Akıl, kalp ve nefis

A -
A +

Nefis, kalbin İslamiyet'e uymasını, mürşid-i kâmilin sohbetinde bulunmayı, kitaplarını okumayı istemez.

 

 

 

Sual: İnsanı idare eden akıl, kalp ve nefis nasıl varlıklardır. Vücudun neresindedirler?

 

Cevap: Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyorlar ki:

 

“Allahü teâlâ insanda üç şey yarattı: Akıl, kalp ve nefis. Bunların hiçbiri görülmez. Varlıklarını eserleri ile, yaptıkları işlerle ve dinimizin bildirmesi ile anlıyoruz. Akıl ve nefis dimağımızda, kalp göğsümüzün sol tarafındaki yüreğimizdedir. Bunlar, madde değildir, yer kaplamazlar. Buralarda bulunmaları, elektriğin ampulde bulunması gibidir. Akıl, fen bilgilerini anlamaya çalışır. Bunları anlar. İyileri, fenaları, İslamiyet ayırmaktadır. İslamiyet'i bilen ve uymak isteyen akla, akl-ı selîm denir. Aklı az olan, hep şaşıran kimseye ahmak, aklı hiç olmıyana mecnûn denir.

 

Selim olan akıl, İslamiyet'in bildirdiği iyi şeyleri kalbe bildirir. Kalp de, bunları yapmayı irade ederek, beyinden çıkan hareket sinirleri vasıtası ile, organlara yaptırır.

 

Nefis, bedene tatlı gelen şeylere düşkündür. İslamiyet'in yasak ettiği şeyleri yapmak, nefsi kuvvetlendirir.

 

Kalbin nefse aldanmaması için, İslamiyet'e uyarak kalbi kuvvetlendirmek ve nefsi zayıflatmak lazımdır. Aklı kuvvetlendirmek, İslam bilgilerini öğrenmekle, kalbin kuvvetlenmesi, temizlenmesi de, İslamiyet'e uymakla olur.

 

İslamiyet'e uymak için, ihlâs lazımdır. İhlâs; işleri, ibadetleri, Allahü teâlâ emrettiği için yapmaktır. Kalbte ihlâs hasıl olması, Allah ismini çok söylemesi ile olur.

 

Zikri mürşid-i kâmilden öğrenmek, akılda bulunan ve his organlarından gelen dünya düşüncelerini kalpten çıkarmak şarttır. Dünya düşüncesi hiç kalmazsa, kalp kendiliğinden zikretmeye başlar. Şişedeki su boşalınca, havanın şişeye kendiliğinden hemen girmesi gibidir.

 

Kalbi dünya düşüncelerinden korumak, kalbin mürşid-i kâmilin kalbinden feyiz, nûr alması ile olur. Kalpten kalbe feyiz, muhabbet yolu ile akar. Mürşidin başka memlekette bulunması veya vefat etmiş olması, feyiz gelmesine mâni olmaz.

 

Mürşid, İslam bilgilerini iyi bilen ve İslamiyete tam uyan, ihlâs sahibi, Ehl-i sünnet âlimidir. İslâmiyet'e uymak, kalbi kuvvetlendirdiği gibi, nefsi zayıflatır. Bu sebeple nefis, kalbin İslamiyet'e uymasını, mürşid-i kâmilin sohbetinde bulunmayı, kitaplarını okumayı istemez. Nefis ölmez. Fakat, gücü kuvveti kalmayınca, kalbi aldatamaz.”

 

 

 

Osman Ünlü'nün önceki yazıları...