Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Galatasaraylı yöneticiler, Lucescu''dan hesap sormuşlar; "Bu nasıl iş Hoca?" Hımmm!. Galatasaraylı yöneticilerin "uyanmaları için" Strum Graz gibi üçüncü sınıf bir takımdan 3 gol yenmesi, yarım düzine yemeğe ramak kalınması, ondan da öte, takımın "darmadağın olması" ve futbol olarak da gülünç duruma düşmesi gerekiyordu, herhalde!. "Köy göründüğü halde", onlar bir türlü farkedemediler!. "Dere geçilirken attan düşmeme" peşinde idiler!. Damad-ı şehriyariler, "dün bir, bugün iki genel sekreterler" başta olmak üzere, "onlar", Hakan Şükür''lü İnter ve Fatih Terim''li Fiorentina ile "dalga geçmeyi yeğlediler!." İsviçre kampından gelen ilk haberlerden beri uyarıyorduk; "Takımda disiplin yok. Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes kendi bildiğini yapıyor. Takım, takım olma özelliğini ve ruhunu kaybediyor. Bölünmeler başladı, oyuncular birbirine düştü, düşüyor; dikkat!." "Mon beylerimiz", bizlere sert tepkiler koydular!. Maçlar başladı, "Fatih Terim''den kalan son barutlar kullanılır" ve Avrupa Kupaları''nda da, ligde de "doğru dürüst futbol oynamadan" galibiyetler alınırken, yöneticiler "Fatih Terim''le ve Hakan Şükür''le geçtikleri dalgayı", Galatasaray''ı eleştiren spor yazarlarına ve futbol yorumcularına da yönelttiler!. Sonuç; İşte ortada!. Koca Galatasaray tam bir dağılma ve çöküş sürecine girmiş bulunuyor!. "Acz içindeki memur zihniyetli" Hoca, feryat ediyor; "Ben taktik veriyorum, futbolcular yapmıyor. Ben kart görmemeleri konusunda uyarıyorum, onlar sahada aksini yapıyor. Suçlu olan futbolculardır, ben ne yapayım?" Eğer bir hoca "bunları söylüyor ve aczini böylesine itiraf ediyorsa", yapacağı tek şey var!. Her "onurlu" insanın yapacağı şey; İstifa!... Eğer "etmiyorsa," yönetimin yapacağı tek şey var; "Hadi hocam güle güle!." Bugün yönetimin, hocayı karşısına alıp, "Şunları şunları yap!. Şunlar, şunlar, şunlar yapılmıyor ve takım çok kötü durumda" dediklerinin "hemen hepsini" haftalardır yazıp geldiğimizi sevgili okurlarım çok iyi bilirler! "Biz", 600 kilometre öteden "gerçekleri, eksikleri duyup, görüp yazıyoruz" amma... "Mon beylerimizin" gerçekleri görmeleri için Strum Graz''ın Galatasaray''ı "darmadağın" etmesi gerekiyor; bu nasıl iş? Onun için "onların hocaya sordukları soruyu", şimdi ben onlara soruyorum: "Bu nasıl iş yönetim ,bu nasıl iş?" Yanlış nerede? Galatasaray yönetimi "kendini kurtarabilmek için", şimdi futbolcuları ve hocayı hedef gösteriyor!. Yooo!. Yağma yok... Önce "kendilerinin aynaya bakması" gerek!. Sevgili Aziz Üstel diyor ki; "Bir maçla Galatasaray yıkılmaz!." Ne bir maçı sevgili Üstel, ne bir maçı? İsviçre''nin "kasaba takımına" karşı neredeyse eleniyordu, koca UEFA Şampiyonu Galatasaray; şansı kurtardı!. Ligde 6. haftaya giriliyor, "doğru dürüst futbolun oynandığı tek maç yok!" Jardel beleşliyecek, Hagi vuracak, Galatasaray kazanacak! Nerede "takım"? Fatih Terim''in "Takım ruhu, takım arkadaşlığı ve takım yardımlaşması olarak Avrupa''nın bir numarasına çıkardığı Galatasaray", bugün ne halde? "Bazı oyuncular" gece kuşu olmuş; galiba haberiniz yok!. Takımda "birbirine su vermeyecek