Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
"Okuyucu" artık çok dikkatli!. "Dinleyici" artık çok dikkatli!. "Seyredici" artık çok dikkatli!. Ve de hem ilgili, hem bilgili!. Peki, TV''leriyle, gazeteleriyle, radyolarıyla medya ne yapıyor? Medya yöneticileri, yazar çizerleri ne yapıyor? Okuyucu fakslıyor: "Futbol programında, oturumu yöneten spor yazarı neden İnter''in teknik direktörü Lippi için ''görevine son verildi'' derken, Lucescu''nun İtalya''daki çalışmalarının sonu için ''kovuldu'' ifadesini kullanıyor? Lucescu için ısrarla ''kovuldu'' diyerek onun onuruyla oynamayı nasıl hak olarak görebiliyor? Bu çifte standartın sebebi ne?" Okuyucu Antalya''dan telefon ediyor: "Bir spor yazarı ne olup bittiğini anlamadan, öğrenmeden, Antalya Stadı''ndaki olaylarda nasıl Antalya''yı, Antalyalılar''ı suçlayabiliyor! Bayrakla sahaya inip, onu santraya dikmeye çalışanlar Antalyalı mıydı! Böyle yaparak seyirciyi tahrik edenler kimlerdi? Kendilerini kovalayan iki Antalyalı''yı trübünlerinin önünde dövmeye başlayanlar ve olayları başlatanlar kimlerdi? Antalyalılar''ı haksız yere suçlayan ve bir de ''Büyükler şehirlerine geliyor, lütfediyorlar'' gibilerinden konuşan bu spor yazarına, oturumu yönetenin, yani sorumlu olanın bir-iki kelime ile cevap vermesi gerekmez miydi? Ama o yönetici bunu yapacağına tam tersine her cümlesi, her kelimesi ile ağırlığını İstanbul''un üç büyüklerinden yana koymaya devam etti! Fenerbahçeli''ye yapıldığını iddia ettiği hareketi defalarca ekrana getirip, oradakilere ''penaltı olduğunu'' onaylatırken, Antalyaspor''un "ofsayt" diye kesilen yüzde yüz gollük akınını tartışmalı pozisyonların içine almayı bile unuttu. Kazım Kanat''ın ikazına bile kulak asmadı. Bu nasıl tarafsızlık, bu nasıl proğram?" Gaziantep''ten telefon geliyor: "Daha yorumlara geçilirken, yönetici misafirlerini yönlendiriyor; ''Nouma''nın attığı ve ofsayt diye iptal edilen gol sayılsaydı, bu maç böyle biter miydi?'' Acaba, Dünya''nın her yerinde olan hakem hataları yerine, takımların gerçek sorunlarını tartışmayı ve hakem kararları arkasına saklanmamayı ne zaman öğreneceğiz? 8 dakikada 3 gol yiyen, iki maçta kalesinde 10 gol gören bir takımı konuşmak yerine, yan hakemin yanlış kaldırdığı bir bayrağı tartışmaya açan bir spor oturumu yöneticisinin tarafsız olduğunu söylemek mümkün mü? Hep böyle yapıyorlar. Varsa yoksa, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray... Bunlara dur diyecek çıkmayacak mı?" Bir Galatasaraylı arıyor: "Oturmuşlar, 4 yıldır bunca başarıya koşan Dünya klâsmanında hakkı ile Dünya ikinciliğine çıkmış olan Galatasaray''ın başarılarını hakemlerin yardımına bağlamak gibi bir çirkinliği yorumlarına temel yapıyorlar. Neymiş Fenerbahçe''nin penaltıları verilmiyormuş... Neymiş Beşiktaş''ın golleri ofsayt diye sayılmıyormuş... Orada oturan yönetici de çıkıp diyemiyor ki, daha geçen hafta İstanbulspor maçında Serkan''ın attığı gol, bal gibi gol olduğu halde, yan hakemin kaldırdığı bayrak sebebiyle ''ofsayt'' diye iptal edildi ve Galatasaray berabere