bu tutumu", Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a "Bana kimse dokunamaz, bu federasyon benim emrimden çıkamaz" havası ile ortalıkta dolaşma imkânı vermiştir!.. Şimdi soruyorum; "bu hava içinde" hakemler "nasıl tarafsız olabilirler?" Hele hele "Merkez Hakem Komitesi'nin yeniden tayinle iş başına geleceği günlere" haftalar kalmışken!.. İşte son örnek: "Gaziantepspor maçında Fenerbahçeli Ümit'in attığı bal gibi ofsayt olan (Serhat aktif olarak kalecinin önünü kapıyor) gol sayılmış, Galatasaray'ın TRT ekranlarında Serdar Çakman'ın 'penaltı' dediği iki pozisyonu 'devam' denilerek geçiştirilmiştir." İşin garibi, "ertesi günkü" gazetelerin maç yazı ve yorumlarında "her iki olay da adeta yokmuşçasına geçiştirilmiş", Galatasaraylı yöneticiler de, medya tarafından öne çıkarılan ve baskı unsuru olarak kullanılan "Hagi'nin telefon tepkisi" olayının etkisi altında "bu tabloya" seslerini bile çıkaramamışlardır!. Bakınız, "Ergün'ün topa hakim olarak ceza alanına girdiği sırada rakibi tarafından kontrolsüz ve dengesiz güç kullanılarak düşürülme" olayı o kadar açık bir penaltıdır ki; Trabzonspor - Büyükşehir Belediye Ankaraspor maçında "benzer" bir pozisyonda, üstelik topa hakim olan "Ankarasporlu Şenol olduğu halde", hakem "faul vermiş ve son adam olarak kabul ettiği Şenol'u kırmızı kartla oyundan ihraç etmiştir!." "Benzer bir itme" hareketinde, "üstelik top hakimiyeti bile yokken ve iki oyuncu omuz omuza koşarken", İspanya'da "Barcelona - Real Betis" maç ında hakem, "gene penaltı noktasını göstermiştir!." Bunun tam tersi olsa; "Galatasaray ofsayt bir golle kazansa, Fenerbahçe'nin iki penaltı tartışmalı pozisyonu güme gitse", acaba başta Aziz Yıldırım olmak üzere Fenerbahçeli yöneticiler ne yapar, gazetelerin spor sayfaları ertesi günü nasıl çıkardı? Galatasaray Başkanı ve yöneticileri şapkalarını önlerine koysunlar ve düşünsünler: "Levent Bıçakçı başkanlığında bir federasyonla nereye kadar gidebiliriz?" Soru!.. Kayserispor - Galatasaray maçından sonra, "5 - 6 gazetenin spor sayfalarında çıkan" yorumları okudum!. "Bir - iki istisnası hariç", hemen hemen tamamı, "maçta Galatasaray'a iki puanı Hagi'nin yanlış taktiğinin, yanlış tertibinin, yanlış oyuncu değişikliklerinin kaybettirdiği" üzerine kurulu idi!. Ama "aynı" yorumlarda, maç boyu "Hakan'ın 3, Necati'nin 3, Hasan Şaş'ın 2, Orhan'ın 2, Ribery'nin 2 gol pozisyonundan yararlanamadığı" belirtiliyordu!.. Hem de, "Ribery'nin geldiğinden beri" en kötü futbolunu oynadığı bir maçta!.. Hem de, "Galatasaray'ın iki penaltı pozisyonunun tartışıldığı" ve hakemin "es geçtiği" bir maçta!.. Hem de, Galatasaray'ın "her şeye rağmen 2 gol attığı" ve "defansının son saniyede toplu olarak gaflete düşüp yedirdiği bir gol" ile berabere kalınan bir maçta!.. Şimdi, sorum şu: "Bu kadar net gol pozisyonunun değil yarısı, üçte biri, hatta dörtte biri gol olsa ve iki penaltıdan biri verilse ve de o son saniye golü yenmese", acaba "aynı" yorumcular "Galatasaray için, Hagi için, Hagi'nin taktiği ve tertibi için" neler yazacaklardı? "Hagi'yi yendiğini" iddia ettikleri Kayserispor Teknik Direktörü Hikmet Karaman için neler yazacaklardı? Kutluyorum!.. Sevgili M. Tahir Kum'a, yayın ve futbol hayatımıza yeni giren "Futbol Ekstra" adlı dergisi için, hem bir spor okuyucusu, hem de bir spor yazarı olarak teşekkür ederim!.. "Entresan", merakla okunacak yazı ve haberlerle dolu bir dergi. Okuyucuya, futbol camiamıza ve futbolu yönetenlere "önemli" mesajlar veriyor!. Baskısı ve fotoğraflarıyla da "baktırıyor!.." Bir önerim olacak: "Aylık" olması sebebiyle, "derginin 72 sayfadan en az 80 sayfaya çıkarılması", okuyucunun "doyumu" itibariyle, "bana", şart gibi göründü!. Futbol Ekstra'ya "hayırlı ve başarılı" bir yayın hayatı diliyorum!. Yeri gelmişken, bir tebrik de; sevgili Naci Arkan'a!.. "Aldığı iki değerli ödül" sebebiyle!.. Devam sevgili Arkan, "meslek ahlâkını ve heyecanını" gıpta ile alkışlıyorum!.. Tabii, yarışmada ödül alan "diğer spor yazarı arkadaşlarımı" da kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum ve bu