Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Türkiye''de futbolda "profesyonelliğin kabul edilmesinden beri" oynanan "çok yüzlü oyun" içinde "ilk defa göz göre göre yapılan vergi kaçakçılığına ve sahtekârlığa karşı" ciddi bir adım atıldı ve "olumlu bir uygulama başlatıldı!." Yooo!. Sakın ola ki, "bu ciddi adımın ve olumlu uygulamanın sahibinin" hükümet olduğunu, Maliye Bakanlığı ya da Spor Bakanlığı olduğunu, yahut Futbol Federasyonu olduğunu sanmayın!.. Bu adımı, "Tahkim Kurulu" attı ve dedi ki: "Artık Futbol Federasyonu tek tip sözleşmelerin dışında yapılacak olan özel mukaveleleri tanıyamayacaktır!. Ben de Tahkim Kurulu olarak, anlaşmazlıklarda bu özel mukaveleleri yok sayacağım!." Yani? Bugüne kadar "ceplerine milyonlarca dolar ya da yüzlerce milyar konulan" futbolcuların, "Futbol Federasyonuna verilen tek tip sözleşmelerde, komik rakamlara futbol oynadıklarını yazmak" ve böylece "vergi kaçırmak" biraz zorlaşmış olacak! Zira, "futbolcu, ihtilâf halinde elinde özel mukaveleyle Tahkim''e gittiğinde" hava alacak! Bu yüzden de "masa altına konan ve ikinci defterde yazan" bir özel sözleşme yapmayacak, "doğrudan alacağı parayı Federasyona verilecek resmi sözleşmeye yazdıracak!" Yazdırmazsa; "kendi düşen ağlamaz!." Kulübün elinde "iyice esir olur" ve kulüp "ne verirse onunla yetinmek zorunda kalır!." Yakında FIFA ve UEFA da "bu yönde ciddi uygulamalar içine gireceklerinden" yabancı futbolcuların da "özel sözleşmelerle vergi kaçırmalarının önüne geçilecektir!" Hafta içinde, Kanal D''de "bu konuda bir mahkeme kuruldu!" Orada Futbol Federasyonunu temsil eden zat ile, Maliye Bakanlığını temsil eden yetkili, "topu yuvarlamak ve birbirlerine atmak için" adeta yarıştılar!. Yazık ki, ne yazık!. Spor Yazarları "olayı ciddi ciddi sorgularken" ve de "önemli noktalara temas edilip, bir sonuca varılmak istenirken", birdenbire Mahkeme Başkanı İlker Yasin ile Mahkem Savcısı Togay Bayatlı''nın "Federasyon fobileri tuttu!." Biraz önce "ak" dediklerine, sırf Federasyonu eleştirmek için "kara" demeye başladılar! Hele İlker Yasin''in, "Yabancı oyuncu transferlerinde hangi statünün geçerli olduğundan habersizmiş gibi", olaya "yanlış bakması ve bunda takılması" beni bol bol güldürdü! FIFA''nın "Dünya''nın her yerinde geçerli" yabancı oyuncu talimatı konusunda sevgili Hürol Bilal''dan ders alması gerekiyor! "İddialı bir mahkemenin reisinin" bu duruma düşmemesi gerekir! Savcı, adı üzerinde "savcı!." "O, canı isterse" en ters şeyleri bile söyleyebilir!. Ama ne yazık ki, "savcımız Dünya Spor Yazarları Birliği Başkanı" etiketini taşıyınca, durum karışıyor! Onun için daha baştan "sevgili başkanımızın o koltukta oturmasının yanlış olduğunu" söylemiştik! Nitekim, Türker Arslan, hem mahkeme savcısına, hem de reisine "son derece net ve haklılığı olan" cevaplar verdi! Kendisini kutlamak ve alkışlamak, Sezar''ın hakkını Sezar''a vermek olacak! Eğer Tahkim Kurulu''na birazcık Maliye Bakanlığı, birazcık Futbol Federasyonu "yardımcı olabilse", yönetmeliklerde "gerekli değişiklikler yapılabilse ve Maliye Bakanlığı "ciddi bir takip içinde olsa", mesela büyük ölçüde halledilecek! Ama o gece Maliye''yi ve Federasyonu temsilen gelenler gösterdi ki, "ortada işi ciddiye alan" taraf yok! "Böyle gelmiş böyle gider", trilyonlar alan futbolcular da, "vergi cenneti" diye Cayman Adaları''na gideceklerine, Türkiye''ye gelirler! Hâl böyle iken, bir de "efendim futbolcunun futbolculuk hayatı 10-12 yıl, onun için onlara vergi kolaylıkları getirilmeli" gibi bir "kıyasın kabul edilecek yanı yok!" Bu ülkede "kimin hayatında iş garantisi var?" 200 milyon aylığa ya da asgari ücrete talim eden işçinin mi, esnafın mı, yoksa "serbest meslek erbabının mı?" Acaba "Sergen''in bir transferde aldığı parayı, kaç memur ya da işçi bütün hayatları boyunca "beraberce" kazanabilir? "Onlar vergilerini hem de bordrolarından ve tam olarak, peşin peşin verecekler", futbolculara "vergi kolaylıkları, indirimleri sağlanacak" öyle mi? "Efendim 10 yıl sonra futbolculukları bitiyor", ne iş yapabilirler? Sen iki yılda bir "yüzlerce milyar, milyon dolarlar al bakalım", 5-10 yılda ne yatırımlar yapar, ne işler kurarsın?. Eee!?... Barda, pavyonda, kumarda, hipodromlarda yiyenler çıkarsa, onun da suçu kendilerinin!. Öyle değil mi, sevgili mahkeme başkanım ve mahkeme savcım? Yanlışımız nerede? Beşiktaş''ın Şampiyonlar Ligi''ne başladığı günlerde demiştik ki: "Bu Scala, Şampiyonlar Ligi''ne bakmıyor!. Onun derdi Türkiye Ligi.. Elindeki kadro ile Şampiyonlar Ligi''nde birşeyler yapamayacağını biliyor. Onun için ısrarla istenen son yabancı transferini bile yapmadı. Zira onun da yeterli olmayacağının farkında!." Ne var ki, Barcelona Teknik Direktörü Ferrer''in "lâübaliliğinden ve önemsememesinden gelen 3-0''lık galibiyet", birdenbire hepimizi "Ooo... Bu Beşiktaş bu grupta bile iş yapar.. Bu gruptan bile çıkabilir" noktasına getiriverdi.! Hatta, işi daha da ileri götürenler, "Son 25 - 50 yılın en güçlü Beşiktaş''ı", ya da "Dünya takımı" diyenler oldu! Sonuç; Şampiyonlar Ligi''nin en çok gol yiyen, en az gol atan, en az puan toplayan bir-iki takımından biri olarak elendi, Beşiktaş!. Ortada ne Scala kaldı, ne de Dünya takımı!.. Beşiktaş''ı yazan arkadaşlarımız "takımı böyle şişirirken", bizler "Süper Kupa''yı da kazanan" Galatasaray''ı kıyasıya eleştiriyorduk! Ve de "Galatasaray''a komplo kuranlar" listesine alınıyorduk! Sonuç ortada!. Lucescu gibi bir hoca ile bile, Galatasaray kaş göz yara yara, ikinci tura kalan ilk Türk takımı olma hakkını kazandı!. Ama, ortada bir gerçek var: Galatasaray "Dünya Takımı olma yolunda önemli mesafeler almışken", başa dönüverdi! Bunca emek boşa gitti! "İkinci turda" ne demek istediğimiz çok iyi anlaşılacak! Tabii, Galatasaray "inanılmazı başarırsa", o başka!.. Farkımız nerede? Sevgili kardeşim Hıncal Uluç, "gene" diyor ki; "Anlamıyorum Öcal ağabeyim neden bu federasyonun gönüllü savunuculuğunu yapıyor?" "Öyle bir şey yok ya", diyelim ki, sevgili