Birinci Perde: Ersun Yanal hakkında "teşvik primi iddialarının olduğu" günler... Gazeteciler, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a, bu olayları ve "Yanal'ın, Denizlispor Teknik Direktörü iken aldığı paranın, resmi beyanlarda çok düşük gösterildiği, buna karşılık o günlerde lüks ev ve araba aldığı" iddialarını gündeme getirerek soruyorlar; "Bakanlık olarak ilgilenmeyecek misiniz?" Bakan, yanındaki Maliye Bakanlığı bürokratlarına dönerek talimat veriyor; "Bunu not edin, inceleyin... Sadece bunu değil, bütün kulüplerle ilgili incelemeye başlayın, vergi kaçıran varsa, gereğini yapalım, kimseye ayrıcalık yok!.." Bu haber, "bütün gazetelerde yayınlanıyor" ve tabii Milliyet Gazetesi'nde de!.. *** İkinci Perde: Günler geçiyor. Ve günlerden bir gün, "bütün gazetelerde" ve tabii Milliyet Gazetesi'nde bir haber: "Maliye Bakanlığı'nın Süper Lig'de yer alan kulüplere birer yazı göndererek antrenör, teknik adam ve sporcularla yapılan sözleşmeleri istediği öğrenildi. Bakanlığın KDV ödemeleri, teberrulu bilet satışları ve futbolcu transferlerinden doğan yüzde onbeşlik stopaj ile ilgili de araştırma yapılmasını istediği ifade edildi." Ve "aynı gün" bir başka haber: "Kulüpler Birliği Başkanı İlhan Cavcav, 'Maliye Bakanlığı üzerimize gelirse ve defterlerimizi incelemeye başlarsa, kulüp anahtarlarını onlara teslim ederiz' dedi." Ve "aynı gün" bir başka haber (Tabii Milliyet Gazetesi'nde de): "Maliye Bakanlığı, Süper Lig Kulüpleri ile beraber, Milli Takımlar Teknik Direktörü Ersun Yanal'ı da incelemeye alıyor. Bakanlık Gelirler Başkontrolörlüğü, Ersun Yanal'a Denizlispor, Ankaragücü ve Gençlerbirliği Kulüpleri'nde bugüne kadar ne kadar ücret ve prim aldığını, bu kulüplerin kendisine ev veya otomobil verip vermediğini, yaptığı sözleşmelerin detaylarını istedi." *** Üçüncü Perde: Bir gün geçiyor, Milliyet Gazetesi spor sayfasında bir yazı. Türk spor basının duayenlerinden sayılacak bir yaşa ve olgunluğa erişmiş, her hafta "bilge" yazılarını "zevkle" okuduğum Attila Gökçe diyor ki: "Hepimizin, her Türk vatandaşının kaçamayacağı, seve seve kabul etmesi gereken denetleme mekanizması, Ersun Yanal üzerinde yoğunlaşmış durumda... Teşvik dosyalarını bir çıkış noktası olarak kabul eden Maliye, elbette görevini yapıyor. Keşke sadece Milli Takım Teknik Direktörü'ne değil, her Türk vatandaşına aynı duyarlılıkla ulaşabilse. Maliye'nin tavrını kesinlikle kınayamayız. Bu bir doğal denetleme, kaçamayız, kaçmamalıyız. O teşvik dosyalarıyla Yanal'ın harcanması için düğmeye basan Hakan Şükür taraftarları ve Hakan Şükür'le aynı dünya görüşünü paylaşan bazı grupların, Milli Takım'ın tam da Arnavutluk ve Gürcistan maçları öncesine denk gelen bu denetleme - soruşturma eylemini muhteşem bir zamanlama örneği olarak alkışlamaları da çok doğaldır elbette." Ve "aynı" Milliyet Gazetesi'nde, genç kuşağın en çok takdir ettiğim ve yazılarını "zaman zaman görüşlerine katılmasam" da keyifle okuduğum spor yazarlarından Mehmet Demirkol da diyor ki: "Bu ülkede teşvikten haberi olmayan bir tek spor adamı yok. Ama iş Ersun Yanal'ın başına patladı. Aldığı parayı doğru gösterme bir tek futbol insanı yok, ama yine iş Yanal'ın başına patlıyor. Sonuç olarak bu Yanal'a yapılan örgütlü bir operasyondur. Yanal'ın en çok takıştığı adamın bağlantılarını hatırlarsanız, adresi bulursunuz. Ve bu insanlar en hayati zamanda bu işe kalkışıyorlar. Sevgiden bahsedenlerin ne kadar acımasız olduklarını anlayın." *** Dördüncü Perde: Ersun Yanal ile ilgili "Maliye Bakanlığı girişimi" bu kadar "açık ve genel" iken, Türk spor basınında sevgili Attila Gökçe ve sevgili Mehmet Demirkol bile, olayı "Hakan Şükür'ün inanç dünyasına, Hakan Şükür taraftarlarına taşıyarak", bu girişimi "o inanç dünyasını paylaştığını iddia ettikleri kişilerin örgütlü hareketine ve Şükür'ün intikamına ya da Şükür taraftarlarının alkışlarına, sevinçlerine kadar götürebiliyorlar" ise, soruyorum size, "biten" sadece Türk futbolu mudur? Yoksa, "Türk Devleti'nin, Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı'nın Hakan Şükür'ün intikamına âlet olduğunu" bile düşünebilen "yazar - çizerlerin bulunduğu" koca bir spor medyası ile "insaf ile iz'anın da yok edildiği" etik dünyamız mıdır? *** Beşinci Perde: Milli Takım Teknik Direktörlüğü'nün altından kalkamayacağını, "sahada da, saha dışında" da bugüne kadar "yaptığı büyük hatalarla ve düştüğü yanlışlarla" defalarca gösterme Ersun Yanal'ı "kurtarmak için", Türk futboluna, Türk Milli Takımı'na, Galatasaray'a "daha uzun yıllar başka bir Türk futbolcusunun veremeyeceği golleri vermiş , büyük başarılarda emeği geçmiş, kaptanlıklar yapmış" Hakan Şükür'ü "bu yaşında" futbol sahalarından ve spor dünyamızdan kovuyoruz!.. Yetmiyor; Türkiye'den sürgün ediyoruz!.. Yetmiyor; "asıyoruz" ve. Türk futbolu da, Ersun Yanal da kurtuluyor!.. Perdeeeee!.. Ve "bitmeyen" alkışlar!...