Galatasaray’ı “dün gece kendi sahasında Şampiyonlar Ligi’nde play-off’a sıçratacak” Ljubljana maçına saatler kala “böyle bir yazıyı” yazmayı istemezdim.
Cümle âlem biliyor ki, “Benim gönlüm ‘kendimi bildim bileli’ sarı kırmızılıdan yanadır; yani Galatasaraylıyım…”
Ama “bu aidiyet” benim, “en az, evet ‘en az’ Fenerbahçe için, Beşiktaş için yazdığım yazıların, eleştirilerin dozundan daha hafif yazılar yazmayacağım, yorumlar yapmayacağım” anlamına gelmez, gelemez. Öyleyse devam edelim ve başkan Dursun Özbek’e, başkan vekili Erden Timur’a ve Okan Buruk hocaya bazı sorular soralım… Kayserispor-Galatasaray maçı bitmişti ki; telefonuma bir mesaj düştü; “Okan Buruk, balonu patlattı, iyi ki erken patlattı, dilerim yönetim bu geceden ders alır!..”
Mesajın altında “arkadaşım olan eski bir Galatasaray yöneticisinin adı” vardı; “bu mesajı Galatasaray yöneticilerine ve de Galatasaraylı yazarlara, yorumculara gönderdi mi” bilmiyorum.
Ama ben, “haklı bulduğum” ve de hatta “izin verirse, altına imza atabileceğim için”, gazeteci olarak “bu mesajı yazıp, ‘neden altına imza atmak istediğimi’ anlatmayı” da görev saydım…
Evet, aslında Okan Hoca, “UEFA Şampiyonlar Ligi hedefli” Galatasaray’da balonu “Zalgiris maçlarında patlatmıştı…
“Süper Lig’e gelince” biraz geç patladı, balon… “Transfer yasaklı, maç kadrosu 17’ye düşmüş, maçın son dakikalarında ve uzatmalarda sahada ‘biri de sakat sakat oynayan’ 10 kişiyle kalmış” Kayserispor önünde, “son saniyelere kadar ‘gol yeme tehlikeleri atlata atlata” 0-0 beraberliği ‘Muslera sayesinde kurtaran’ bir takım” vardı sahada… “Galatasaray” formalı!..
“Transfer yasaklı” Çağdaş Hoca, “şampiyonu yenmeyi kaçırdıkları için” üzülürken, şampiyonun hocası, maçtan sonra “hazırlanamadıklarını açık açık itiraf ediyor; ‘oyuncularını suçlayarak’ kendini kurtarmaya” çalışıyordu…
Neydi o “kaptan da yapılan” Kerem’in hâli; ne doğru dürüst bir şut atabildi, ne de doğru dürüst bir pas verebildi…Rakibe verdiği “gollük hücum hazırlayan” pasların, kaptırdığı topların sayısını unuttum. Göz göre göre Zaha’ya vermediği pasları da yazmalıyım…
“Has oğul” Barış Alper’in de Kerem’den farkı yoktu; “kale önünde ‘bomboş bekleyen’ İcardi’ye “al da at” diye top yuvarlayacağına, çaprazdan “karavana atan” Barış Alper’in…
Okan Hoca, “birine ‘uzatmalarla beraber’ 85 dakika, birine maçın tamamı olan 100 dakika” nasıl ve neden tahammül etti, bilmiyorum…
Nihayet, sıra geldi, “dün geceki maçın sonucu ne olursa olsun, ‘değişemeyecek ve üzerinde düşünülmesi gereken” iki asıl ve ana soruya…
Okan Hoca, “Süper Lig’de Başakşehir ile şampiyon olduktan, Akhisarspor’a Türkiye Kupası finalinde Fenerbahçe’yi yenerek kupayı kazandırdıktan sonra” ne yaptı?..
Futbol tarihimizin “en pahalı ve en kaliteli kadrosunun kurulduğu ve de yedek kulübesinde İcardi’lerin, Zaha’ların oturduğu” Galatasaray’ın başında, “takımını Avrupa’da hedeflenen hedefe ulaştıracak” bir hoca “gerçekten” var mı?.. Bu ikinci sorunun cevabını “eylül ayı bitmeden” alacağız, galiba!..