Hıncal''ı "bu kanıya vardıran yazılarım olmuş!." Ne yazmışım: "Bu Federasyon, çetelerin adamı olan bir adaya karşı, kelle koltukta mücadele ederek, Federasyonu ona ve arkasındakilere kaptırmamıştır!" Yanlış mı? "Bu Federasyon, Havuz''u dağıtıp, naklen yayınların kaymağını yemek isteyen büyük kulüplerle, büyük medya gruplarına cesaretle karşı çıkarak, Anadolu kulüplerinin haklarını kimseye yedirtmemiş ve hiç bir federasyonun yapamadığını yapıp, Anadolu kulüplerine ayakta kalma yollarını açmıştır!" Yanlış mı? Buna karşılık bu federasyonun hatalarını, yanlışlarını hep yazıp geldik ve dedik ki; "Futbolumuzu üç büyükler hegemonyasına sokmayacak daha iyi bir alternatif olursa, ona da destek veririz!" Kaç defa bunları yazıp geldim, ama herhalde sevgili Hıncal okumadı! Gelelim, "Atatürk Kupası için yazdıklarıma!." "Çok konuda, çok zaman sanki başbaşa konuşmuş gibi" aynı yönde ve birbirine çok yakın yazılar yazıp, görüşler ortaya koymamıza rağmen, bir konu var ki hep ayrılırız! Farkımız da burada ortaya çıkar! Eğer "mevsim başında Atatürk Kupası ihdas edilmiş ve statüsü ilân edilip, maç takvimine de alınmışsa" ben, o maçın oynanacağı sırada çıkıp da "Bu gazozuna maç da nereden çıktı? Takımlar bunu oynamaya neden mecbur edildi? Elbette yedeklerle oynamakta haklılar" diye yazmam! "Bunu yazacaksam", daha "maç resmileşmeden" yazarım, eleştiririm! İş olup bittikten sonra, statü hazırlanırken hiç seslerini çıkarmamış kulüplerin maç günü gelip de "yedekleri oynatacaklarını açıklamalarını" da "en ağır şekilde" eleştiririm! Çünkü, "Atatürk''e saygısızlık edilmiştir!" Futbolcu "antrenmanda da sakatlanabilir!." Hatta bizimkiler gibi, "özel hayatta da!." Yılda bir defa oynanacak "Atatürk Kupası''na saygısızlık", sırası gelince "Atatürk''ü paylaşamayan kulüplerimize yakışmaz!" "Yanlış bile yapılmış olsa", çıkar Atatürk''ün adına yakışır şekilde oynarsın, sonra "Federasyonu ikaz eder, yanlışı düzelttirirsin!." Bu ülkede, "paradan da önemli bazı manevi değerlerin olduğunu" kimse unutmamalı!. Hele hele bu konularda hassas olduğunu çok iyi bildiğim sevgili kardeşim Hıncal hiç ama hiç unutmamalıydı!. Asıl benim anlayamadığım birşey var: Sevgili Hıncal, "Atatürk''ün adını taşıyan bir kupanın maçını, nasıl gazozuna maç" diye nitelendirir? Acaba, Federasyon "5 milyon dolar ödül koysa", sesini çıkarmayıp "Evet" mi diyecekti? İşte, onunla ayrıldığımız nokta burada! "Eskiden ikimiz de Anadolu''lu idik!." Şimdi ben hâlâ Anadoluluyum! O ise İstanbullu!. Yani o "profesyonel düşünüyor", ben bu konularda hâlâ amatör heyecanımı muhafaza ediyorum! Parçalı Galatasaray!.. Lucescu gibi "zayıf disiplinli" bir hoca ile "mon beylerimizin nezaret ettiği" Galatasaray futbol takımı, kısa zamanda ve kolaylıkla Fatih Terim öncesine döndü! Ve de, "tıpkı Fatih Terim öncesinde olduğu gibi" parça parça oldu! Kısa bir süre sonra, "gene" kamplarda her ayrı odada "ayrı bir grup" kurulmuş olacak! Ve maalesef, "gruplaşmanın başını", "gene Fatih Terim