Elbette "Fatih Terim''le ilgili" bir yazı yazsa idim; "Hamama giren terler" diyecektim!. Ama, iş Mustafa Denizli''ye gelince, "sauna" demeyi çok daha uygun buldum!. Zira, hayat felsefeleri ve tarzları arasında "bu nüansı hazmedecek kadar" fark vardı!. Ama görüyorum ki, "futbolumuzun bu düşman kardeşleri", çok az şeyde "birleşen" bu ünlü teknik adamları, "özellikle bir hususta", birbirlerinin "ikizi olacak kadar" benzeşiyorlar: "Hazımsızlıkta!." "Övüldüklerinde, hakları bol bol verildiğinde", ondan da çok öte "Kralsınız... İmparatorsunuz" denildiğinde "nerede ise ağızları kulaklarına varan" hocalarımız, iş "çok değil, birazcık" eleştiriye geldiğinde, ters yüz oluveriyorlar!.. Eleştiriler biraz fazlalaşınca... Biraz yoğunlaşınca... Biraz ağırlaşınca... İkisini de tutmayın gitsin!.. Akıllarına değil, ağızlarına ne geliyorsa söylüyorlar!. "İnsaf edin" derken, belki haklı oldukları yan da var da, "kendileri" acaba "insaf ediyorlar mı?" İsveç maçı sonrası, ekranlarda Denizli''yi tanıyamadım!. Öylesine "öfkeli, garip ve sevimsiz" bir görüntü verdi, öylesine "yanlış" şeyler söyledi ki; çok yazık!. Eğer, hazmedemeyeceksen... Eğer, soğukkanlılığını koruyamayacaksan... Eğer, "önce kendinin, sonra oyuncularının ruh halini bozacak hale gelebiliyorsan..." Eğer, sinir sistemin çok sık bozuluyorsa... "Bu işi" yapma, arkadaş!. Milyonlarca doları, "maaş, prim, şu, bu" diye ben almıyorum!. Bunca, gazetenin spor sayfaları, TV ekranları bana çalışmıyor!. Bunca insan, Dünya''nın dört bir yanından, "benim sözlerime inanarak ve benim yeşerttiğim ümitlerle", onbinlerce mark - dolar harcayarak oralara gelmedi!. Onbinlerce insan, kuyruklarda, karaborsalarda, çile içinde bilet temin ederek, Avrupalı holiganlarla çatışmayı da göze alıp, beni alkışlamak için stadları doldurmuyor!. Neymiş, "bir avuç kendini bilmez, kızgın kişi" maç bitiminde küfür etmiş... Eder arkadaş... Bu ne ilktir, ne de son olacak!. Neymiş, eleştiriler ağırmış!. İngiltere de yenilmişmiş, şu da, bu da yenilmişmiş!. Onlar eleştiriliyor muymuş, onlara küfrediliyor muymuş? Sen İngiliz gazetelerinde, İngiliz Milli Takımı''nın teknik direktörü ve futbolcuları için neler yazıldığını herhalde görmedin! "Ünlü" Beckham için soyunma odasına giderken, nasıl küfür edildiğini de herhalde duymadın! Futbolcunun küfreden seyircilere "o çirkin el hareketi" de gazetelerde resimlenmedi, TV''lerde gösterilmedi öyle mi? Bırak gazetecilere nasıl yazı yazmaları, nasıl konuşmaları derslerini" de, sen "futbolcularına sahada futbol oynatmaya bak!" Finallerin "en çok pas hatası yapan takımı olmaya namzet" Türkiye, acaba "hazırlık maçı yapmamanın bedelini ödüyor" olmasın? Sen öfkeli isen, bil ki "seyirciler de, gazeteciler de öfkeli olma hakkına sahipler!." Kızacaksan, aynaya bak, kime kızman gerektiğini görürsün! Yağma yok!. Milyonlarca Türk''e verdiğiniz, ümidin bedeleni ödeyeceksiniz!. Sen de futbolcuların da!. Milyonlarca dolar primi, "ille" de jipleri kim aldı? Bizler mi? Doğru dürüst oynayın, kazanın ve "alkışı hakedin!" Sezden beklenen bu!. Göreviniz Belçika''yı yenmektir!. Türk futbolunun o gücü var!. Temenni ediyor ve inanıyorum ki, sizin de vardır! Hâlâ çok büyük bir çoğunluğun kalbi de, duası da sizlerle beraber, daha ne istiyorsunuz? Espriyi kim yaptı? Bizim medyamız nedense "olanları, doğruları arayıp bulacağına ve haber yapacağına", durmadan "haber imal etmeye, asparagas peşinde koşuşturmaya" bayılır!. Halbuki, ülkemiz, herşeyde olduğu