Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Bugün başlayacak olan Avrupa Kupası finalleri için söylenecek ve yazılacak çok şey var!. Zaten yazılıyor da!.. Herkesin cevap aradığı bir soru var! "Hangi takım şampiyon olur? Finali kimler oynar?" Her ülke gibi, "bu soruya," kendi yönümüzden biz de bir soru ekleyerek, cevap arıyoruz! "Türkiye ne yapar?" Önce Türkiye''den başlayalım! Türkiye "final de oynayabilir," geçen finallerde olduğu gibi "tek puan alamadan" ülkesine de dönebilir! Peşin peşin "birşey" biliyorum! "Bu defa mutlaka gol atacaktır, goller atacaktır!." Neden "herşeyi de yapabilir" ya da "hiçbir şeyi de yapamaz?" Bu sorunun "iki ana sebebi" var!. Bir; "Türk futbolunun ana özelliğidir!." İki; "Milli takımın başında bulunan teknik adamın ana özelliğidir!." "İkisi" müsbette birleşirse, Türk Milli Takımı "herşeyi yapabilir!" "İkisi" menfide birleşirse, Türk Milli takımı "hiçbir şey yapamaz!. Gönül; ilkini istiyor! Mantık; "ikisi de olabilir" diyor! Bu arada "bir parantez açmam gerek!." Ben de dahil olmak üzere, pek çok spor yazarı - çizeri, bir çok futbol yorumcusu, "hazırlık maçlarında" alınan kötü sonuçlar üzerine kıyametleri koparmıştık!. "Arnavutluk dörtledi, İsrail önünde de 4''e aboneliğimiz devam etti!. Özel maç ama, sonuçta bunlar da milli maç!. Ayyıldızı bu duruma düşürmeye hakları var mı?" diye!.. Yazmadık şey bırakmadık! Şimdi de çıkmış diyoruz ki: "Efendim, finaller öncesi hiç hazırlık maçı yapmadık! Bu nasıl iş? Asıl olan finallerdir, hazırlık maçlarında tertipler ve taktikler denenmeliydi, sonuçları önemli değildi!" İşte, "bu çelişki" sebebiyle, Denizli "milli takıma hazırlık maçı yaptırmadı!" Yani, "milli takımı rakiplerimizden çok, kendi medyamızdan sakladı!" İyi de yaptı! Bir; "Alınacak kötü bir - iki sonuç üzerine, milli takımın moralini bozmak için elimizden geleni ardımıza koymayacaktık!" Bunun örnekleri geçmişte çoktur! İki; "Rakiplerimiz, birbirlerini gördüler, izlediler, tanıdılar" ama Türkiye "tam bir sır perdesi olarak kaldı!" Hepsi korkuyor! Denizli sahaya "Galatasaray ağırlıklı mı çıkacak, yoksa tam tersi mi?" Kimse bilemiyor; tahmin yürütüyor! "Taktik" üretemiyor! "İlk maç" önemli! İtalya "ilk maçları" sağlama oynar; "yani beraberliğe!." Vieri ve Buffon''un olmaması, büyük şansımız! "Garantiye oynayan" İtalya''yı pekâlâ "puansız bırakabiliriz!" Benim asıl korkum, "öteki maçlardan!" Türkiye çok zaman "Denizi geçmiş, çayda boğulmuştur!" Bu defa, "inşallah" olmaz! Gene döndük dolaştık geldik, "İnşallah''a!." "İnşallah," sonunda da "maşallah" deriz! Peki, "kim şampiyon olur, finali kim oynar?" Uzun yıllardan beri ilk defa "En az 10 - 12 takımın final oynama şans ve gücünün olduğu" bir şampiyona ile karşı karşıyayız! Güçler arasında "pek büyük farklar yok!." Yani, bir "İngiltere - İspanya finali" kadar, bir "Hollanda - Almanya" ya da bir "Türkiye - Fransa finali" de olabilir!. Ya da mesela "İtalya - Çek Cumhuriyeti finali gibi!." Hatta "Danimarka - Portekiz!." Hatta hatta "Romanya - Belçika!." "Yıldızı az," çekişmesi, heyecanı çok bir Avrupa Şampiyonası izleyeceğiz!. Futbol kalitesinin de "bir - iki maç hariç" vasatı aşacağını hiç sanmıyorum! Şampiyona sırasında sürecek "transfer savaşının," hatta çok maçtan daha "kaliteli geçmesini beklemek ve görmek" sürpriz olmaz! Finallerde Türkiye''ye başarılar! İzmir