Malazgirt Meydân Muhârebesi -2-

A -
A +

Alparslan, Haleb’i teslîm aldığı sırada, Bizans ordusunun gelmekte olduğunu öğrenince, Mısır Seferi’nden vazgeçti..

 

 

 

1070 yılında Muhammed Alparslan, Horasân ve Irâk ordularının başında Âzerbaycân’a girdi, sınırdaki kaleleri fethetti. Van Gölü'nün kuzeyinden geçerek Malazgirt önüne vardı, kale teslîm oldu. Diyârbekir'den el-Cezîre’ye girdi, Urfa’yı kuşattı. Mısır’da birbirleriyle mücâdele eden Fâtımî komutanları, Alparslan’ı Mısır’ı almaya teşvîk ediyorlardı. 1071 yılında Selçûklu ordusu Halep’te toplandı.

 

Tabîî ki Selçûklu Türklerinin Anadolu’ya akınları, Bizans Devletini telâşlandırdı. Akıncıların bu gazâlarında, Anadolu ahâlîsine terör ve tahrîbâttan ziyâde adâletle muâmelesi, zâlimleri ortadan kaldırmaları, cân, mâl ve ırz emniyetini sağlamaları, bölge halkının Selçûklu idâresini gönülden tercîh etmelerine yol açtı.

 

Muhammed Alparslan’ın, Mısır Seferine çıktığını öğrenen Bizans İmparatoru Diyojenes, son bir hamle yapmayı düşündü. Âzerbaycân’a kadar giderek Türk kalelerini zapta ve Türkleri Anadolu’dan atmaya karâr verdi. 13 Mart 1071’de 200.000 kişilik Bizans ordusu, İstanbul’dan yola çıktı. İmparator, halkına büyük zaferle dönmeyi va’d etmişti.

 

Diyojenes ve ordusu, yol boyunca katliâm yaparak Erzurum yoluyla Malazgirt’e ulaştılar. Alparslan, Haleb’i teslîm aldığı sırada, Bizans ordusunun gelmekte olduğunu öğrenince, Mısır Seferi’nden vazgeçip kuzeye doğru yola çıktı. Bizans ordusunun harekâtını, günü gününe haber alarak, vaziyetini ona göre ayarladı. Musul, Rakka, Urfa yoluyla Diyârbekir ve Bitlis’e ulaştı.

 

Alparslan, ordusundan 10.000 kişilik bir kuvvet ayırıp Ahlat’a gönderdi. Bizans kuvvetleri ile ilk çarpışma Ahlat’ta oldu; Bizanslılar bozuldu. Buna iyice kızan İmparator, Malazgirt Kalesine hücûm edip, içeride yaşayan kadın-çocuk-ihtiyâr kim varsa, hepsini öldürdü.

 

Alparslan, 24 Ağustos günü, Malazgirt’in doğusundaki Rahva Ovasına ulaştı. Ahlat’a gönderilen kuvvetlerin de gelmesi ile, kısa bir zamanda karşısına çıkmasına şaşıran Bizans İmparatoru da, ordusunu Rahva Ovasının öbür tarafında düzene koydu. Anlaşma teklîflerinin reddedilmesi üzerine savaş hâzırlıkları başladı.

 

26 Ağustos Cuma günü, askerlerini toplayan Alparslan, atından inerek secdeye kapandı; “Yâ Rabbî! Seni kendime vekîl yapıyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve Senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbî! Niyetim hâlistir, bana yardım et, sözlerimde hilâf varsa, beni kahret” diye duâ etti.

 

Sonra atına binerek askerlerine döndü ve şöyle seslendi: “Ey askerlerim! Eğer şehîd olursam, bu beyâz elbise kefenim olsun. O zaman rûhum göklere çıkacaktır. Benden sonra Melikşâh’ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Eğer zaferi kazanırsak, zâten istikbâl bizimdir.”

 

Bu sözler, orduyu coşturdu. Büyük şevkle ileri atıldılar. Alparslan son derece akıllıca bir harp taktiği planlamıştı. Hilâl şeklinde yaydığı ordusuyla akşama kadar Malazgirt meydânında dövüştü. Şaşkına dönen Bizans ordusu, hilâlin içine düştü. 200.000 kişilik koca ordu perîşân oldu. İmparator esîr edildi. Sultân Alparslan, Malazgirt zaferinden sonra, huzûruna getirilen imparatoru, hiç ümîd etmediği şekilde affetti. [Fâtih Sultân Mehmed Hân da, İstanbul fethinden sonra, bütün Bizanslılara karşı aynı âlîcenâplığı göstermişti.]

 

 

 

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı'nın önceki yazıları...