gibi, sporda da "doğruların yazılması şartı ile" değil öyle üç -beş spor sayfasını ya da ekranını, "yüzlerce spor sayfasını ve ekranını dolduracak" olayların cereyan ettiği, "doğru yazılacak olayların manşetlerden taşacağı", gazetecileri "meslek açısından bayram ettirecek" bir kaynayan kazandır! Geçen hafta Fenerbahçe Stadı''nı, bakan Fikret Ünlü''nün ziyareti sırasında, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Halûk Ulusoy için sarfedilen "seviyesi çok düşük" söz bunlardan biridir! Stadın etrafına su kanalları yapılacaktır! Fenerbahçe yöneticisi Mahmut Uslu espri yapar; "Seyirciye karşı bu kanallara timsah da atacağız!" Gülüşmeler sırasında "Asıl Halûk Ulusoy''u atalım" gibilerden bir söz duyulur! Ona da gülünür! Spor sayfamızda "bu seviyesi düşük" espriyi "İstanbul İl Spor Müdürü" Vedat Bayram''ın yaptığı yazılır! "Kendi arkadaşıma" her zaman inanmış bir spor yazarı olarak, ben de "Bu nasıl memur" diye, Vedat Bayram için "iyi bir yazı" döşenirim! Buraya kadar "özet" iyi!. Sonrası?... İl Müdürü Vedat Bayram telefon eder: "Ben böyle bir espri yapmadım. Ben bunca yıl devlete hizmet ettim. Bu seviyede bir espri yapmam mümkün değil. Kişiliğim de buna izin vermez. Değil Türk Futbol Federasyonu Başkanı için, hiç kimse için bu şekilde söz sarfetmem!." Kendisine sorarım: "Peki bu sözler söylendi mi, söylenmedi mi? Arkadaşımın uydurması mümkün değil!. Söylenmese, böyle bir espri nasıl akla gelip de uydurulur?" Bayram hiç tereddüt etmeden cevap verir: "Evet bu espri yapıldı! Hatta Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım bey tepki de gösterdi! Ama kim yaptı, söyleyemem!" Şimdi, ortada "dört kişi" var! Bakan Fikret Ünlü!. Böyle bir espri yapmaz! Aziz Yıldırım!. Tepki gösterdiğine göre, espriyi o da yapmış olamaz! Vedat Bayram!. "Ben böyle bir espri yapmadım, yapmam da!." diyor. Fenerbahçe yöneticisi Mahmut Uslu!. "Espriyi başlatan" kişi!. Ne diyorsunuz sayın Uslu, acaba "Halûk Ulusoy esprisini" kim yaptı? Açıklasanız da öğrensek!. Açıklasanız da, "Manşetlere oturması gereken" bu haberi atlayan, sonra hiç izlemeyen, ama "uyduruk haber peşinde koşan" medyamıza "armağan etsek!." Hesap!.. "Evet Aziz abi. Aday ol ki, karısına otomobil kiralama şirketi açtığın spor müdürleri, altlarına araba çektiğin yazarlar, ceplerine para kayduğun muhabirler yine bayram yapsın!." Kim, Aziz Abi? Fenerbahçe Başkanı!. Kim yazmış bu yazıyı? Star''da Meriç Tunca!. Kim Meriç Tunca? Yılların spor yazarı!. Sayfa sorumlusu!. TSYD''de genel merkez yöneticiliği yapmış bir meslekdaşımız!. Ne zaman yazmış bu yazıyı? Fenerbahçe genel kurulundan önce!. Ve "Bu yazı yüzünden", daha doğrusu "yazısındaki bu parağraf yüzünden" Disiplin Kurulu tarafından, dernekten "kesin olarak ihraç edilmiş!." "Geçen" ve "görevi genel kurulda biten" Disiplin Kurulu tarafından!. İnsaf!. Bu nasıl karar? Her gün hepimizin, sadece Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe için değil, birçok kulüp, birçok başkan, birçok "sözüm ona spor yazarı için" konuştuğumuz, hatta "yazdığımız", üstelik "çok daha ağırları" arşivlerde duran bu sözler için "Dernekten kesin ihraç cezası" nasıl verilir? "Yalan mı" diye sormayacağım!. Zira, "söylenenlerin, yazılanların doğru mu, yalan mı olduğunu", camiamız da, futbol camiası da çok iyi biliyor!. "Burada kastedilenler", dürüst ve "bu işlere tenezzül etmeyen, etmeyecek olan" spor müdürleri, muhabirler, yazarlar değil! "Burada kastedilenler", bu işleri yapanlar! "İçimizde" böyleleri