neden düştü? Ege TV''de gece saat 22.30''da başlayıp, ertesi gün sabaha karşı 04.30''da biten "İzmir Futbolu neden çöktü ve nasıl kurtulur?" konulu proğrama, İzmir futbolunun ileri gelenleri, kulüp başkan ve yöneticileri, spor yazarları katıldı! "Oturumu yöneten kişi" olarak açıkça ifade etmeliyim ki; "İzmir futbolunun neden küme düştüğünü, neden bu büyük kente lâyık bir kulübe ve takıma kavuşamadığını anlamak için" bu "6 saatlik maratona gerek yoktu!" Daha işin hemen başında ortaya çıktı ki; "Kimse suçu kendinde aramak istemiyor, bir!. Büyük düşünen çok az, iki!." "Küçük olsun, benim olsun" zihniyeti İzmir futboluna damgasını vurmuş!. "Barcelona örneği" bir "İzmirgücü''nden öcü gibi korkanlar", yarın "ikinci ligi de arayacaklarının farkında değiller!." Hele "bazı spor yazarı meslekdaşlarımı dinleyince" iyice şaşırdım! "İkinci lig yazarı olmaya çoktaaan razı olmuşlar!." Kimbilir belki de "gelecek yıllarda üçüncü lig yazarı olmaya da rıza gösterecekler!." Tabii "müesseseleri", ikinci ve üçüncü ligler için, "böyle bir spor yazarları ve futbol yorumcuları ordusu çalıştırmaya" rıza gösterirse?. Vah benim "büyük ve güzel İzmir''im!." "Küçük olsun benim olsun" zihniyetiyle, gün be gün geriliyor ve "nüfusu arttığı halde" küçülüyor!. Ne diyeyim: Anlayanlara sivrisinek saz, anlamayanlara ise "ikinci küme bile az!" Bu nasıl memur? Türkiye Gazetesi''nde dün "satır aralarına sıkışmış" bir haber vardı! Tüylerim diken diken olarak okudum! İşte haber: "Bakan''dan ziyaret - Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlü, Fenerbahçe kulübünü ziyaret etti. Ziyarette İl Spor Müdürü Vedat Bayram da hazır bulundu. Başkan Aziz Yıldırım''ın karşıladığı Ünlü, ''Fenerbahçe yeni yönetimine tebrik ziyaretine gelememiştim. Stad inşaatını görme bahanesiyle bu görevi de yerine getiriyorum.'' derken, başkan Yıldırım da '' Bakanımız her zaman yanımızda oldu. Stad inşaatı ve yapmayı düşündüğümüz salon için bir takım sıkıntılarımız vardı. Bize yardımcı olacağınıza inanıyoruz. diye konuştu... Yıldırım''ın ''Telleri kaldırıp stadın etrafını su kanalıyla çevireceğiz'' açıklamasına, ''İçine taraftar düşmez mi?'' sorusunu soran bakan Ünlü''ye, Fenerbahçeli yönetici Mahmut Uslu ''İçine timsah da koyacağız. O yüzden taraftar dikkatli olur.'' şeklinde esprili bir cevap verdi. Ardında il spor müdürü Vedat Bayram''ın ''Halûk Ulusoy''u koyarsak daha garanti olur'' sözleri ise gülüşmelere yol açtı!" Bir devlet memurunun, hem de Bakanı''nın yanında, "Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı için" yaptığı "esprinin seviyesine bakın!." Ya, "bu seviyedeki espriye" hemen karşı çıkmaları ve "Haddini bil" demeleri gerekirken, gülenler? Şimdi okuyucularıma soruyorum: "O su kanallarına timsah gibi atılacak olmayı Halûk Ulusoy mu hakediyor, yoksa?..." Şu logo meselesi!. "Aidat oyunları" ve "500 üye oyuyla" tam bir "Pirrus Zaferi" kazanan Galatasaray yönetimi "Galatasaray''ın sahibi imiş gibi" atıp tutuyor; "Galatasaray logosunu biz verdik, geri istiyoruz!." Ortaya çıktı ki, "durum" Faruk Süren''in söylediği gibi değil! Logo, "mektebiyle, kuruluşlarıyla, kulübüyle, vakfıyla bütün ve büyük bir Galatasaray camiasının!." Elbette "böyle bir logo" çok kişinin düşündüğü gibi "Galatasaray''ın aleyhine olan bir organizasyonda kullanılacaksa," ince eleyip sık dokunması gerek!. Herşeyin