TRT, kanununu çiğniyor!..

A -
A +

"Özel TV'lerin hayal bile edemeyeceği" imkânlara sahip TRT'nin, ekranlarda "büyük reklamlarla" çığlık çığlığa ilân ettiği "Stadyum" programı, tam bir fiyasko idi ve üstelik "TRT Kanunu'nu da pas pas etti!" "Mustafa Denizli de olmasa", bunca reklamla, bunca iddia ile başlanan programın, izlenen hiçbir yanı olmayacaktı! Gazeteciliğin "G'si", programcılığın "P'si" yoktu! Daha da kötüsü, kanununa göre, "tarafsız olması gereken" TRT, tam bir taraflılık içinde "İstanbul'un üç büyüklerini", diğerlerinden ayırdı ve "Stadyum sadece 3 İstanbul takımının programıdır" diye ilân etti!.. Hadi, bunu "Maraton" yapıyordu; ama "o özel bir televizyon kanalı idi" ve "özel kanunu yoktu", yani özel kanunu ile beraber "uymak zorunda olduğu" bir "tarafsızlık ilkesi" de yoktu!.. Ama, TRT?.. Hangi hak ve yetki ile, hangi TRT yetkilisi, Süper Lig takımlarını, nasıl "üç büyükler ve diğerleri" diye ayırabiliyor? "Üç büyükleri" Stadyum'a, diğerlerini de "Tele-Lig"e koyuyor? Bu nasıl "tarafsızlıktır", bu nasıl "ulusal devlet televizyonculuğudur?" Neymiş, Rizespor - Fenerbahçe maçında "hakemin gösterdiği sarı kartlar doğru muymuş, eğri miymiş?" Bu, TRT'nin işi mi? "Herkesin ekran başında olduğu" bir zamanda, "Stadyum'un kıymetli dakikalarını" bunun gibi "saçma sapan görüntüler ve yorumlarla geçir", sonra da "diğer takımların maçlarını, gollerini, görüntülerini" ilerdeki saatlere, geç saatlere ertele!.. Millet de "onların görüntülerini seyretmek için" beklesin! Bir ay sonra okullar açılıyor; "gençler ertesi sabah erkenden okula gideceklermiş" kime ne? Sevgili Kemal Belgin'in mesajına çok teşekkür ederim, yazdığı olay, tüylerimi diken diken etti; koca "TRT ne hâllere düşmüş!" Futbol topu peşinde, "basketbol milli maçının sonucunu bile takip etmiyor"; üstelik "basketbol milli maçını" başka kanallar veriyor; iyi mi? Yıllardır, "hakemlere karşı taraftar ve tribün güvenini yok eden" yayınları eleştirip geldik; "ileri geri" palavralarıyla ve "aldatıcı kamera görüntüleriyle" dakikalar süren incelemelerden sonra "hakem kararlarını eleştirmenin haksızlığını" yazıp geldik!.. Kulüpleri, yöneticileri "birbirine sokan", futbolcuların, taraftarın hakemlere olan düşmanlığını körükleyen bu yayınların "sonu geliyor" derken, karşımıza "bu defa" devlet televizyonu çıkmaz mı? Allah'tan, "Mustafa Denizli vardı" da, Ali Aydın'ın "tansiyonu yükseltecek" yorumlarına engel oldu! Beyler, kendinize gelin... TRT'nin "reyting yarışında işi olamaz!" TRT'nin "futbol da olsa" programlarında "hakemlere güveni sarsacak" hiçbir şey olamaz! TRT "tarafsız" olmak zorundadır! Bunları bilmeyenlere, bunlar öğretilmelidir! Stadyum "bir emekliler kahvesi yavaşlığı içinde" değil, pazar akşamları "bütün maçları kapsayacak ve can alıcı görüntü ve olayları ekrana getirecek" bir canlılık ve aktivite içinde başlayıp, bitmelidir! "Daha sonraki Tele Lig'de", isteyenin bekleyip seyredeceği, istemeyenin yatıp uyuyacağı ya da "başka program seyredeceği" diğer atraksiyonlar, "yorumlanması gereken" pozisyonlar ve mesela eğer ille de gösterilecek ve tartışılacaksa, "Fenerbahçe ile Rizeli futbolcuların gördüğü dokuz sarı kart" ekrana getirilip, sohbet edilebilir; isteyen istediği gibi yorumlar yapar, tabii izleyeni olursa!.. TRT'nin yapacağı budur; böylece "tarafsızlık" ilkesi korunur, "Stadyum" sadece 'Üç Büyükler'-in olmaz; "diğerleri" adeta "antrenman sahasında oynamış ekipler" muamelesi görmez! Bilmem anlatabildim mi? Anlatamadımsa, bilinmelidir ki, anlatana kadar yazacağım!.. Ve bu arada da "Kulüpler Birliği'ni göreve çağıracağım!" Devletin TV'sinde "bu ayrımcılığa izin vermesinler"; verdirmesinler!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.