Manchester United - Galatasaray maçını, dün gece saat 22’den sonra seyredip yazmak başka şey, sabahın erken saatlerinde maça 15 saat varken “Ne olabilir” sorusuna cevaplar bulup, yazmak başka…
Hele hele, Galatasaray, Avrupa’daki başarılarla dolu tarihine “1993’te UEFA Şampiyonlar Ligi ikinci turunda, Premier Lig şampiyonu Alex Ferguson’un “açık ara favori görülen” Manchester United’ını, Manchester’da 3-3 berabere kaldıktan sonra, İstanbul’da 0-0 berabere kalıp eledik” diye yazdırmışsa…
1999-2000 sezonunda UEFA Kupası yarı finalinde Leeds United’ı eleyen Fatih Terim’in sarı kırmızılıları finalde de Kopenhag’da “uzatmalarıyla beraber 0-0 biten maçta ‘penaltılarla’ Arsenal’i yenip” UEFA Kupası’nın İstanbul’a getirmişler miydi?..
Sezon başında kuralar çekildiğinde, yorumcularımızın genel kanısı; “Bayern Münih ve Manchester United ilk iki olur, Galatasaray ise Kopenhag’ı geçip üçüncü olarak UEFA Avrupa Ligi’nde devam edebilir” oldu…
Amma… Maç sabahı, “Galatasaray, Manchester’dan galibiyetle dönebilir mi?” sorusunu sorar ve tartışır olduk…
Nasıl oldu bu değişim; Galatasaray da, “favori rakibi” de sezon başından, geçen haftaya kadar “futbollarını olgunlaştıramamış, yeni gelen transferlerini yerlerine oturtamamış takımlar” olarak eleştirilere uğramış, taraftarlarına “acaba” dedirtmişlerdi.
Ne var ki, geçen hafta sonunda Manchester United, Crystal Palace’a kendi sahasında 0-1 yenilerek 7 maçta dördüncü mağlubiyetini alıp puan cetvelinde 10’unculuğa yerleşirken, Galatasaray, Ankaragücü önünde sezon başından beri “en iyi ve gerçekten göz alan futbolunu” oynayınca ve “puan alma iddialı rakibini”, kalecisinin “inanılmaz kurtarışlarına rağmen” yenerek, “yorum dengelerini” değiştirmişti…
Okan Hoca, dün sabahki basın toplantısında “Buraya kazanmak için geldik” derken, “takımına güvenmenin yanı sıra, büyük rakibinin de durumunu göz önüne aldığını” gösteriyordu…
Ben dün geceki maç için kendi kendime “Galatasaray kazanır mı” sorusunun yerine “Galatasaray puan alarak dönebilir mi” diye sordum dün sabah ve de “bunun için ilk şartımı”, işte buraya yazıyorum; “Evet, puanla, hatta puanlarla dönebilir ama Muslera kalesinde ‘gerçek’ Muslera gibi olursa…”
Bundan sonrası da elbette gelmeli; defansıyla, orta sahasıyla, forvetleriyle, “Şampiyonlar Ligi’ne yakışır bir futbol ve de az hata, becerikli golcüler için şans!..”
Elbette “aynı temennilerim” yarın gece İstanbul’da Lugano’yu misafir edecek olan Beşiktaş ile Spartak Trnava deplasmanına gidecek Fenerbahçe için de…
Türk futbolunun, FIFA ve UEFA puanlamalarında ve sıralamalarında her puana çok ama çok ihtiyacı var!..