düşünülmesi, tartışılması, sonunda "mantıklı, makûl ve doğru bir karara varılması" gerek! "İstifa ederiz" baskısıyla "dediğim dedik, logoyu verin" denilerek, logonun alınabileceği zannediliyorsa, Süren ve arkadaşlarının Galatasaray camiasını "çok iyi tanımadıkları" anlaşılıyor! Şimdi çok kişi "ciddi ciddi" şöyle düşünmeye başladı: "Gerçekten logo verilmeyince, istifa edeceklerse, aman logo verilmesin!. Galatasaray''ın başına, kulüpte birlik ve beraberliği sağlayacak, şirketleşme işini, kapitülasyon benzeri sözleşmeler yerine, sağlıklı bir temele oturtacak bir yönetim gelsin!." Hele hele "aylardır 1 milyon doları ödemeyerek, Capone gibi, bugün Dünya piyasasında fiyatı 4 - 5 milyon dolara yükselmiş bir futbolcuyu elden kaçırma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak kadar", duyarsız bir yönetimle, Galatasaray''ın nereye gittiği belliyken, kulübün içine düştüğü kaosun "gerçek sebebini" hâlâ anlamayanların, anlamak istemeyenlerin bulunduğu bir ortamda, "Logoyu vermemek", atılacak en doğru ve en kesin adım olacak! Görelim bakalım "istifa edebilecekler mi?" Ben "edebileceklerini" ve "kulüp bu durumda iken", görevi yeni bir yönetime bırakabileceklerini hiç sanmıyorum! Zira, "Bugüne kadar hiç bir Türk Kulübüne nasip olmamış bir gelir akımının olduğu bir dönemde, kulüp kasasına, kamyon dolusu, hem de dolar - mark - İsviçre frangı cinsinden paranın girdiği bir sezonda", Galatasaray''ı gırtlağına kadar "borç içine sokan", off shore bankaların kapısını çaldıran, Ankara''da siyasetçilere "nerede ise el açtıran" bir yönetimin, "yeni geleceklerin hesap sormasından ürkmesi" normal değil mi? UEFA Kupası''nı kazanmak çok güzel bir olaydı! Ama, ne yazık ki, "Pandora''nın kutusunun kapağının açılmasına da sebep oldu!" Galatasaray''ın yarınlarında hava çok puslu!. Fırtına, hatta kasırga yaklaşıyor! Bekleyelim!. Üçlü!. Galatasaray''ın son 4 yılına ve UEFA Şampiyonluğuna damgasını vuran teknik heyet ve futbol takımında, "çok öne çıkan" 3 temel direk vardı: Fatih Terim - Hagi - Hakan!. Terim gitti!. Hagi istenmiyor!. Hakan''ın gitmesi için adeta "özel" gayret sarfediliyor!. Ve de "UEFA Şampiyonu" Galatasaray''ın başına "Atletic Bilbao teknik direktörü" getiriliyor!. Yani, aylardan beri "AIG ile anlaşırsak büyüyecek, Dünya Kulübü olacağız" nutukları atanlar, işe "takımı küçültmekle başlıyorlar!." Terim''in yerine, Fernandez!. Hagi''nin, Hakan''ın yerine, Real Madrid''in "müzmin yedeği" Baliç!. "Galatasaray''da oynamam, ben Fenerbahçeliyim" diyen Baliç!. Birileri "Galatasaray''a kötü bir şaka yapıyor", ama kim? Gene getirirler!. Galatasaray yönetiminin "Galatasaray basketbol takımı menecerliğine getirdiği" Doğan Hakyemez için, o dönemde "ağır yazılar yazmış", hem onu, hem de yönetimi eleştirmiştik! Bu yüzden de Galatasaraylı pek çok dosttan "iğneli lâflar" işitmiştik!. "Doğan Hakyemez değil, Doğan Hakyer!. Galatasaray''ın çok hakkını yedi, Galatasaray aleyhine çok çalıştı" dediğimizde "bize kızan" Galatasaraylı dostlara "sevgili Doğanlarından" son haber!. Gazeteciler, Hakyemez''e sormuşlar; "Basketbol yöneticiliğinizde yaptığınız en büyük hata neydi?" Cevap vermiş; "Efes''ten Galatasaray''a gelmek!." Eeee? Bir gün Hakyemez''i "gene Galatasaray''da görürsek hiç şaşmayın!." Bu yönetim, "Galatasaray''ın dostlarından çok", düşmanlarını seviyor!.
ÖNE ÇIKANLAR