Türk Millî Takımı, "galip gelmek için çıktığı" İngiltere milli maçında "gene" tarihi bir farkla mağlûp olmaktan, kalecisi Rüştü ve "rakibinin beceriksiz forvetleri" yüzünden kurtuldu!.. Neden? Zira, "büyük ümitler beklenen" futbolcularımızın, hem de "en iyileri" inanılmayacak kadar "kötü" oynadılar!.. Rüştü'yü ayıralım, arkasına Bülent ve Alpay'ı koyalım, gerisini "tanımak mümkün değildi!.." Neydi o iki bekimizin hâli? "4-4-2'ciler", İngiltere "8 atsa" bilmem ki ne diyeceklerdi? "Rakamların, yan yana yazılan sayılarla üretilen taktiklerin" sadece kağıt üzerinde var olduğunu, sahada oynanan oyunun ise "iyi oynayan oyuncular" ile başarılı olabileceğini anlamamakta ısrar edenler, ne yazık ki, "hocalarımızı bile etkiliyorlar!.." "Hakan Şükür'ü oynatma... Sahaya Nihat - İlhan ikilisini sür" diye diye, Şenol Güneş'i "90 dakika hücumda hiçliğin prangasına vurulmuş" bu ikiliye mecbur edenler, "duvara çarpar gibi" kalemize dalga dalga İngiliz akınları olarak dönen topların "kötü oynayan" orta sahamızı da aşarak Rüştü'nün burnunun dibine kadar gelmesini seyrederlerken, bilmem ki ne düşündüler ama, bu acıklı tablo, herhalde bizler kadar Şenol Hoca ve yardımcıları için de "çekilmeyecek" bir işkence oldu!.. "10 dakikalık" Hakan bile, "90 dakika" İngiliz kalesine karşı iki "geri pas gibi" şut ve bir de "kalecinin kurtardığı kafa" hariç hiçbir şey yapamayan Nihat - İlhan ikilisinden "çok daha etkili ve tehlikeli olabileceğini" gösterdi!. Fatih'in boşalttığı kanattan gelen golde, Rüştü'nün inanılmaz kurtarışından sonrasını seyreden defansımızın toplu halde hatası vardı!.. "Şımarmış" Emre, 90 dakika takıma fayda yerine zarar verdi; Okan herhalde futbolunu İtalya'da bırakmıştı!.. Ergün, "takımlarımızın ve hele hele Galatasaray'ın defalarca tekrarlayıp gol yediği" hatalardan birini daha yaparak beraberlik ümidini tamamen kırarken, "mağlûbiyeti bile efendice kabul edemeyecek duruma düşen" ekibimize üzülmemek elde değildi!. "Top tutan ve taşıyan" tek adamımız Yıldıray, "kendini göstermek için" egoizmin doruklarına tırmanınca, Tugay'ın da "topu alıp ekseni etrafında dönme hastalığı nüksedince" ve bu yüzden hızlı tek akın yapamayarak, ağır İngiliz defansına bile toparlanma ve kalabalıklaşma imkânı verince, ortaya "İngiltere'yi yenmeye giden" ama, "Lüksemburg'u bile zor yenebilecek" kadar kötü bir futbola sarılan bir takım çıktı; çok yazık!.. "Sonradan oyuna giren" Hasan ve Ümit mi? "Onların" kendilerine bile hayırlarının olmadığını gördük; Türk Milli Takımı'na ne yapacaklardı ki? Takım oyunu olmayınca... En ünlü futbolcularımızın futbolu vasatı bile bulmayınca... Şenol Hoca da, kenarda "ne yapacağını şaşırınca" ortaya çıkan sonuca gene de sevinmemiz gerek; pekala "yeni bir 8'lik sonuçla bile" yurda dönebilirdik!.. "İngiltere İngiltere'dir" derken, söylemek istediğimiz buydu!.. Ama "Türkiye Türkiye" değildi; beklemediğimiz de bu oldu!.. Sağlık olsun; "önümüzdeki maçlara bakalım!." ocaluluc@beko.net