Üç hafta üst üste, gazetelerimizin “Cuma günkü” spor sayfalarında “dizi gibi” başlıklar, yazılar, yorumlar yer aldı… İki hafta önce; “Avrupa Kupalarında Türk Gecesi” / Geçen hafta; “Bu defa ‘Türk gecesi olmadı” / Ve dün; “Avrupa Kupalarına Türk Damgası vurduk” anlamına gelen başlıklar, yazılar ve yorumlar!.. “Başlıklar” gerçek ama ya “futbolumuzun istikrarı?..”
Hey gidi hey!.. “Bir zamanlar, Real Madrid’ler, Milan’lar, Manchester’ler, Ajax’lar başta, Avrupa’nın “futbol ülkelerinin şampiyonlarının yer aldığı Şampiyonlar Ligi gruplardan çıkan”, hatta “lider bile çıkan / kupalar bile kaldıran” takımlarımız, vardı, ya şimdi?..
Avrupa kupalarının “ikinci, üçüncü kümelerinde gruplardan çıktığımız” için “neredeyse” bayram ilan edeceğiz. 4 takımımızdan 3’ünün “gruplarından lider çıkması” için; “Tarih yazdık” bile dendi!..
Elbette “Futbolumuzun Avrupa futbolunda “üçüncü kümeye düştüğü” bir süreçte, Fenerbahçe’nin, Başakşehir’in, Sivasspor’un “gruplarından ‘lider çıkması” sevinilecek, alkışlanacak bir başarıdır.
“Trabzonspor’un da grubundan çıkamazken aldığı galibiyeti de gecenin artılarına eklersek”, UEFA “ülke puanlamasında yukarıya doğru çıkmaya devam etmemiz ve de 12’nciliğe oturmamız” da alkışlanacak bir tabloyu ortaya çıkarmıştır, ama…
Hem de, gruptan “eksi 1 averajlı” ve son “maçta yendiği” Ferencvaros birinci, “4-0 yendiği” Monaco ikinci olarak çıkarken…
Abdullah Avcı Hoca’mız övünüyor; “Grubun liderini tek yenen biziz” diye…
Elbette, “içinde bulunduğumuz süreçte” Sivasspor’un aldığı sonucu alkışlıyor ve teşekkür ediyorum.
Elbette kutlamaya ve alkışlanmaya Başakşehir de layıktır!.. Emre Belözoğlu’nun “Kupaya talibiz” demesine de ayrı bir alkış!..
Jesus Usta’nın ve takımının “aldığı sonuçlar ve de ‘asıl’ oynattığı / oynadığı futbol” göğsümüzü kabartacak niceliktedir. Ve Fenerbahçe “UEFA Avrupa Ligi Kupası’nı alırsa” hiç şaşırmamamız gerekir!..
“Ismael’i göndermek ve yerine Şenol ya da Sergen Hoca’yı getirmek için” ellerinden ve dillerinden geleni yapan “bazı yorumcularımız”, Şenol Hoca’nın ancak dört antrenman yaptırdığı takımı, Ümraniyespor’u 5-2 yenince” hemen “İşte Şenol Hoca’nın değen eli” diye yorum yarışına çıktılar!..
Ümraniyespor; Süper Lig’de puan cetvelinin son sırasına “sıfır galibiyet ve ancak 3 beraberlik ile yerleşmiş” bir ekip…
Tamam, “oynanan futbol, eğer Ismaiel’in futbolundan değişik ve daha kaliteli ise” elbette o yazılacak, anlatılacaktır ama “Şenol Hoca’nın eli?..”
Maç berabere bitseydi, demeyecek miydiniz; “Şenol Hoca, daha dört idman yaptırdı!..”
Dahası; “bu gece yapılacak maçta Okan Hoca’nın Galatasaray’ı, Beşiktaş’ı yenerse” ne diyeceksiniz; “Bu gece Şenol Hoca’nın eli değmedi” mi?..
Bu ne acullük; hiç olmazsa “bu maç beklenemez” miydi?..
Hatta “normal olarak” “millî maç arasının geçmesi” beklenmeliydi ki, Şenol Hoca, “takımı tanısın, oyuncuların durumunu antrenmanlarda test etsin, eksiklerini görsün…”
Ve de ondan sonra hep beraber diyelim ki; “Şenol Hoca’nın eli değdi!..”
Bu kaçıncı “kazanılacak noktaya gelindiğinde kaybedilen maç” Ergin Ataman Hoca?..
Şimdi, “batmak üzere olan aile gemisini kurtarmak için İsviçre’ye giden” Icardi’yi “Benim oyuncularım bunu yapamaz” diye eleştirmiştin…
Şimdi Icardi de çıkıp, “Ben ailemi toparladım, sen hâlâ takımını toparlayamadın, senin maçına kadar Euroleague’de oynadığı 5 maçı da kaybeden Bayern Münih’i bile yenemedin, bu nasıl koçluk?” dese, bilmem ki, vereceğin cevap var mı?..
Federasyon Başkanımız Mehmet Büyükekşi dedi ki; “Kulüpler borç batağında, bunun çözümü takımlarda Türk oyuncuların sayısının artmasındadır!..”
Sayın Başkan’ım, “Galatasaray UEFA Kupası’nın kaldırdığı zaman ‘tekaüt’ diye Avrupa’da kimselerin almadığı üç futbolcuyu “bir de bek ekleyerek” çok ucuza alıp, dört yabancı ile oynamış, dört yıl üst üste şampiyon olmuş ve UEFA Süper Kupası’nı da almıştı.
Ammaaa… Kulüp “manava, bakkala bile borçlu olduğundan, kulübün telefonlarına haciz gelmiş, kapatılmış” ve de Başkan “başkanlığı bırakıp” gitmişti!..
Gerçek ortada; “Benden sonra tufan” diyen yöneticiler oldukça, “11 oyuncuyu da Türk oyuncu yapıp sahaya çıkarsak” bile değişen pek bir şey olmaz; problem orada!..
Artık “yorumculuğu” da zıvanadan çıkardılar…
“Onlar” yüzünden bir önerim var; bence, artık “bazı” yorumcular TV ekranlarına “Okan Hoca gitmeli, Fatih Hoca gelmeli” pankartları ile çıkmalı, “bazı” haberciler de basın tribünlerine “Okan Hoca gidecek, Fatih Hoca gelecek” pankartları ile gelmeli!.. Böylece “gizli emellerliler” biter, Galatasaraylılar da “bu cesur arkadaşlarımızı” yakından tanımış olurlar!..