kalıp iki puan kaybetti. Geçen yıl Hakan''a yapılan ve verilmeyen, bu yıl Jardel''e yapılan ve verilmeyen penaltılardan söz eden yok. Spor yazarları korner, faul, ofsayt, şut için tuttukları çeteleleri, haksız yere iptal edilen goller ve verilmeyen penaltılar için de tutsunlar bakalım nasıl bir tablo ortaya çıkacak? Ya da faulden, ofsayttan atılan goller çetelesini de tutsunlar, görelim bakalım mağdur olan takım hangisi? Galatasaraylı yazarlar bunlara dokunup geçiyorlar. Hatta hiç dokunmuyorlar, ama Beşiktaşlılar, Fenerbahçeliler durmadan feryat ediyor. Herkes de onlara inanıyor. Bu yanlış düzeltilmeli!" Bir okuycu telefonda gülüyor: "Sözüm ona maç sonu röportaj yapan spor yazarı, mikrofonu Galatasaraylı Fatih''in burnuna dayamış soruyor; ''Takımda çok eksik vardı, ne diyorsun, futbolunuzu etkiledi mi?'' diye. Fatih, o eksikler yüzünden takıma konulan bir oyuncu. Ne desin? Soruyla hiç alakası olmayan şeyler söylüyor, bu garip soruyu soran röportajcı da kafa sallayıp duruyor. Onların eline bu mikrofonları kim veriyor?" Fazla uzatmayalım, okuycu, dinleyici, seyredici tepkileri çığ gibi büyüyor! Bu tepkilerin "yeteneksizlikten mi, yetersizlikten mi, yoksa başka sebeplerden mi oluştuğunu" artık tartışmak ve soruna çözümler bulmak zorundayız! "Böyle gelmiş, böyle gider" dedikçe, mesleğimiz kan ve itibar kaybediyor!. Yöneticilerimiz uyuyor mu? Gerçekleri söylemiyor!.. Galatasaray Başkanı Faruk Süren, TV''lerde, gazetelerde bir hafta boyu atıp tuttu!. "Hayallerimize bile yetişemezler" dedi!. AIG''nin "propagandistlerine taş çıkartacak" ifadeler kullandı! Ama, "gerçeklerin yanına bile yaklaşmadı!" Ne demişti genel kurulda? "Bize güveninizi tazeleyiniz, gündem çerçevesi içinde. Ama ben size söz veriyorum, bunu kayıtlara geçirin. Bizim hukukçularımıza özellikle komisyonda yer alan hukukçularımıza, özellikle Oğuz İmregün hocaya, özellikle Domaniç hocaya, özellikle Hamdi Yasaman hocaya ve diğer değerli hukukçularımıza, onların genel onayını almadan biz bunu imzalamayı düşünmüyoruz, imzalamayacağız da." 10 bin üyeli Galatasaray''da "bu garanti üzerine" 450 oyla Faruk Süren''e yetki verildi, güven gösterildi! Sonra ne oldu? Domaniç Hoca, Galatasaraylıları bir bildiri ile uyarıyor: "AIG Anlaşmaları, Galatasaray''ın çok aleyhine hükümler taşımakta ve benim gördüğüm son hali, 15.08.2000 ve 16.08.2000 tarihli iki sözleşme Galatasaray''ın yıkımına neden olacaktır. AIG''nin gelir arttırıcı hiç bir taahhüdü yoktur. Önemli bir para olmayan 20 milyon doları ödemesi için ayrıca 44 adet ek belge ve subdivizyonlarında mutabakat şarttır. Bu ek anlaşmalardan biri, AIG''nin göstereceği Pazarlama Şirketi ile imzalanacak ve bütün pazarlama işlerini Pazarlama Şirketine devredecek anlaşmadır. Bu pazarlama şirketinin ne kadar kazanç hissesi üstleneceği belli değildir. AIG''nin göstereceği şirketle Galatasaray mutabık kalamadığı takdirde şimdi imzalandığı söylenen iki anlaşma da neticesiz kalacak ve Galatasaray''a bir ödeme yapılmayacaktır. Galatasaray''ın muhatap olduğu AIG şirketinin kim