yok mu? Sakın ola ki, "yok" diyerek, "kargaları bile kahkahalarla güldürmeyin!." Öyleyse? TSYD Genel Kurulu, "bu haksız ve acımasız" kesin ihraç kararını kaldırmalıdır! Ve inanıyorum ki, kaldıracaktır! "Doğru söyleyeni çok yerde dokuz köyden kovabilerler" ama, biz "kovamayız!" Zira, "bizim mesleğimiz" onuncu köydür ve "9 köyden kovulanların son sığınağıdır!." Sevgili Meriç''in bu yazısını, çıktığında okumamamıştım! "İhraç kararından sonra" buldum, okudum! Kendisini kutluyorum! "Doğruları yazanları" zaman zaman "bizi de acıtsa" kutladığım gibi! Bu meslek"ancak böyle yazılarla ve böyle yazanlarla", kanımızı emen asalaklardan kurtulacaktır! Bu böyle biline!. Tofaş; suçlu kim? Rahmi Koç, Tofaş''ın "her yıl 10 - 15 milyon dolar yiyen" basketbol şubesinin "profesyonel olan bölümünü" kapattı! "Alt yapı kulübü olarak" faaliyet devam edecek! Elbette, sporumuz için de, basketbolumuz için de büyük kayıp!. Bursa şehrinin kaybı çok daha büyük! Neden "böyle" oldu? Türkiye''nin "en büyük sanayi imparatorluğu ile", İtalya''nın "en büyük sanayi imparatorluğunun" ortak oldukları "böyle bir organizasyonda", sporun, gençliğin, hizmetine verilen "10 - 15 milyon dolar", bu iki imparatorluk için "adeta nohut - çekirdek parası" değil mi? Bence "spora yakın" Rahmi Koç''un, "böyle bir kararı vermesinde", sadece "Tofaş zarar ediyor, bir de bu yükü kaldırmasın" düşüncesinin rol oynadığını sanmıyorum! Eğer, "sebep sadece buysa"; çok yazık oldu ve de Koç çok yazık etti! Bence, Koç''un "bu karara varmasında" iki başka sebep daha var!. Birincisi, "bunca emeğe ve harcamaya rağmen", beklenen ve istenen "dış başarının gelmemesi!." İkincisi ve daha önemlisi, "sponsorluk yasasının çıkmaması!." Ülkenin içinde bulunduğu "ekonomik bunalıma rağmen", bir çok kişi ve kuruluş, spora destek vermek istediği halde, "sponsorluk yasasının çıkarılmaması" sebebiyle veremiyor! Her işe destek ve teşvik var, belirli ekonomik kolaylıklar var, ama "spora bunu getirecek olan yasa" raflarda çürüyor! Futbol Yasası''nı "birkaç ayda çıkaran" siyasi irade, "bütün uygar dünyada var olan "sponsorluk mevzuatını" Türkiye''ye getirmek için parmağını oynatmıyor!. Elbette, bir sporsever olarak, bir spor yazarı olarak Spordan Sorumlu Devlet Bakanımız Fikret Ünlü''ye dönüp, şu soruyu sormak hakkımızdır: "Tofaş''ı kapatan acaba sadece Rahmi Koç mu?" Vah ki, ne vah!. Şu koca Galatasaray ne hallere düştü? Artık "adı sanı pek duyulmamış" ikinci-üçüncü sınıf hocalar bile "gelmek istemiyor"; düşüne-bekleye "hayır" diyor! İş Hakan''a gelince "Onu istiyoruz ama o bizi istemiyorsa, istemeyiz. Bizi istemeyeni biz ister miyiz?" diyen yönetim, "Kefen giyerim ama Galatasaray formasını giymem. Ben Türkiye''de Fenerbahçe''den başka kulüpte oynamam" diyen Baliç''in peşinden koşmaya devam ediyor! "Gene" Galatasaray camiasına dönüp denilecek ki; "Biz istedik ama o gitti!" Süren ve arkadaşları, Fatih Terim için yazdıkları senaryoyu, "Hakan için de sahneye koydular!" Gönderecekler, "alacakları para ile", birkaç transfer yapabilecekler! Emre''nin de, "gizli" sırada olduğu anlaşılıyor! Fenerbahçeli ve Beşiktaşlı yöneticiler "ceplerini de açarak" transfer piyasasının tozunu atarken, Galatasaray "gidenlerin yerine bile" oyuncu alamıyor, hatta hoca bile bulamıyor! Anlaşılan "Süren ve arkadaşlarının ünü" Dünya''nın dört bir yanına yayılmış; "Banka teminat mektubu ya da peşin para görmeden" kimse çıkıp "Evet" demiyor! Vah Galatasaray''a!. Hem de ne vah!.

