Yüzleşme!

A -
A +

Her şey idrakle ilgili... İsteyeceksin ve olacak... Gücün Sahibi, senin yaptıkların veya yapmak istediklerinle belirlemiyor kendi kaderini; çünkü, O, kaderden de öte bir kaderin, bir kudretin sahibi... Ama nasip meselesi, diyorsun değil mi? Peki, ya istemek? Mesela, isteyince güzel arabalara biniyorsun, güzel elbiseler alıyorsun, güzel yemekler yiyorsun... Demek ki, isteyince, Allahü teala da dileyince oluyor... İstemeyi bilmek gerek... *** Dünyada öksüzüz hepimiz; bunca kalabalığa, gürültüye, karmaşaya, kaosa, coşkuya, heyecana rağmen... Sonsuz huzur ve mutluluğa sahip olduğumuzu düşünsek bile... Aramayı bilmediğimiz için yetiniyoruz sadece ve kendimize ait mekanlarda ve zamanlarda yaşadığımız zannıyla debelenip duruyoruz... Hayatı ne kadar da ciddiye alıyoruz. Nefeslendiğimizi hissettiğimiz halde Nefesin Sahibi'ne şükretmiyoruz; çünkü, nefesin kudretini kendi ciğerlerimize bağlıyoruz... Ve fakat dünya işte... Bazen, öyle bir çelme takıyor ki ayağımıza, kımıldayacak hal bırakmıyor. Hâlâ ders almıyoruz ve bu hali dönüştürmek için kılımızı dahi kıpırdatmıyoruz... *** Ruhumuzu bedenimizden koparmalı bazen ve bunun bir yolunu bulmalı. Ve aslında bunun bir yolu da var... Dünyanın çelme taktığı şey yine kendine ait olan; yani beden ve ruh ondan bağımsız bir parça... Bağımlı gibi görünse de, yolu bilinirse bağımsız... Yani ayaklar, eller zincire vurulabilir ama ruhu sahibinden başka kimse zincirleyemez... Işığı görmek gerek, tünelin haritasını ele geçirmek, yüreğe kement atan iradeyi dünyanın gazabından kurtarmak... Sadece bir nefes bekliyor ırgalanmak için, o kadar... Yoksa elbette biliyor yolunu, yordamını ve akacağı nehri... Bizimkisi, bilinenin tekrarı... Gerçek her zaman gerçektir ve hepimiz bu gerçeklere hakimiz... Dünya kurulduğundan bu yana kim ne kadar farklı cümleler kurdu düşünsenize... *** Bazen gerçekler düğümlüyor hayatı ve keşke bu kadar bilmeseydim diye hayıflanıyoruz. Çünkü, bildiklerimizin hesabını vermenin ne müşkil bir iş olduğunun farkındayız... Bildiklerimizi bildiğimiz için hiçbir sancımız yok, aksine öfkeliyiz... Şimdi elimizden geldiği kadar bir çizik atmalıyız geçmişe; sıfırdan doğmayı denemeliyiz. Sıfırdan doğabilmek için yarına sarkmış bir yığın şeyi yeniden yorumlamalıyız... Bu dünyadan bağlarınızı koparmayı teklif etmiyorum size ama hayatı çok fazla ciddiye almamanız gerektiğini hatırlatıyorum... Çünkü hayat size rağmen var ve siz bu hayatın içinde sınanıyorsunuz... Öyleyse, tek gerçeğin ölüm olduğunu, zamanı gelince hiçbir bahane ve ertelemenin engel olamayacağı mutlak sonla yüzleşeceğimizi unutmamanızı diliyorum. Din, dil, ırk, mevki, para yani peşinizden gelip duran her şeyin ölümün karşısında boyun eğeceği gerçeğini bir kenara bırakmadan yaşamayı denemeli herkes... Ve sadece amellerin 'gerçek'liği şuuruna sığınmalı... Daha da önemlisi 'o an' gelinceye kadar elimizden geleni yapmak sorumluluğunu bir idrak gibi giymeliyiz eğnimize... Mükemmel olamayacağımızı bile bile belki ama en azından niyetlerimizi temiz tutmaya gayret etmeliyiz... Sadece istemeliyiz... İstemeyi bilmeliyiz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.