Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Türkiye Spor Yazarları Derneği''nin genel kurulu için İstanbul''a geldiğimde, hemen hemen herkesin "bana sorduğu" bir soru vardı: "Altay neden düştü? Ülkenin üçüncü büyük kentinde futbola ne oldu?" Hafta başında da "sevgili" Hıncal Uluç kardeşim "Büyük Altay''ın bunca aradan sonra neden küme düştüğünü Öcal abim gene yazsa da detaylarıyla öğrensek" diyerek, kısa ama önemli bir mesaj göndermişti! Başlayalım! "Çok bilinen" bir fıkra vardır! Hani, "Cehenneme tur düzenlenmiş, misafirler, gezdiriliyormuş. Koca koca kazanlar varmış, kaynıyor ve üzerlerinden buharlar çıkıyormuş!. Her kazanın başında da bir zebani bulunuyormuş. Başı kaynar suyun üzerine çıkanları elindeki sivri uçlu demir çubuklarla kazanın içine itiyormuş!. Misafirler, sadece bir kazanın başında zebani olmadığını görmüşler ve sormuşlar; ''Bu kazan boş mu?'' diye başlayan ve devam eden fıkra!." İşte fıkranın sonunu, "çok yerde çok değişik şekilde" bağlarlar!. Amma... İzmir''de yıllardan beri "İzmir sorunlarıyla ilgili çok toplantıda" bu fıkra "tek şekilde bağlanıyor!." Baş zebani cevap vermiş; "Yooo.. O kazanın içi de dolu. Ancak o kazanda İzmirliler var. Onların başına zebani dikmemize gerek yok. Zira su yüzüne çıkmak isteyenleri alttakiler hemen kazanın içine çekiyor!." Şimdi "başta" sevgili kardeşim Hıncal Uluç olmak üzere çok kişinin "bu fıkradan sonra" yazdıklarımı "okumayacaklarını" biliyorum! Hani Napolyon, komutanına sormuş; "Savaşı niye kaybettik!." Komutan cevap vermiş; "Çok sebep var asaletmeap!." Napolyon emretmiş; "Say!." Komutan başlamış; "Barut bitti!." Napolyon "Yeter" demiş: "Gerisini saymana lüzûm yok!." Nerede ise 26 yıldır İzmir''de yaşıyorum. Babam subaydı, Anadolu''nun dört bir yanını gezdim. Ankara ve İstanbul''da gazetecilik yaptım. Açık yüreklilikle söylüyorum ki; "İzmir için, İzmir''in çok önemli insanlarının samimiyetle yakıştırdıkları" bu fıkranın "doğru olabileceğine dair" çok örnek gördüm!. Bilmem ki, "İzmir futbolunun bugünkü acıklı tablosu için" daha başka şeyler yazmama gerek var mı? Ayrıca şunu da belirtmek isterim; "Durum sadece futbolda değil," hemen hemen "herşeyde böyle!." Siyasette!. İş aleminde!. Medyada!. Sanatta!. Bir başka yakıştırma daha var: "Anadolu''nun dört bir yanında halk oyunları ekip halinde oynanır! Bizim bu tarafların efe oyunlarına bakınız, bireyseldir!. Buraların herhalde havasından, suyundan!. Birlik ve beraberlik içinde olamıyoruz!." Ecee!. İzmir''in simgesi olmuş "ekonomik büyük kuruluşların" teker teker Kayserililerin, Adanalıların, İstanbulluların, Denizlilerin ellerine geçmesi, bir çoğunun İstanbul''a taşınması da "bu sebepten değil mi?" Koca İzmir "bir bölgesel gazete ile bir bölgesel TV''yi zar zor yaşatıyor!." Onları da "İzmir''den çok" İstanbul''un, Ankara''nın ayakta tuttuğu, "reklam kaynaklarına bakarsak" ortada!. İşte Altınordu''nun "amatörlüğe" düştüğü, İzmirspor''un, Karşıyaka''nın İkinci Lig girdabında boğuştuğu, Altay ve Göztepe''nin de "onların yanına geldiği," mütevazi Bucaspor''un da 5''liyi tamamladığı "futbol tablosundaki bu "hüzünlü görüntünün" ana sebebi bu!. Yıllardan beri "aklı başında insanların" bıkıp usanmadan anlattıkları