TV ekranlarının "gece yarısı gevezeleri" ile spor sayfalarının "gündüz tetikçileri" gene sahnede!.. Müdürleriyle, yazar - çizerleri ve yorumcularıyla!.. "Normal" eleştiri sınırlarını çok aşan, "hakaretler" yağdıran, "kendi kafalarına göre", üstelik "birbirleriyle çelişen", dahası çoğu "ipe sapa gelmez" ve "uydurma" komplo teorilerini "doğru imiş gibi" ortaya atmaktan çekinmeyen ve bu kepazeliği "kulüp aidiyetini en pespaye şekilde ifade eden" bir üslûba dökenler var ortalıkta!.. Dökülen, kötü oynayan, hata üstüne hata yapan, "oyundan atılmak için" elinden geleni ardına koymayan, "küfür eden", hakemlere "gözüne gözlük işareti yapacak kadar" küstahlaşan ve bu yüzden "kart gören" futbolcuları bir yana bırakıp, yok yok hatta koruyup, varsa yoksa "hakemler de hakemler" diye tutturanlar için bir tavsiyem var: Sevgili Hasan Sarıçiçek'in Türkiye'de, sevgili Kemal Belgin'in Milli Gazete'de yazdığı "dünkü" yazıları okusunlar!.. Aziz Başkan "en ünlü" restoranlarda "davetler yapıp, onunla bununla konuşurken", bu davetleri "haber yapan" spor yazarlarına dönüp; "Buralarda böyle şeyler konuşacak ve yazdığınız komplo teorilerini kararlaştıracak kadar aptal mıyız; bunların yeri buraları olabilir mi?" dediğinde, "Doğru, bu işler herkesin gözü önünde konuşulur mu?.. Sizi gidi komplo teorisyenleri, sizi gidi kötü niyetli uydurmacılar" diye yorumlar yapıp, yazılar yazanlar vardı ve "çok haklı" idiler; komplolar, Reina'larda, Papermoon'larda konuşulur muydu?.. Bakıyorum, bu defa ve şimdi Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in "çok göz önündeki" böyle bir lüks restoranda "ligin yönünü değiştirecek katakulliler organize ettiğini" söyleyenler, yazanlar da onlar!.. Ortada sadece lâf var, iddia var; bunlara karşılık, nerede belge, nerede tanık; yok!.. Pardon "tanık" var; "Biri"; peki "kim" bu "Biri"; canım "Biri" işte, "Biri'den iyi tanık mı olur?.." Tıpkısının, aynısı; ". söylediği iddia ediliyor" gibi!.. Sanki, tam bir "çamur at izi kalsın" işi!.. "Hakem hataları, o gün kimin işine geliyorsa", o kulübün yöneticileri "sus pus", kim puan kaybetmişse, "açıyor ağzını, yumuyor gözünü" ve "ağzından çıkanları kulağının duymadığını da gösteren" bir "ishâl - i kelâm" ile ligin, futbolun, sporun altına "fitili ateşlenmiş" bombalar koyuyor!.. Sanki "bugüne kadar hiçbir maçta hakem hatası olmamışçasına" ve de "verilmeyen bir penaltı" sadece "kendi takımlarına verilmemişçesine" ya da "bir hakem ilk defa bir kartı kendilerine çıkarmış, öteki hakem başkalarına çıkarmamışçasına"; konuş da konuş !.. Adnan Polat'ı da, Celâl Kolot'u da, Mahmut Uslu'su da "aynı"; bu kafa ile ve onlarla yarış eden "gece yarısı geveleri artı gündüz tetikçileri" ile "hangi hakem" istikrarlı bir çizgide maç yönetebilir?.. Bakınız "sadece" şu son iki sezona; mesela Fenerbahçeli yöneticilerin ve Fenerbahçeli kalemşorların "Bu adam Halûk Ulusoy'dan talimat almış" imasını yapmadıkları hakem kaldı mı?.. "Kaleciyle karşı karşıya kalmış" oyuncuyu düşüren "Fenerbahçeli" futbolcuya "kırmızı kart gösterilmeyince" sesini sedasını çıkarmayan, hatta "Mutlak gol pozisyonu var mıydı, yok muydu, bu tartışmalı; öyleyse hakemin kararına saygı duyulmalı" diyenler ve elbette bu görüşlerinde "haklı" olanlar, aradan bir hafta geçmeden, bu defa "verilen ya da verilmeyen" bir faul veya penaltı ya da "çıkarılan veya çıkarılmayan" bir kart için "hakem yorumcuları başka başka şeyler söylerlerken", çığlık çığlığa "Bu kasıttır, resmen yol kesiliyor" diye bağırıyorlar; bu nasıl bir zihniyettir?.. Hele hele, "Çarşamba günü" kupa maçı oynayacak "iki rakibin maçlarını aynı güne alarak" çok doğru bir iş yapan Federasyon'u "Beşiktaş Başkanı emretti, onun sözünü yerine getirdiler" şeklinde takdim etmeye kalkanlara, bilmem ki "ne" söylemek gerekir?.. Ayrıca, hemen belirtmeliyim ki, Federasyon üyeleri de "Bunları hak edecek" bir tutum içinde!.. Nerede Halûk Ulusoy, neden bu çirkin iddialara karşı susuyor?.. Vatandaş, "Yazılan ve söylenen bunca şeye karşı, Ulusoy ve arkadaşları susuyor ve böyle bir dönemde Başkan'ın en güvendiği kişi federasyondan istifa ediyorsa, demek ki, söylenenler ve yazılanlar doğru" diye düşünürse haksız mı?.. Ya "anlı ve de şanlı" Federasyon Üyesi Tahir Kıran'a ne demeli?.. "Ben konuşursam etek giyerler" derken, ortalığı toz duman eden kulüp yöneticilerinden farkının hiç ama hiç kalmadığını nasıl düşünmez?.. "Ortada etek giydireceklerin varsa" ve sen de "susuyorsan", o zaman "Etek giydiririm" deme hakkın ve "etek giydireceklerinden farkın" kalır mı?.. Bu kafalar değiştirmedikçe, futbolumuzda, sporumuzda çile de, kavga da, düşmanlık da, şiddet de bitmez!.. Yıllardır "4 yıldızlı" generallerin, "şen kahkahalar" ile "başkan localarında ağırlandığını görmeyen" gözler, bugün "savaş çığlıkları" atarak, onları "tribünlere çağırıyor"; pes doğrusu!.. Korkarım, bu gidişle bugünleri de arayacağız!..