futbolcular türemiş"; haberiniz yok!. Kamplarda gene "her odada bir ayrı grup oluşmaya başlamış"; haberiniz yok!. Hocaya saygı "sıfıra inmiş", takımda "arkasından dalga geçen" futbolcuların sayısı "ilk onbirin yarısını geçmiş"; haberiniz yok!. Doğru, Galatasaray bir maçta yıkılmaz ama, "siz böyle herşeyden habersiz", sadece "Hocayı sorguya çekmekle işi çözeceğinizi zannederseniz", yakında görürsünüz, kaç maçta çöker!. Bakın hangi yanlışları yaptınız: 1. Fatih Terim''in yerine, "onun karizmasını aşacak" bir hocayı getirmeniz gerekiyordu! Scala gibi bir hocayı!. Ama, "Terim kompleksi" bazı yöneticileri "bir memur hoca getirmeye zorladı"; Lucescu seçildi! 2. Hadi Lucescu''yu getirdiniz. Hiç olmazsa yanında yardımcı olarak Bülent Ünder''i kalmaya razı edecektiniz; başaramadınız! Bakın Beşiktaş''a! Scala''ya Ziya Doğan''ı yardımcı verdi, "yabancılığı başta çözdü!" Scala''nın büyük başarısında Ziya Doğan''ın payını herkes biliyor, görüyor! Bülent Ünder razı edilemedi ise, "onun ayarında" kaliteli, ağabey, sevilen, sayılan bir Galatasaraylı eski futbolcu-antrenörün bulunması gerekirdi, Lucescu''nun yardımcılığı için; yapamadınız! 3. Hadi "öyle biri" yerine Lucescu Balint''i getirdi ve "o görevi Hagi üstlendi!" Ama "Hagi''yi gemlemeliydiniz ve onun Hoca''nın da üstüne bir konumda görünmesine izin vermemeliydiniz!" Bu durum, Hoca''nın zaten zayıf olan "görüntüsünü" iyice silikleştirdi ve kendisinin de itiraf ettiği gibi, "sözünü kimseye dinletemez hale düştü!." İşte bu ortamda yapacağınız iş, meydanı Damad-ı şehriyarilere, "dün bir bugün iki genel sekreterlere" değil, eskiden "genel kaptan" denilen "Ergun Gürsoy gibi" futbolu, oyuncu ruhunu bilen "bir yöneticiyi futbolun başına getirmekti" ama, yapamadınız! Hadi, "içinizde böyle biri yoktu", peki "idari menecer" adıyla neden "profesyonel bir ağabey-yönetici" bulmadınız? Anlaşılıyor ki, "medyada biz olalım" kompleksi, bütün bunları düşünmenizi ve yapmanızı önledi! 4. 28.5 milyon dolar ödeyerek Jardel''i aldınız ve Hakan Şükür''ün yokluğunu hissettirmemek için Avrupa''nın en büyük golcüsünü getirdiniz, iyi de ona gol attıracak taktiği verecek ve oynatacak hoca nerede? Ona asistlik yapacak "eküri futbolcu" nerede? Evet, Porto''daki gibi bir Druloviç nerede? Adam haklı, "bomboş bekliyor"; Hasan Şaş efendi "gol atma sevdasına", sanki mahalle maçındaymış gibi, çaprazdan karavanaya vuruyor, yazık değil mi 28.5 milyon dolara ve Galatasaray''a?. 5. Hâlâ "Jardel''li ve istikrarlı bir taktik üretememiş", hâlâ kartlara çare bulamamış, hâlâ saha içinde birbirlerini ve hakemleri yiyen futbolcularını uslandıramamış ve daha da önemlisi "kulübede oturan yedekleri" forma sokamamış bir hocada neden israr ediyorsunuz? O hoca ki, her oyuncusu hata üstüne hata yaparken susup oturuyor, sadece oyuna yeni girmiş ve bir top kaptırmış "genç" Faruk''a yıldırımlar yağdıracak kadar "zavallı bir görüntü veriyor"; nasıl olacak bu iş? Ahmet bile hakemin her düdüğüne, hem de Avrupa maçında itiraz ederek el-kol hareketleri yapar hale gelmişse, siz bu hocadan daha ne bekliyorsunuz? Evet, sevgili Üstel, "Galatasaray bir maçta yıkılmaz ama, işte böyle azar azar