Giden gelmiyor!.

A -
A +

Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden, Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden. *** Sessiz Gemi!.. Tam da Yahya Kemal'in "ölümü anlatan" bu "unutulmaz" şiirine uyan bir ay geçirdim; arka arkaya "gidenler" öyle veya böyle sevgililerdi!.. "Önce" İzmir'de Cemil Devrim'i ve Hasan Anar'ı kaybettik!.. Devrim, mesleğimizin tam anlamıyla "beyefendisi" ve "seçkin" duayenlerinden birisi idi!.. Ve İzmir Basını'nda "devrim yapan" bir gazetenin, Yeni Asır'ın "devrim yapan" genel yayın müdürü idi!.. Hasan Anar ise, İzmirli gazetecilerin ve özellikle Kemal Ilıcak'ın Tercüman'ında çalışanların Hasan Ağabeyi idi!.. O da tam bir İstanbul Efendisi'ydi. Yeni Asır'da başladığı meslek hayatını Tercüman'da tamamladı ve emekli oldu; ama ölene kadar aramızda oldu, hepimize ağabeylik yaptı!.. Ardından Halit Çapın'ın "ölüm" haberi geldi. "Aynı yıl" mesleğe başladığım bir yaştaşımdı; uslûbu ve gazeteciliği ile Babıâli'de bir yıldız gibi parlamıştı. Mesleğimizin "en büyük düşmanlarından olan" alkol, onu "çok genç yaşta" yakaladı; ondan sonrası müthiş bir savaş ve bana göre "erken gelen" bir ölüm!.. Çapın'ın "ölüm darbesinin sarsıntılarını yaşarken", Orhan Bilgin'in ebediyyen aramızdan ayrıldığını öğrendik!.. Heyhat; vefasız ve duygusuz medyam, "bu büyük spor adamının ölümünü" hemen hemen "yok" saydı!.. Türkiye'de "Spor Bakanlığı'nın kuruluşu" sırasında öne çıkan 4 adam vardı; siyasetten gelen ve "ilk bakan" olarak koltuğa oturan İsmet Sezgin, o zamanki adıyla "Beden Terbiyesi Genel Müdürü" ve sonra Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşarı Ulvi Yenal, Beden Terbiyesi Genel Müdür Yardımcısı ve sonra Genel Müdür Vekili, Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve sonra Müsteşarı Orhan Bilgin ve Spor Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve sonra Müsteşarı Avni Akyol!.. Bu dörtlünün Türk Sporu'nda beraberce ve art arda yaptıkları hamleyi, "daha sonra" hiç bir yönetici yapamadı; Türk Sporu, bugün hâlâ onların attıkları "sağlam" temel üzerinde duruyor; başka bir şey söylememe gerek var mı?.. İşte bu dörtlüden biriydi; Orhan Ağabey!.. Tercüman'daki Ankara yıllarım, "sporda" ve bu dörtlü ile hemen hemen her gün beraber geçti!.. Acı - tatlı çok olaylar, günler, haftalar, aylar, yıllar yaşadık!.. Sporu bilen, yöneticiliği hazmetmiş, kariyeri de, karizması da olan bir spor adamı idi; spor onun hayatı idi; sporun içinde öldü!.. Ne var ki, spor camiası ve hele hele spor medyası Orhan Bilgin'e vefasız davrandı!.. Çok yazık!.. Sonra, "Duygu Asena'nın ölüm haberi" geldi. "Duygusuz" İstanbul medyası "Duygusuz kaldık" başlıklarıyla verdi bu acı haberi!.. Sanki, "Duyguları varmış" gibi!.. "Duygusuz kaldık" dedikleri Duygu Asena'ya nasıl "vefasız ve duygusuz davranıldığı", bu büyük gazetecinin "yazı yazdığı gazeteler çizgisine bakıldığında" çok kolay anlaşılacaktır; Babıâli'den bugüne miras kalan İstanbul medyasındaki "yüzsüzlük", Duygu Asena için dökülen "timsahın gözyaşları" ile ortadadır!.. Aslında "kalıplaşmış" başlıkların hepsindeki "Duygusuz kalınma" mesajı bile "herşeyi" ortaya koymuyor mu?.. Aslında o, "soyadı" ile anılacak bir kadındı!.. Türkiye'de "Kadın Hakları Ergenekonu"nun öncüsü; "dişi kurt Asena!.." Daha, Duygu Asena'nın ölüm haberinin acısı hafiflemeden, bu defa da magazin gazeteciliğimizin duayenlerinden sevgili Ergil Tezerdi'nin hayata veda ettiğini öğrenmek, benim için "uykusuz geçecek" bir başka gecenin başlangıcı oldu!.. Çok yıllar önce, güzel hatıralarla dolu arkadaşlığımızın ardından, "ekmek parası ve hayat şartları" bizi ayrı şehirlere düşürmüştü; nadir görüşüyor, buluştuğumuzda "eski günleri arayarak" hasret gideriyorduk!.. Hepsine tekrar tekrar Allah'tan rahmet, geride kalan aclı ailelerine, dostlarına sabır diliyorum!.. "Yetsin artık" diyorum; üstü üste bu kadar kayıp; ne olur yüce Allahım, "biraz" ara!.. "Ölüm haberlerindeki" bu art arda geliş, hepimize "bir mesaj getiriyor"; Yahya Kemal'in Sessiz Gemisi'nin gönül sahillerimize vuran mesajını!.. Asıl soru şu: Neden, bu "fani" dünyada hâlâ ve hâlâ birbirimizi yiyoruz?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.