Bodo/Glimt; her ne kadar ismi korkutmasa da hiç kimsenin küçümsediği bir rakip değildi. Kolay bir maç bekleyen yoktu!
Henüz oyunun kontrolü kimde belli değildi! Osimhen’in tedavisi derken çok erken bulduğumuz ilk gol; psikolojik bir rahatlık getirdi.
G.Saray yüksek bir konsantrasyonla oyunu ele almıştı.
Ancak rakip hiç ihmale gelecek bir rakip değildi!
2-0’dan sonra çok net kemiksiz iki pozisyon verdik. Birinde dışarı attılar, birinde direkten döndü!
G.Saray sadece Osimhen’le hücum etmiyor, Sane, Barış Alper, Yunus herkes pozisyon buluyor, herkes gol arıyor! Rakip hangi birine tedbir alsın?
Okan Buruk’un takımı, geçmişten farklı olarak bu çeşitliliği sahaya yansıttı.Toplu hücum, toplu savunma yaptılar. Rakip hep hataya zorlandı.
OSİMHEN: Bir oyuncu takımına bundan fazla katkı verebilir mi? Attığı goller bir tarafa, Bodo/Glimt’in gücünü azalttı!
YUNUS: Futbolda pes etmemenin, sonuna kadar zorlamanın ne demek olduğunu bütün meslektaşlarına örnekle gösterdi. (Osimhen’e attırdığı 2. gol) Enerjisi bitmedi.
SANE: Almanya günlerini hatırlattı. İlk yarıda rakip kaleye inen slalomları Şampiyonlar Ligi klasıydı. Eksiği goldü. Ciddi pozisyonlar hazırladı.
LEMİNA: Yaptığı asist bir tarafa, istatistikleri parmak ısırttı. Rakamlar bir futbolcunun kolay ulaşabileceği rakamlar değildi.
Maçın adamı: Osimhen
Ömer Faruk Ünal'ın önceki yazıları...