birleşik "İzmirgücü" masalı da, maalesef "Küçük olsun benim olsun" fasit dairesinin içinde sıkışmış, masaldan gerçeğe dönüşemiyor!. Ve de, "Büyük Altay" işte bu hava içinde, "Başkan Nafiz Zorlu''nun ve yönetiminin taktik hatalarının sonucunda" 3 büyüklerden sonra "Türkiye Liglerinde en çok oynayan bir takım olmasına rağmen" üçüncü defa İkinci Lig''in kapısını çalıyor! Hemen ifade edeyim: İzmir''de bu kafalar değişmezse, Altay bu sene düşmeseydi, gelecek sene ya da daha sonraki sene "mutlaka" düşerdi!. Zira "artık" Türk futbolunda "dönen çarka ayak uyduracak" mali ve ekonomik güce sahip değildi!. Tıpkı Karşıyaka gibi, tıpkı Göztepe gibi, tıpkı Buca gibi, tıpkı İzmirspor gibi!. Nafiz Zorlu sezon başında "kulübü şirket olmaya zorladı!." "10 milyon dolar harcamıştı!." Camiada "kimse destek vermediği gibi," bir de "şirketleşmeye karşı çıkıldı!." Rahmetli Rıdvan Burteçin başta, "yarım ağızla" denildi ki; "Şirket olsun ama, çoğunluk hissesi şöyle olsun, böyle olsun!." Anlaşmazlık çıktı!. Şirket kurulamadı, Nafiz Zorlu da "hem harcadığı paraların bir bölümünü geri alabilmek, hem de kulübü ayakta tutabilmek için" başladı oyuncu satmaya!. Buna rağmen "ilk yarı" 25 puanla "yedinci sırada" bitirildi!. Amma... "Yakını olan bir - iki gazeteciye kulübün gizli kalması gereken olaylarını haber veriyor" gerekçesiyle teknik direktör Ümit Kayıhan''ın takımın başından koparılması ve yerine "güçlü bir teknik adam getirilmemesi" hazin sonun başlangıcı oldu! Ağabeyi Kemal Zorlu''nun açık yüreklilikle söylediği "Kardeşim one man showluğa merak salınca olanlar oldu" sözüne uygun bir şekilde "yardımcı antrenörler, yardımcının da yardımcısı antrenörlerle" iş götürmeye çalışan "trübünden cep telefonlarıyla saha kenarına değişecek oyuncuları dikte ettiren" bir başkan, "başarısızlığı da hakemlere yüklemeye kalkışınca" ipler koptu! Hilmi Ok''un ateş püskürmesiyle başlayan savaş "için için" ligin son maçına kadar devam etti! Ve Altay ikinci yarıdaki 17 maçta, "sadece 11 gol atarak ve 12 puan toplayarak" küme düştü!. Zaten "ikinci yarının puan durumu" düşen diğer iki takımın da yürekler acısı görüntüsünü ortaya koyuyordu! Göztepe; 17 maç, attığı 11 gol, topladığı puan, 9!. "Sonuncu" Van bile bu 17 maçta 21 gol atmıştı. Topladığı puan 5''ti!. "5''inci olup Avrupa Kuparı''na katılacağım" derken küme düşen Altay''ın yanında, "malî imkanları nisbeten iyi" Göztepe''nin, Selçuk Yaşar''ın sırtını dönmesiyle "Jet - Pa patronu Fadıl Akgündüz''e el açan" Karşıyaka''nın ve mütevazi Bucaspor''un "ikinci Lig''de de durumları pek parlak görünmüyor!." "Birbirlerini kaynar kazanın içine çekmek için" ellerinden geleni yapacaklar!. Stadlarda "İzmir''e gelen rakiplerini bırakıp," birbirlerine saatlerce ve durmadan "ağır küfürler eden" ve birbirlerinin kanını dökecek kadar "düşman sayan" taraftarlarla İzmir ne yapacak? Mahalli yöneticiler ise, ortada Celal Doğan ve Sefa Sirmen örnekleri dururken, "sadece" mutlu anlarda "sevinç gösterilerine katılıp" kameralara, fotoğrafçılara poz veriyorlar!. Ama "bu acıklı tablonun temelden düzeltilmesi için" parmaklarını bile oynatmıyorlar, "öncülük etmiyorlar!." Böyle gelmiş, böyle gider mi? "Gitmediği" görülüyor!. Ama, "sadece" görülüyor! İzmir seyirci!. Dilekçe!.. Sayın Başbakan Bülent Ecevit!.. 