olduğu ve kimler tarafından kurulduğu, israrlı taleplerimize rağmen bildirilmemiş, sözleşmeleri hazırlayan kişilerin hangi AIG temsilcileri olduğu da açıklanmamıştır." İşte gerçekler ortada!. "Onayları alınacak" hocaların bir çoğu, "bu sözleşmelere karşıdırlar" ve Faruk Süren, genel kurul üyelerine verdiği sözü tutmamıştır! "Domaniç Hoca" ilân ediyor: "Yönetim Kurulu ve sayın Başkan, bunlara rağmen sözleşmeyi imzalamış ve genel kurulun verdiği yetkiyi kötüye kullanmıştır." Şimdi "bu defa" ben soruyorum sayın Süren''e: Ne demektir; "AIG''nin tam kontrolündeki şirket?" Neden "AIG Blue Voyages Advisor" şirketinden vazgeçildi? "İlk yetki bu şirket için" alınmıştı, şimdi ortaya neden "AIG Blue Voyages Found" çıktı! Bu şirketin ortakları kimlerdir, sermayesi ne kadar? Bu sermayeyi kimler ödedi ya da ödeyecek ve bu şirket nerede tescil edildi? "Bu şirketin, AIG''nin bir şirketi olan AIG Partners Found tarafından kontrol edilmesi", Galatasaray Sportif AŞ''nin muhatabının "AIG olması anlamına gelir mi?" AIG, "yarın bu şirketi devrederse" ya da "bu şirketin ortaklarına AIG''den aldıkları krediyi, yani kullandıkları AIG fonunu öderlerse", şirket AIG''nin kontrolünden çıkmayacak mıdır? "O zaman", Galatasaraylı "uzman hocaların" adeta söz birliği etmişcesine, "Galatasaray aleyhine bir çok hüküm taşıyor, Galatasaray''ın yıkımı olacaktır" dedikleri sözleşme, "AIG''den çıkıp, kim oldukları meçhûl kişilerin eline geçmeyecek midir? O zaman Galatasaray ne yapacaktır? İddia ediliyor; "Bu meçhûl kişiler arasında Türkler de var ve bunlar Galatasaray''ı ele geçirmek istiyorlar!. Yarın halka açıldığında o hisseleri de toplayacaklar!. Ya da ucuza aldıkları bugünkü hisseleri, halka açıldığında satıp, büyük kâr sağlayacaklar! Sözleşmeleri sakladığınız, muhatap şirketin ortaklarını ve ana sözleşmesini sakladığınız sürece, Galatasaraylılar ve kamuoyu "sizin bugüne kadar hiç biri gerçekleşmeyen hayallerinize mi, yoksa bu iddialara mı inanacaktır?" Neden şeffaf değilsiniz? Cayman Adaları''na kadar taşıdığınız "Galatasaray hisseleri" kimlerin eline geçecek ya da geçmeyecek öğrenmek hakkımız değil mi? Söyler misiniz bana "vergi kolaylığını" kimler için istiyorsunuz? Yağma yok! "Olayları bilmeyen, işin iç yüzüne bakmayan" sözüm ona gazetecilerle yaptığınız "danışıklı dövüşüklü konuşmalar", olayın peşinin bırakılmasını ve size, boyun eğinilmesini sağlayamaz! Bu mücadele sonuna kadar, yani Galatasaray kurtulana kadar sürecektir! "Ciddi toplantılar" başladı bile, sanırım haberiniz vardır! Skandal!.. "Doğruysa" demem mümkün değil, zira "haber Ankara''dan ve sevgili Mustafa Tepe''den olunca" hiç "eğri olması mümkün mü?" Diyor ki Ankara haberimiz: "Dört büyükler, uyanıklık ediyor ve maç hasılatlarını çok düşük göstererek, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü''nün yüzde 7 olan hissesini çok komik rakamlara indiriyorlar. İlk 5 maç için Fenerbahçe ile Trabzonspor 6''şar milyar, Beşiktaş ile Galatasaray 5''er milyar gönderdiler. Buyrun bakalım; "adı büyüğe çıkmış olanlar" böyle yaparsa, diğer