Futbolcu, Galatasaray'da oynuyor!.. Futbolcu, "ilk on birde oynatıldığı" zaman, gol atınca doğru "hocasına koşup kucaklaşıyor", "ilk on birde oynatılmayınca", gol attığında "hocasına dönüp bakmıyor" bile... Futbolcu, "lig devam ederken", hatta bazen "yanına genç oyuncuları" da alıp, sabahlara kadar "o bar senin, bu gece kulübü benim" diye gezerken, gazetecilere kaç defa yakalanıyor!.. Futbolcu diyor ki; "Bir İngiliz kulübü ile anlaşmıştım, her şey tamamdı; ama sakatlığım işi bitirdi, transfer yattı, gidemiyorum!.." Futbolcu'nun, kulübü ile "daha bir yıl mukavelesi var" ve de takımı "kıyasıya" bir şampiyonluk yarışı yapıyor; ama o, "İngiltere'de bir kulüple anlaşmanın peşinde!.." Futbolcu diyor ki; "Tümer Metin haklı, o bir profesyonel sporcu... Ben de olsam giderdim... Biz profesyoneliz, bugün burada, yarın daha iyi imkânlar olursa başka bir kulüpte... Bu Beşiktaş da olabilir, Fenerbahçe de!.." Futbolcu'nun "yeni yapılan" röportajında "daha bir çok sözü var" ama, bu yazı "onun sözleri ile doldurulmak için" yazılmıyor; üstelik "Futbolcu'ya dönük" bir yazıda değil; bu ülkede demokrasi var, hürriyet var, futbolun ve profesyonelliğin kuralları var; istediğini söyler, istediğini yapar; yazımın mesajı başkalarına!.. Benim sözüm, yorumculara, yazar çizerlere ve de Galatasaraylı taraftarlara, seyircilere!.. "Bu" futbolcu için, Türk ve Galatasaray Futbol Tarihi'nin "en büyüğü olan" Hakan Şükür harcanmaya ve hırpalanmaya çalışıldı; "eyyamcı" bazı hocalar da "yok edicilere uyarak" zaman zaman Hakan'ı "yıkmak için" ellerinden geleni artlarına koymadılar!.. Hadi, "başka renklere sevdalı olanları" anlıyorum; Galatasaray'ı Hakan Şükür gibi bir büyük kaptandan, bir ağabeyden, bir yıldız futbolcudan, "yeri doldurulamayan" bir santrfordan mahrûm etmek işlerine geliyordu ve zaten "bunu da inkâr etmiyor"; yazıyorlardı!.. Nitekim, işte bu sezon "açık açık" ortaya çıktı ki; Hakan Şükür ve de troykasının "diğer iki adamı" Hasan Şaş ile Ergün Penbe olmasaydı; Galatasaray ne şampiyon olabilir, ne de taraftarlarını mutlu edebilirdi!.. İyi de, ya "tıpkı onlar gibi davranan" Galatasaraylı yorumcuların, yazar çizerlerin, taraftarların, "yukarıda anlattığım Futbolcu için harcamayı göze aldıkları" Hakan Şükür'ü "yok etmek için" yaptıkları, söyledikleri, yazdıkları?.. Bilmem ki, onlara ne demeli?.. "En kritik günlerde" İngiliz kulüpleri ile anlaşma peşinde koşan, "para bastırılırsa" Fenerbahçe'ye kadar gidebileceğini saklamayan bir Futbolcu'ya karşılık, Galatasaraylılar'ın "heykelini dikmeleri gereken" bir Galatasaraylı olan Hakan Şükür var ortada; bu nasıl "haksız ve insafsız" bir kıyaslama ve tartmadır?.. Sarı - kırmızılı takımı "şampiyon yapan" ilâhi adalet, ne güzel bir sonuçtur ki; Galatasaraylılar'ın aklını başına getiren bir başka gerçeğe de ışık tuttu; Hakan Şükür'ün sarı - kırmızılı camiadaki, kulüpteki, takımdaki vazgeçilmezliği!.. Ben ilâhi adalete inanırım!.. Düşünelim: Futbolcu, "neden" sakatlandı ve "sakatlandıktan sonra" neler oldu?.. Futbolcu'nun ağzından, "son" röportajında, "Kral çıplak" anekdotuna fevkalâde uygun bir şekilde, kendisini "çok iyi anlatan" sözler, "neden" çıktı ve bu sözler kimlere O'nu, "Hakan Şükür'le yeniden mukayese etme" imkânı verdi?.. Futbolcu, Galatasaray'da oynayacak ve elbette faydalı da olacaktır; hem de çok!.. Bu başka şeydir, "Galatasaraylı" olmak, "Hakan Şükür" olmak çok başka şey!.. Hâlâ anlamayanlar, "anlamamakta ısrar edenler" varsa, onlar aynaya bakıp, "Galatasaraylılıklarını sorgulasınlar"; iş, "bu örneğe bağlı olarak" futboldan ve futbolcudan "ne kadar anladıkları" konusuna gelirse, onu "Ben tartmam, tartamam"; vicdanlarına sorup, kendileri tartsınlar!..