1. Lütfediniz, Türkiye''nin imajına büyük leke düşüren Kopenhag olaylarını araştırtınız! Büyük medya kuruluşlarının ünlü bazı yöneticilerinin olay tahrikçiliği yaptığına dair hem Türk basınında, hem Avrupa basınında yazılar yazılıyor! Gerçek ortaya çıksın! 2. Lütfediniz, ülkede cip satışlarını yasaklayınız! Onu yapamazsanız, hiç olmazsa futbolculara ve teknik adamlara cip satılmasın! Satılırsa ruhsat verilmesin! En ünlü futbolcularımızın ve teknik adamlarımızın cipler yüzünden düştüğü durum ortada, bunu önleyiniz.Saygılarımla, arzederim. Öcal Uluç Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar!.. Şu tablo, Galatasaray gibi "Avrupa etiketli" bir kulübe yakışıyor mu? Hey büyük Allahım; "Süren yönetiminin Galatasaray''ı düşürdüğü hale bir bak! Gazetelerde haber ve yorumlar; "Türkiye Kupası davetiyelerini bile sattılar!." Gazetelerde haber ve yorumlar; "UEFA finalinin biletlerini karaborsa fiyatına sattılar, bu ne rezalet? İş UEFA''ya kadar uzandı!." Gazetelerde haber ve yorumlar; "Kendi futbolcularını Federasyonun parası ile Kopenhag''a götürebilen Galatasaray, 200 milletvekilini davetlisi olarak Kopenhag''a taşıdı, misafir etti. Ardından da ödül adı altında 25 - 50 milyon dolar yardım almak için lobi faaliyetine girişti, bu rüşvet değil de nedir?" Gazetelerde haber ve yorumlar; "Süren ve Terim anlaştılar. İki taraf da oyun oynuyor. Haziran başında yapılacak genel kurulda üyeler şirketleşmenin Süren''in istediği şekilde çıkması için Terim baskısı yapılacak!" Gazetelerde haber ve yorumlar; "Galatasaray - Cem Uzan ilişkisi, İstanbulspor''u kümede bıraktı, Altay''ı düşürdüler!." Gazetelerde haber ve yorumlar; "Terim''le Hakan cip yüzünden birbirine girdiler! Terim sözünü tutmadı, Hakan bozuldu!." İşte "bir ayda" ardarda kazanılan "Lig - Türkiye - UEFA Kupaları''nın mutluluğunu doya doya yaşamak isteyen" Galatasaray camiasını "üzüntüye boğan" acı tablo!. Başbakan Ecevit''le "UEFA Kupasını kaldırarak" poz veren Başkan Süren''e sormak gerek: "Bu tabloyu oluşturabilmek için hangi özel yeteneklerini kullandı?" Fatih Terim''e sormak gerek: 1 - Söz verdin mi tutacaksın! Efendim "Şöyle duyumlar aldım, böyle duyumlar aldım" gibi kıvırtmalarla "sözden dönmek" ve "parasını veriyorum arkadaş" demek, "Adanalılıkla bağdaşır mı?" Hakan senin vereceğin "120 bin dolara muhtaç mı?" "UEFA Kupası''nı alırsak sana cipimi veririm" başka şeydir, "Al sana 120 bin dolar, arkadaşlarınla paylaş" demek çok başka şey!. "Benim Allah''tan başka kimseye borcum yok" diyorsun ama, biliyorsun ki var; "Hakan''a verdiğin söz var! O ayrılamadığın cip!." Milli Takım''ın "cipseverlerini" ayıplıyorduk! Şimdi "Hakan''ı o duruma düşürmeye hakkın var mı?" İkinci soru: "Süren onu kullanarak, üyelere baskı yapıp, şirket işini halletmek istiyor" iddiaları ayyuka çıktı! Genel kurula kadar "Kalıyorum ya da gidiyorum" kararını "kesin olarak açıklaman gerekmiyor mu?" Daha önce de "senin adın genel kurullarda seçim kazanmak için çok öne çıkarılmıştı!." Galatasaray''ın "en hayati konusunda" üyelerin "sağlıklı bir karar vermesini önleyecek olan" bir baskının kahramanı olmak seni üzmüyor