İnsanı kim korur?

A -
A +

Size bu hafta beni çarpan, bölen ve toplayan bir olayı anlatacağım. Bu yazıyı ayaküstü okuyorsanız lütfen durun, rahat bir yere geçip oturun, telefonunuzu da sessize ya da uçak moduna alın.

 

 

 

Bahçelievler Belediyesinin medya sahuruna katıldım. Başkan Dr. Hakan Bahadır’ın çalışmalarını dinledik. Zaten büyüdüğüm ilçe olduğundan kendimi ev sahibi gibi hissettim. Başkanın basın danışmanı Vehbi Güleç, Türk medyasında hemen herkes gibi benim de derin bir sevgi beslediğim, işin hakikaten ehli bir insan.

 

 

 

Neyse, gelelim konuya. Etkinliğe Kocaeli’den 24 yaşında bir genç katılmıştı. Adı Muhammed Emirhan Güngör. Programa beraber katıldığımız çok eski dostum Elbruz Erdoğan’la otururken Muhammed’le tanışmak istedik. Davet ettik, geldi oturdu. Ben aralıksız belki 100’e yakın soru sordum. Türkiye’nin ilk ve şimdilik tek otizmli radyo programcısıydı bu kardeşimiz.

 

 

 

Ailesinden bağımsız gezip dolaşabilmeye 4 yıl önce başlamış.

 

 

 

Emirhan masamızı teşrif edene kadar o beni, ben de onu tanımıyordum. Sahurun sonuna yaklaşmıştık. Neden bilmiyorum, aklıma bu gece ne yapacağı, nerede kalacağı gibi sorular geldi. Soruma cevabı ilginçti. “Bu sahur sabah 6’ya kadar sürmez mi? Ben sürer diye planlayarak geldim. Sabaha kadar burada durup sabah da Yenikapı iskelesine geçeceğim.

 

 

 

Oysa bunun gibi dışarıdaki iftarlar gece 23.00 gibi başlıyor, 02.30 gibi dağılıyordu. Emirhan bunu bilmiyordu. Bütün planları altüst olmuştu. Birazdan orada kimse kalmayacak, işletme de kapanacaktı.

 


Tüm medya çalışanları arabalarına binip gaza basacak, yarım saat sonra sıcak yataklarına kavuşacaklardı. Benim evim iyice yakındı, ben de 8 dakika sonra evimde olacaktım. Ama Emirhan? Onu orada bırakıp gitsem mümkün değil uyuyamazdım. Ya sokakta kalırsa, ya birisi gece gece ters bir şey söyler ya da yaparsa diye.

 

 

 

Emirhan’a kalacak bir yer bulmalıydık. Eve davet edecektim ama o da ailesi de beni tanımazdı, ya korkarsa, panik olurlarsa diye çekindim.

 

 

 

O sırada gecenin ev sahibi Vehbi abi geçti yanımızdan. “Abi dur” dedim. Konuyu anlattım. Vehbi abi de bir başka yufka yürekli. Dayanamaz o da ama gecenin 03.00’ünde kalacak yer nasıl bulacaktı?

 

 

 

O sırada Emirhan’a sordum “Ailen merak etmeyecek mi bu gece ne yapacaksın, nerede kalacaksın diye?” Saatine baktı, “Normalde ederler ama şimdi artık uyumuşlardır” dedi.

 

 

 

Derken Vehbi abi tekrar yaklaştı bize doğru. Gözüyle “hallettik” işareti yaptı güven veren bir ifadeyle. Vehbi abi gecenin 03.00’ünde, genç bir kardeşimizi sokakta bırakmamış, güzel bir otelde yer ayırtmıştı. Genç kardeşimi oraya kadar bıraktılar.

 

 

 

Ertesi sabah 11 gibi aklıma düştü, otele gidebilmiş miydi, rahat etmiş miydi, yola çıkmış mıydı? Mesaj attım. Normalde sabah erken kalkıp yola düşecekti ama demek ki bütün günün yorgunluğu yüzünden dinlenmek istemişti. Öğlene kadar otelde istirahat etti Emirhan. Sonra da yeni maceralar için yollara düştü.

 

 

 

Hani Mazhar Alanson’un bir hac anısı vardır. Şöyle anlatır:

 

 

 

“Yerde bir çekirge gördüm tavaf öncesinde. Çekirgeyi aldım yerden, sonra tavaf ettim. Cebime koymuştum hatıra olarak götürecektim. Ondan sonra tam dönerken, çekirgeyi aldığım noktadan geçerken düşündüm. Dedim ki, çekirge rüyamda karşıma dikilip “Ben mis gibi Kâbe'de kalıyordum da sen beni buralara niye getirdin?” derse diye aldığım yere bıraktım. "İlerledikten sonra aklıma geldi, çekirge kendini tavaf ettirdi ya bana.''

 

 

 

Ben de düşündüm. 20 yaşına kadar ailesi olmadan hiçbir yere gidemeyen bir otizmli genç sabaha kadar sürecek zannettiği etkinliğin bitiminden sonra sabahın en tenha saatlerinde sokakta kalacakken, Allah onu hiç tanımayan, onun hiç tanımadığı bir insanın aklına “Nerede kalacaksın buradan çıkışta nereye gideceksin?” sorusunu düşürüyor. Sonra da Vehbi kulunu aracı kılıp ona güzel bir otel odası tutturuyor ve gencimiz özel araçla otele bırakılıyor. Hem de ona çok düşkün olan anne-babasının durumdan habersiz bir biçimde huzurla uyuduğu saatlerde.

 

 

 

Hani bazen diyoruz ya, “benim çocuğum bana çok düşkün, bensiz yapamaz, bensiz yaşayamaz” diye. Allah öyle büyük ki, insanlar yalnızca aracı. Onun mükemmel planının birer piyonu sadece. Ve İnsan yalnızca Allah olmadan yaşayamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.