yıkılır!" Süren savaş ilân etti!.. Evet, Galatasaray''da başkan Faruk Süren, söylediklerini unuttu, üzerinde mütabakata varılan metinleri çöpe attı ve "Ben kimseyi dinlemem arkadaş, buyrun savaş meydanına" diyerek, AİG ile sözleşmeye, "AİG''nin şartlarını kabul ederek, Galatasaray hisselerine karşı hiçbir garanti almayarak, aksine büyük tavizler vererek" imza attı! "İmza haberi ve sözleşme metni", İstanbul''da tam bir bomba etkisi yaptı! AİG Komisyonu ile Logo Komisyonu başkan ve üyeleri şaşkınlıktan küçük dillerini yutacaklardı! İstanbul''da hem de AİG temsilcisi Zapparoli''nin de bulunduğu bir toplantıda "mütabakata varılan" ve "Galatasaray''ın sözleşme ile kaybedeceği hakların önemli bir bölümünde düzeltme yapacak olan metin" hiç dikkate alınmamış, "Galatasaray dikkate alınmamış, "Galatasaray Sportif AŞ''nin yüzde 22''lik bölümü bu halde" AİG''nin "nerede tescil edildiği, ana mukavelesi, sicili bir türlü açıklanmayan ve saklanan" bir taşaron şirketine devredilmişti! Logo ve AİG Komisyonlarının başkanı Hayri Domaniç, Faruk Süren''e yazdığı resmi yazıda bakın neler diyordu: "12 Eylülde sayın başkan Faruk Süren, sayın Prof. Dr. Hamdi Yasaman, sayın kulüp avukatı Dr. Kısmet Erkiner, AİG İstanbul genel müdürü sayın Pablo Zapparoli ve iki avukatı ile Hamdi Bey''in asistanlarından oluşan 13 kişinin katıldığı bir toplantı yapılmış, anlaşmalarda bazı hükümlerin Galatasaray lehine düzeltilmesinde oy birliği sağlanmıştır. - Sayın Hamdi Yasaman ile sayın asistanları da beş sayfalık görüş notunda, AİG anlaşmasında 11 maddenin Galatasaray lehine düzeltilmesi gereğini açıklamıştır. - 18 Eylül günü sayın Celâl Erkut, sözde düzeltilmiş anlaşma tasarılarını getirmiş, sayın Prof. Dr. Oğuz İmregün, sayın Dr. Kısmet Erkiner''in de katıldığı toplantıda incelenmiş, Galatasaray lehine düzeltmeler AİG temsilcileri dahil, 13 kişilik heyetin oybirliği ile kabul ettiği iyileştirmelerden uzak olduğu, Hamdi Bey''in 11 Eylül tarihli düzeltme görüşlerinin de anlaşmalara yansıtılmadığı oybirliğiyle tesbit edilmiştir." SORU: Faruk Süren kimden yana? Galatasaray''dan mı, yoksa AİG''den mi? "Böyle davranmasının" ve verdiği sözü tutmamasının sebebi nedir? "Şartlar çok açık olarak Galatasaray aleyhine iken" adeta "kaçırırcasına ve bilinmezler arasında" böyle bir anlaşmayı imzalamaya Süren''i zorlayan sebepler nelerdir? Orda burda söylendiği gibi, "AİG''den gelecek para ile", kendisinin ve Cansun''un "şahsi kefil oldukları" borçlar ödenip, "ne haliniz varsa görün" denilerek, bırakıp kaçılacak mıdır? Yoksa, AİG ile "böyle bir anlaşmanın imzalanmasını mecburi kılacak" bir duruma mı düşülmüştür? Kimsenin bilmediği söylenmeyen bir "zorunlu sebep" mi vardır? Domaniç devam ediyor: "Anlaşmaların, Türkiye''de kimsenin bilmediği İngiliz Hukuku''na tabi tutulması ile 33 maddelik eleştirilerimizin düzeltilmemesine ilaveten: - AİG''nin gelir arttırıcı hiç bir taahhütle bulunmadığı, - Yürürlük tarihinde" AİG''nin ödeyeceği 20 milyon doların ödenmesinin 44 adet ek anlaşma ile subdivizyonlarının imzalanmasına bağlı tutulduğu, dolayısıyla AİG ödemelerinin gerçekleşmiyebileceği, - Bir ucu vergi cenneti Cayman Adaları''nda, bir