mu? Cinayeti göremeyen!.. Yazılarını "keyifle okuduğum" genç kuşağın "yetenekli" spor yazarlarından Altan Tanrıkulu''nun da "bazıları gibi" Fenerbahçeliliği tutmuş!. "Galatasaray''ın UEFA Kupası''nı almasını küçümsemek için" çıkıp "Gazetede önüme çıkana sordum; ''Geçen yıl UEFA Kupasını kim kazandı?'' diye, hatta spor yazarları bile bilemedi" diyecek kadar komplekse düşenler var! Aylardır "diğer TV ve gazeteleri bırakıyorum" sadece "Euro Sport''ta yapılan yayınlar" bile Galatasaray''ın ve Türkiye''nin adının adeta ezberlenmesine yol açmışken, Avrupalı''ya Fatih Terim''in ve talebelerinin adlarını ezberletmişken "böylesine bir düşünce fakirliğine düşmek", elbetteki "Galatasaray''a 50 milyon dolar ödül verilmelidir" diyecek kadar kendinden geçenlerin "fanatikliğiyle eşdeğerdedir" onun için fazla üzerinde durmaya değmez, amma... "Cinayeti gördüm" diyerek ve yineleyerek "Galatasaray''ın lig şampiyonluğuna gölge düşürmeye çalışmak" için "cinayet romanlarına çok meraklı olmak" bile yetmez!. Tanrıkulu''na "Altay''ın neden düştüğünü" çok iyi araştırmasını öneririm! Kendisi "araştırmacı gazetecidir!." Ya da "yandaki sütunlarda yazdıklarımı!." Altay, Antalya''da "kendisine yeterli olan bir puanı alsaydı", cinayet ne olacaktı? Altaylı futbolcular "kendilerine yetecek bir puanı almak için" ter bile dökmezken (Altaylı yöneticiler) söyledi, İstanbulsporlu futbolcuların "ter dökmesi" neden cinayet oluyor? Siz, hiç hakemin "her an bitireceği bir maçta", uzatma dakikalarına kalan "bir şike olduğunu" gördünüz mü? Altay''ın bir hafta önce Galatasaray''ı yenmesi "doğal oluyor" da, bir hafta sonra İstanbulspor''un Galatasaray''la berabere kalması nasıl "cinayet olabiliyor?" Şampiyonlar Ligi şampiyonu Real Madrid''in "ligde düşen, düşme potasında olan takımlara yenildiğini, berabere kaldığını" bilmeyen yok, yoksa onlar da mı "cinayet?" Bu nasıl bir düşüncedir ki, Galatasaray "tarihinin en kötü futbolunu oynayan Fenerbahçe''ye yenilirken, Erzurumspor''la beraber kalırken, Altay''a mağlûp olurken" cinayet olmuyor da, "düşmemek için çırpınan" ve son 4 - 5 haftada "ümitsiz durumu iyi bir form yakalayarak düzelten" İstanbulspor''la berabere kalınca "cinayet oluyor?" Hem de, Arsenal''le nerede ise "atılanlar ve sakatlar yüzünden 120 dakikalık bir mücadeleyi 7,5 kişi ile tamamlayıp", o eforu sarfettikten ve motivasyon olarak bütün bir mevsimin stresini boşalttıktan sonra" İstanbulspor önüne çıkan bir Galatasaray''dan puan almanın "cinayet olduğunu yazmak", yazabilmek "spor adına" biraz "insafsızlık" olmuyor mu? Yazık değil mi, onca emeğe, onca akıtılan tere? "Karala gitsin!." Genç kardeşim, "Cinayet kararı delilsiz, tanıksız verilmez!." Bak bir şey daha söyleyeyim; "İzmirspor''un genç kalecisi için de, adeta Siirt Jetpaspor''a satılmış havası yoğunlaştırıldı!." Bir; "Şike yapan öyle gol yemez!." İki; "Şike yapan, tıpkı İstanbulspor - Adanaspor maçındaki gibi 3 puanı getirecek golü artı 90''a bırakmaz!. " Ya hakem, düdüğü çalıp durum berabere iken oyunu bitiriverirse? Böyle şike mi olur? Direklerden dönen toplar da cabası!. Gençsin, yeteneklisin!. "Dedektifliği bırak" da, "spor yazarlığına bak!." Dinlersen; bir ağabey tavsiyesi!.
ÖNE ÇIKANLAR