öncesinde bu işte başrolü oynayanlar" çekiyor!. Hele "bir tanesi var ki", tıpkı o günlerde "Tugay''ı öne çıkarıp", arkasından "ipleri elinde tuttuğu günleri" yeniden hatırladı. Şimdi "öne sürdükleri" Okan''lar, Fatih''ler!.. "Şu Popescu''nun kaptanlığı" olayıyla başlayan "gruplaşma", Hagi - Lucescu kapışmasıyla, hem saha içinde, hem saha dışında tam bir "başıboşluk havasında" hızını arttırıverdi!. Yakında sahadaki "ağız dalaşlarının yerini" kamplarda, antremanlarda, hatta maçlarda yumruklaşmalar alabilir! Yönetim ise, hâlâ seyirci!. Lucescu mu? O, baştan söyledi; "Ben antrenman ve maçtan başka hiç bir işe karışmam!." Görülüyor ki, bazen maçlarda bile "işe karışmıyor" ve tribündeki ya da TV başındaki bizler gibi, seyrediyor! Ve de Şampiyonlar Ligi''nde Galatasaray''a turu, "el ele vererek", Sturm Graz, Glascow Rangers ve Monaco kazandırıyor! Teşekkürler! Galatasaraylılar''a sormak gerek; "Böylesine büyük bir başarı ortada iken, daha ne istiyorsunuz?" İlkeli Bulak!.. Mevsim başında "attığı imzanın arkasında bir ay duramayan" Giray Bulak, bu defa da "TV''lerde yüzbinlere karşı söylediği" sözlerin arkasında bir yıl duramadı!. Trabzonspor''da eleştirdiği ne varsa, Trabzonspor''a geldikten sonra kendisi yaptı ya da yapılanlara göz yumdu!. Şimdi de "bu gerçekleri ortaya koyan" gazetecileri suçluyor, ağzına ve aklına geleni söylüyor!. Eeee! "İlkeli hoca" dediğiniz böyle olmalı!. "Eyyamcılıkta bile" susup oturacağına ya da "Ne yapalım dün dündür, bugün bugündür" diyeceğine, "medyayla kavga etmeyi" alışkanlık haline getirdiği ortada!. "İlkeli" olmakla "antipatik" olmayı iyice karıştırdı; düze çıkamıyor, çok yazık!. Ne diyelim; temenni ederiz ki zararını Trabzonspor görmesin!. Nouma!... Beşiktaşlılar''ın yere göğe sığdıramadıkları Nouma, Türk Takımları''nın "Şampiyonlar Ligi''nde kâbusu oldu!." "Hiç gereği yokken" aldığı 4 maç ceza ile, Beşiktaş''ı Şampiyonlar Ligi''ndeki en kritik maçlarından yalnız bıraktı; sonuç ortada! Galatasaray maçında Taffarel''i sakatladı, "kalecisiz Galatasaray" nerede ise "Şampiyonanın en kolay grubundan çıkamayacak", hatta Graz''a yenilse UEFA Kupası''na bile katılamayacaktı! Elbette, "bunları bilerek, isteyerek yapmadı!." Ama "biraz dikkatli olabilseydi", ne Beşiktaş''ın, ne de Galatasaray''ın başına "bu kabûs çökmeyecekti!" Komik!.. Herhalde Şampiyonlar Ligi tarihinde, aynı gruptan "eski 3''er averajlı iki takımın çıkıp, artı üçer averajlı iki takımın elenmesi" gibi bir olay yoktur! Bunu Graz ve Galatasaray becerdiler!. Rangers ve Monaco da becerdiler!. Doğrusu 4 takımı da "tarihe geçecek olan" bu "ilk''ten dolayı" kutlamak gerek! Tebrikler!. Arif!.. "Gideceğim" diye tutturup giden, sonra da "döneceğim" diye tutturup dönen Arif için sorulan şu: "Neden gitti ve hemen hemen hiç oynamadan döndü?" El cevap: Ona "İspanya''da kendini yere atarak hakem aldatamazsın" dediler, o da "Bana burada ekmek yok" diyerek geri döndü! Bu garip tablonun var mı başka "mantıklı" açıklaması?
ÖNE ÇIKANLAR