vesile ile, "bizzat başkan ve yönetimi tarafından" nerede ise "var olduğu, bizlere unutturulmak istenen" Türkiye Spor Yazarları Derneği'ni hatırlamamıza vesile olduğu için de "geleneksel yarışmamıza teşekkür ediyorum!.." Haberlere bakarsak, "yine" Aziz Yıldırım olay çıkarmış, spor yazarı arkadaşlarımıza "Fotoğraf çekmeyin yoksa." diye bağrıla çağrıla tekmeli - tokatlı tehditlerle ikazlarda bulunmuş ve "gene" benim anlı - şanlı başkanım ve yönetimimden "tık yok!.." Hiç olmazsa "yarışma var" da, bir derneğimiz olduğunu hatırlıyoruz; buna da şükür!.. Akıllar başlara geldi!.. Yıllardır yazıp geliyoruz; "Havuz sisteminde kulüpler arasındaki para dağıtımı adil olmalı; Büyüklerin, aslan payının da aslan payını alması futbolumuza zarar veriyor" diye. Başta Fenerbahçe ve Galatasaray olmak üzere "Büyükler" ise, "bu teze" karşı çıkıyor; "Biz şöyle yapıyoruz, böyle yapıyoruz" diyerek "Aslan payının da aslan payını istiyor"; üstelik de alıyorlardı da... Her şeye rağmen "adil bir dağıtıma yanaşmak isteyen" Şenes Erzik'ler, Abdullah Kiğılı'lar "baskılar yüzünden" ardı ardına Federasyon Başkanlığı'ndan istifa ediyor; başkanlığa, "Havuz'u tamamen 3 Büyükler'e ve 3 büyük medya grubuna peşkeş çekecek" bir aday, "mafyanın da desteği ile" Federasyon Başkanlığı'na getirilmek isteniyordu!.. "Az daha geliyordu" da ama "kelle koltukta" Halûk Ulusoy "bu darbeye karşı duruyor"; mafyayı da (Tabi devletin gücünü arkasına alarak) yeniyor, "Havuz'da o güne kadar kimsenin gerçekleştiremediği bir sistemi oturtarak", Anadolu Kulüpleri'ne "nefes alma imkânı" veriyordu!.. İstanbul Büyükleri ve İstanbul medyası "işte bu yüzden" Halûk Ulusoy'u hiç sevmedi; "yıkılması için de elinden geleni yaptı!." Aaaa... Şimdi bir bakıyoruz; "aslanlar gibi Büyükler'i savunan ve Havuz'un onlara peşkeş çekilmesine sesini sedasını çıkarmayan ve hatta destekleyen" İstanbul medyası "birdenbire çark etti"; "Türk Futbolu'nun geleceği için adil dağılım şart" demeye başladı; neden? Hani, üç büyüklerin masrafı çoktu, bir çok spor branşını ayakta tutuyorlardı; futbola diğer kulüplerden çok ama çok daha fazla para harcıyorlardı; aslan payının da aslan payını almak, onların hakkıydı?. "Bu ani değişimin" nedeni çok açıktı: "Mâli bakımdan zor durumda olan" büyük rakiplerini "cebindeki paraya" güvenerek ve "Türk futbolundaki denetimsizlikten yararlanarak" daha da "geride bırakmak" ve "tamamen abandone etmek için" fırsat kollayan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım "Bu sistem değişmeli, Anadolu Kulüplerine daha fazla pay verilmeli, herkese puan cetveline göre pay verecek bir sistem gelmeli" dedi ya... Yani, "Büyük patrondan işaret geldi" ya. Hürra.. Yıllardır Anadolu kulüplerinin istediği ve "bizlerin de savunduğu" adaletli bir dağıtım isteğine "karşı duranlar", şimdi "bizim savunduğumuz sistemi savunmak için bizim önümüze geçtiler!.." Kahkahalarla gülmeyeyim de ne yapayım? "Mustafa Kefeli'nin federasyon başkanı olması için sayfalarında, ekranlarında yapmadık şey bırakmayanlar, Halûk Ulusoy'u yerden yere vuranlar"; şimdi "Aziz Yıldırım'ın işareti ile" sistemi değiştirmeye soyunan Levent Bıçakçı'ya destek için yarışmaya başladılar; gene de aferin!.. Hiç olmazsa "akıllar başlara geldi" ve "eğri bir yoldan geçilse" bile "doğru yol bulundu!.." Alkışlar!.. Hiç şaşmadım!.. Milli Takım Teknik Direktörü Ersun Yanal, "gelecek sezonun programı için" görüş alış verişinde bulunmak üzere "kendisinin tertip ettiği" teknik direktörler toplantısına katılmadı!.. Herkes hayret içinde ve eleştiriyor!. Hiç şaşmadım!.. Sezon ortasında Denizlispor'u bırakıp giden ve "Denizlispor'u ortada bırakarak kendisiyle beraber ayrılmadı" diye rahmetli Tevfik Lâv'a küsen ve cenazesine gelene kadar da küs kalan, aynı şekilde Ankaragücü'nü sezonun ortasında bırakarak Gençlerbirliği'ne atlayan, onu da sezon ortasında bırakıp Milli Takım'ın başına geçen bir teknik direktörün "bu yaptığının" beni şaşırtması mümkün mü? "Yapmasaydı"; şaşırırdım!.. Durun bakalım, daha neler yapacak!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.