kulüpler ne yapmaz?. Nerede Federasyon, nerede Maliye Bakanlığı? Üstelik "bu dört kulübe", bugünkü değerleri "trilyonları bulan stadlar, nerede ise "bedavaya kiralanmadı mı?" Şimdi bekliyoruz; acaba Genel Müdürlük ne yapacak, Federasyon ne yapacak, Maliye Bakanlığı ne yapacak? İşe yaramayan bir sürü futbolcuya milyonlarca dolar harcayan "Büyüklerimiz", iş kanuni kesintilere gelince, işte böyle "çirkin ve komik oyunlara giriyorlar!." İşin daha da kötüsü, ne hesap soran var, ne denetleyen!. Oktay!.. Güya "profesyonel olan" bazı futbolcular, profesyonelliğin "P''sini bile bilmedikleri, kavrayamadıkları ve gereğini yapamadıkları" için başlarına gelmeyen kalmıyor! İşte Oktay da o tip futbolculardan!. "Futbolcu olarak" büyük kabiliyetini, "profesyonel olarak" bozuk para gibi harcayıp duruyor! Tıpkı Sergen gibi... Tıpkı Alpay gibi... Profesyonelliği hem bilmiyorlar, hem beceremiyorlar, hem de "söz dinlemiyorlar!." TV''lerde "ekran karşısında" onları dinleyenler, "ne kadar da aklı başında çocuklar bunlar" diyebiliyorlar! Amma... İş kulüplerle, yöneticilerle, teknik adamlarla, gazetecilerle, taraftarlarla ilişkilere gelince, "o iyi çocuklar" gidiyor, yerlerine "uslanmaz ve uzlaşmaz" kişiler geliveriyor!. Sonuç; "O kapı senin, bu kapı benim, dolaş da dolaş!." Tabii, her gidiş-gelişte ayrı bir çekişme, ayrı problemler, ayrı kavgalar... Yazık... Ama hâlâ akıllanmadıklarına göre, demek ki "başkalarının yapabileceği bir şey yok!." Kendileri ediyor, kendileri buluyorlar! İnsan artık üzülemiyor, bile!.. Koryürek''e mesaj!.. Sevgili Cüneyt Koryürek ağabey... Stop... Bunca zamandır koruma ve kollama altına aldığın, onlar için "gelen giden" Federasyon başkanları ile kavga ettiğin, üzerlerine toz kondurmadığın... Stop... Bunca yıl bu ülkenin "saçı bitmemiş yetimlerinin hakkı ile Amerikalar''da beslenen..." Stop... Ruhan Işım ve Mesut Yavaş Sidney''de ne yaptılar? Stop... Duyamadım, sevgili ağabey duyamadım, stop... Ne yaptılar?. Stop... Senin gibi tecrübeli bir atletizm uzmanı-yazar, nasıl böylesine yanılır?. Stop... Bunlar için yerden yere vurduğun kişilere bir özür borcun yok mu?. Stop... Senin gibi bir centilmenden bunu beklemek hakkımız değil mi?. Stop... Cevabını bekliyorum... Stop... Sevgiler... Stop... Öcal... Stop... Başarılar!.. Şenol Güneş''li Milli Takımımız, Dünya Kupası Finalleri''ne gitmek için gruptaki "en önemli maçını" oynuyor! İsveç''i İsveç''te yenmek, Türkiye''ye "uzak ara finalist olmanın yolunu açacaktır!" Okan''ın, Emre''nin yokluğuna, Hakan''ın moralsiz ve hasta olmasına rağmen, Şenol Güneş''in talebeleri, İsveç''i Göteborg''ta yenebilirler!. Futbol olarak da, ekip olarak da, fert fert de İsveçliler''den üstünüz! Yeter ki, maça yeteri derecede konsantre olalım, rakibi küçümsemeyelim; maçı ciddiye alalım! Ben Şenol Güneş''e de, talebelerine de güveniyorum, onlara inanıyorum. Üst üste iki maçtan da yüzlerinin akıyla çıkmaları sürpriz olmayacak! Şenol Güneş "4 puan da yeter" diyor ama, ben "6''yı alır döneriz" diyorum! İnşallah yanılmam!
ÖNE ÇIKANLAR