Sosyal medya çıkalı, cep telefonu kameraları gelişeli ve güvenlik kameraları yaygınlaşalı görmediğimiz şiddet türü kalmadı desek yanılmış sayılmayız.
En son gördüğümüz tabloda Marmaray’da bir baba iki yanında iki evladı olduğu hâlde yumruklandı.
Benim gözüm bu gibi durumlarda çocuklara kilitleniyor. İstemsiz olarak onların reflekslerini gözlemliyorum. Baba kavganın büyüyeceğini hissettiğinden çocuklarını iki yanına sabitlemiş. Ola ki uzaklaşırlarsa ve kavga büyürse sağa sola savrulmasın, ezilmesinler diye. Tipik bir baba refleksi.
Akabinde babalarının gözüne yumruk gelince iki çocuk da dönüp babalarının yüzüne bakıyor. Hasar tespiti yapmaya çalışıyorlar küçücük hâlleriyle.
Çocuklar babalarını güçlü, yenilmez görürler. Öyle de görmek isterler. Babalarının yumruklanması, darbedilmesi bir çocuk için çok korkutucu bir travmatik hâldir.
O an, o küçücük zihinlerde güvenli liman olarak gördükleri babalarının çaresizliğine şahit olmak, dünyanın en sağlam kalesinin yıkılışını izlemek gibidir. Bu durum, sadece anlık bir korku ve üzüntüden ibaret kalmaz; çocuğun ruhunda derin izler bırakabilir.
Bu tür bir olaya tanık olan çocuklarda, öncelikle güven duygusu zedelenir. En güvendikleri, kendilerini koruyacağına inandıkları kişinin böylesine bir saldırıya maruz kalması, dünyayı tehlikeli ve güvensiz bir yer olarak algılamalarına neden olabilir. "Babam bile kendini koruyamadıysa, beni kim koruyacak?" düşüncesi, bilinç altlarına yerleşebilir.
Uzun vadede ise bu travma, çeşitli psikolojik sorunlara yol açabilir. Kaygı bozuklukları, öfke kontrol sorunları, uyku problemleri, okulda dikkat dağınıklığı ve hatta şiddete eğilim gibi durumlar gözlemlenebilir. Babalarının yaşadığı o anki çaresizliği ve acıyı içselleştiren çocuklar, ilerleyen yaşlarında benzer durumlarda aşırı tepkiler verebilir veya tam tersi, kendilerini ifade etmekte zorlanabilirler.
Sadece olayı yaşayan çocuklar değil, bu görüntüleri izleyen diğer çocuklar için de durum farklı değildir. Şiddetin bu kadar normalleştiği, gündelik hayatın bir parçasıymış gibi sunulduğu bir ortamda büyüyen nesillerin empati yeteneği ve şiddete karşı duyarlılığı da ne yazık ki azalıyor.
Şu anda ben bu satırları yazarken hâkim karşısındalar. Ama elbette orada çok fazla durmayacaklar. Çok büyük ihtimalle tutuksuz yargılanmak üzere salıverilecekler.
Öncelikle, bir insanın başına ne gelirse gelsin karşısında bir kadın, bir çift, bir aile ya da yanında evlatları bulunan bir adam varsa ona “eyvallah, sen haklısın” deyip geçebilmek en büyük delikanlılıktır. En büyük adamlık da budur.
Bunu diyemeyen, sözlü atışanlara lafım yok ama üstüne bir de çocuklarının gözünün önünde bir adama vurabilenler işte o adamlık dediğimiz şeyin tam tersi neyse tam da oradadır.
Öncelikle geçmiş olsun, çocuklarınızın bu gördüklerini bir an evvel unutmasını diliyorum. Size de bu konuda başarılar diliyorum, umarım çocuklarınıza bu anı unutturursunuz.
Ancak, bir baba olarak en çok sizinle empati yaptığım için darbeden şahıslardan sonra en çok da size kızdım.
En büyük kahramanlık evlatlarını güvende tutabilmektir. Onları tehlikeye atacak şeylerden uzaklaşabilmektir. Çok daha kötü şeyler olabilirdi. Karşınızdaki insanlardan biri silah ya da bıçak çıkarabilirdi. Çocuklarınız zarar görebilirdi.
Sokakta psikopat insanlar kol geziyor. 14-15 yaşından başlayan suç makineleri hukuk sistemimizin yaptığı kampanyalar sayesinde yeniden hayata karışıyor, hem de hiç ıslah olmadan.
“Sen haklısın, ağasın, paşasın, buyur git yoluna” diyebilmek gerekiyor.
Sizin, bizim kaybedeceğimiz çok şeyimiz var, ardımızda bekleyenimiz, üzülenimiz var. Kimilerinin ise bir an önce bir suç işleyip içeri girmeye ihtiyacı var. Şimdi bu iki insan tipi bir kavgada nasıl karşılaşacak? Bu kavga adil bir kavga mı? Elbette değil.
Bu hafta, arabama arkadan vuran genç babayı anlatacaktım. Arka koltuğundaki minik evladına bakayım derken görmeyip çarpan baba ve korkudan aniden ağlamaya başlayan arabadaki evladı. Ben de hemen çocuğun yanına gidip “üzülme, baban benim arkadaşım, o yüzden durduk” deyiverdim ağlamasın diye. Babası neredeyse ağlayacaktı, hem trafiği aksatmamak, hem arabadaki çocuk korkmasın diye helalleşip ayrıldık oradan. Bu hikâyenin detaylarını anlatacaktım. Gerçi yine anlatmış oldum. Editörümüz kızacak uzattım diye ama kötülüklere rağmen iyiliği, iyi örnekleri zorlamamız, dayatmamız gerekiyor. İyiliğin, kötülüğe galebe çalması için zorlayacağız şartlarımızı.
Ömer Ekinci'nin önceki yazıları...