ucu Newyork''ta, bir ucu Yıldız Caddesi''nde bulunduğu söylenen AİG ve Fonların bir türlü ana mukavele ve sicil kayıtlarının ibraz edilmediği, - AİG Grubunun bir türlü Türkiye''deki tebligat adresi göstermeyip en az 6 ay zaman kaybına neden olacak şekilde tebligatın Cayman ve Newyork''ta yapılmasında israr ettiği, gibi olumsuzluklar da anlaşmanın reddine sebep olmuştur." SORU: Sayın Faruk Süren, Galatasaray''ın hisselerine "neden böyle çok karanlık ve dolambaçlı soruların ve iddiaların arkasında kalan" ve "şeffaflaşmayan" bir şirkete "yangından mal kaçırır gibi" satıyorsunuz? "İngiliz Hukuku" şartı, kapitülasyon tavizi değil mi? "Bu şirket, AİG fonudur" demek yeter mi? Böyle "güvence" olur mu? Nerede ana mukavelesi, tescil belgesi, sicili? Ortakları kimler? Galatasaray Sportif AŞ, yani Galatasaray kime satılıyor bay Süren, kime! Yeter artık!. Sevgili Fatih Altaylı''nın "yenir yutulur cinsten olmayan" çok ağır yazısı bile sizin "sfenks sessizliğini bozamadı"; neden? "En güvenilir" insanlar, Galatasaraylılar "öyle şeyler söylüyor ve öyle iddiaları dile getiriyorlar" ki, sizin adınıza yüzüm kızarıyor! "İnanmıyorum, inanmak da istemiyorum" ama, yaptıklarınız ve seçtiğiniz yol, "onları ve iddiaları haklı çıkaracak gibi!" Neden? Neden? Neden? Ve de ey Galatasaray Divan Kurulu''nun anlı-şanlı Başkanı, "bunca olay olurken", sanki "Mars gezegeninde yaşıyormuşcasına" nasıl sessiz ve hareketsiz kalırsınız? AİG raporunda Hayri Domaniç''in yanında sizin de imzanız yok mu? Galatasaray''a yazık ediliyor! Hem sahada, hem masada!. Çok yazık!. Denizli!.. Eeee!. "İrlandalılar" diye hücum ettiğinde ve "seni sevenleri, yılllardır destek verenleri gönülden kırdığında" şıkır şıkır göbek atıp, " güya" seni savunanlar, işte "ayağın ilk sürçtüğünde" gör bak, ne yapıyorlar, neler yazıyor, söylüyorlar!.. Kimi kuyunu kazdı, kimi ipini hazırladı! Kimi infaz etti, bile!. Ben "fikirlere saygı duyarım!" "İstifa etmeli" diyenlere de,"tam aksini düşünmeme rağmen" saygı duyuyorum! Ne var ki, " Denizli istifa etmeli" diyenlerin çoğu," Terim, Fenerbahçe''nin 9 puan arkasına düştüğünde ve Şampiyonlar Ligi''nde averaj takımı olduğunda" " benzer" görüşü savunduk diye, bize karşı yazmadıklarını, söylemediklerini bırakmamışlardı! işi hakarete kadar vardırmışlardı!. Her zamanki çifte standart! Gülüp geçiyorum! Denizli''ye mesajım; sakın ola istifa etme! Arkandan teneke çalacaklar!.. Sidney ve medya!.. Olimpiyatlardan önce, "neler oluyor" diye gazetelerimizde çıkan "olimpiyat hazırlık haberlerini" satır atlamadan okurdum!. Neler yazılırdı, neler!. Sporcularımız, teknik adamlarımız, yöneticilerimiz ve "sözüm ona bu hazırlıkları izleyen arkadaşlarımız", attıkları zaman mangalda "madalya bırakmıyorlardı!." Antrenmanlarda rekor üstüne rekor kırılıyor; "madalyalar peşin peşin cepte gösteriliyordu!" Naim ile başlayan çöküntü, okçularımızla, atıcılarımızla, yüzücülerimizle, yelkencilerimizle devam etti! Şimdilik "boksörlerimiz" istikrarlı bir çizgide görülüyor! Bakalım güreşte ve atletizmde ne yapacağız? "Atmakla, yapmak ve başarmak" çok farklı! Keşke "atma" yerine "atıcılıkta" şampiyon olabilseydik!.
ÖNE ÇIKANLAR