Atletizm... Sporların anası... Yani, sportmenliğin, dostluğun, barışın, sevginin, saygının, dürüstlüğün, mücadelenin, tertemiz rekabetin, heyecanın, rekorun, yarışmanın harman olduğu "her türlü sporu" doğuran, onların da temelini teşkil eden "bir" ve "birinci" spor dalı!.. Ne yazık ki, bugün Türkiye'de "atletizm" deyince, akla ilk gelenler; "Kavgalar... Tartışmalar... Doping iddiaları... Kan davası hâlini alan çekişmeler ve bunun sonucunda düşmanlıklar... Dargınlıklar... Mahkemeler..." Türk atletizmi, neden bu hâle düştü? Bu sorunun cevabı açık: Değil atletizmi, 3-5 tane atleti bile yönetemediğini, yönetemeyeceğini ortaya koyan bir federasyonun ve onun "Ben... Ben... Ben..." demekten başka bir şey yapmayan, yapamayan başkanı yüzünden... Şimdi, bu federasyondan "kurtulma zamanı!" Önümüzde seçim var ve "her şeyin değişme şansı doğdu!" Öyle bir başkan iş başına gelmeli ki... "Koordinatör" olacak... Yani, Cüneyt Koryürek ağabeyin tarifi ile aslî görevi "yönetmek" değil, "yöneltmek" olacak! "Yönetmek" de federasyonun ve kurullarının "aslî" görevi olacak!... "İşi" bilecek!.. "Tecrübesi" olacak!.. Sporu bilecek; nereden geldiğini, nereye gittiğini analiz edebilecek, yorumlayacak!.. "Camiayı" tanıyacak!.. Yetmez; "devleti" de, "özel sektörü" de iyi tanıyacak!.. "Para - pul hesabını" iyi yapacak; neyin nereden gelebileceğini, neyin nereye harcanması gerektiğini çok iyi bilecek... Ve... "Atletizmin içinden gelecek!.." Atleti bilecek... Hocasını bilecek... Derdini bilecek... Tedavisini bilecek... Kısacası, "bir uzman", yetmez; "iyi bir uzman yönetici", yetmez; bir "lider" olacak ki; Türk atletizmini içinde bulunduğu bataktan "kısa zamanda" çıkarsın ve camiayı kucaklayarak, dargınlıkları, kavgaları, düşmanlıkları bitirsin; onların yerine sevgiyi, saygıyı, dostluğu getirsin, meydan sportif rekabete, rekorlara ve madalyalara kalsın!.. Nihayet "sonuncu" ve en büyük görev: Türk Atletizm Federasyonu'nu "özerkliğe kavuştursun!.." "Kendi ayakları üzerinde duracağı" dönemin kapısını açsın! "Böyle bir kişi" tanıyorum!.. Yıllarını, ne yılları, koca bir ömrü "spora adamış", federasyonlar yönetmiş, sporun en önemli görevlerinde başarılı olmuş, trilyonların döndüğü işlerin başında bulunmuş, devleti, özel sektörü, kanunu, yönetmeliği, dünyayı, Türkiye'yi çok iyi bilen, kısacası "yukarda saydığım hasletlerin hemen hepsini" kendinde toplamış, atletizmin içinden gelmiş, yıllarca pistlerde koşmuş, milli formayı giymiş bir aday... Erdenay Oflas!.. Bilmem ki, "göreve talip" olur mu? Olması gerek!.. Bu görevden kaçamaz; kaçmamalı!.. Elbette, sporumuzu yönetenler de, bizler de bugün "ancak" ve "sadece" ona "aday ol" deme durumundayız; zira, bizlerden önce... O, "Ben Türk sporuna yaptığım hizmetlerin çok ötesinde olan ve bugün adeta bir milli görev hâline gelen bu büyük sorumluluğa gönüllü olarak ve isteyerek tâlip oluyorum" diyebilmeli, demeli!.. Sevgili Oflas... Biliyorum; zor, hem de çok zor bir görev ve sorumluluk yükleneceksin!.. Elbette, "el birliği ile" başarmalıyız!.. Ama, önce "lider" gerek, "öncü" gerek... İnanıyorum ki; sen başarırsın ve başaracaksın!. Haydi görev başına!..