Cenâb-ı Hakk’a çok şükürler olsun ki, bir haftalık rüyâ gibi geçen bir Özbekistân seyâhatimizden daha döndük...
En büyük âlim ve velîlerin medfûn bulundukları, dünyânın en güzel ülkelerinden biri olan Özbekistân’a [6-11 Eylül 2025 târihleri arasında] yaptığımız, 1 haftalık rüyâ gibi bir seyâhatten yeni döndük. Cenâb-ı Hakk’a çok şükürler olsun ki, bu Özbekistân'a 12. seyâhatimiz idi.
Peygamber Efendimize en çok benzeyen 7 kişiden biri, Peygamber Efendimizi yıkayan 5 kişiden biri, kabr-i şerîfine indiren 3 kişiden biri, dünyâ gözüyle onu en son gören kişi, kabirde kulağını onun mübârek dudaklarına koyarak “ümmetî, ümmetî, ümmetî” sözlerini duyan, Efendimizin amcâzâdesi, “Şâh-ı zinde Kusem bin Abbâs” (radıyallahü anh), 2750 yıllık târihî Semerkand şehrindedir.
Kezâ, gelmiş-geçmiş hadîs âlimlerinin en büyüğü olan İmâm-ı Buhârî (rahmetullahi aleyh), Ehl-i Sünnetin en büyük 2 akâid imâmından biri olan İmâm-ı Mâtürîdî (rahmetullahi aleyh) de, Semerkand’dadırlar.
Yine, “Silsile-i aliyye" (yüksek silsile) = Silsiletüz-zeheb (altun silsile) denilen 36 büyüğün 1/3’ü yani 12 adedi Özbekistân’da bulunmaktadırlar. Bunlardan 7’si Buhârâ ve civârında (takriben 80-100 km içerisinde), 1’i Semerkand’da, 2’si Kaşkaderyâ vilâyetinin Kitap şehrinin Asfarar ve İmkene (Emkene) köylerinde, 2’si de Tâcikistân sınırında Denöv taraflarındadır. Başka birçok ilim ve gönül adamı da oralardadır.
Yine, Semerkand şehrinde, dünyânın en büyük cihângirlerinden, 27 devleti haritadan silen Emîr Timur (Timur Hân) ile onun torunu ve 36 sene sultânlık da yapan, dünyânın en büyük astronomlarından Uluğ Bey medfûndurlar.
***
2 akâid imâmından biri olan İmâm-ı Mâtürîdî Semerkand’dadır dedik. Bu münâsebetle ifâde edelim ki, Resûl-i Ekrem Efendimiz, Müslümânların yetmiş üç fırkaya ayrılacaklarını, bunlardan kendisinin ve Eshâbının yolundan gidenlerin (Ehl-i Sünnet ve cemâat i’tikâdında olanların) Cehennem’den kurtulacaklarını haber vermiştir. Bir hadîs-i şerîfte; “İsrâiloğulları, yetmiş bir fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan yetmişi Cehenneme gidip, ancak bir fırkası kurtulacaktır. Nasârâ (yâni Hıristiyânlar) da, yetmiş iki fırkaya ayrılmıştı. Yetmiş biri Cehenneme gidecektir. Bir zaman sonra benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılır. Bunlardan yetmiş ikisi Cehennem’e gidip, yalnız bir fırka kurtulur” buyurulmuştur.
Eshâb-ı kirâm, o fırkanın kimler olduğunu sorduklarında; Peygamber Efendimiz, “Cehennem’den kurtulan o fırka, Benim ve Eshâbımın gittiği yolda gidenlerdir” buyurmuştur.
“Müslümânlar hep sünnîdir; cümlenin reîsi Nu'mân (İmâm-ı a'zam)/Cennet ile müjdelendi; îmânda bunlara uyan” [Kemahlı Feyzullah]
“Cehennem'e girecekleri bildirilmiş olan yetmişiki bid'at fırkası, ehl-i kıble oldukları için bunların hiçbirine kâfir dememelidir. Fakat bunların, dînde inanılması zarûrî, lâzım olan şeylere inanmayanları ve 'Ahkâm-ı Şer'iyye'den her Müslümânın işittiği, bildiği şeyleri, te'vilini bilmeden reddedenleri kâfir olurlar.” [İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât-ı Rabbâniyye]
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı'nın önceki yazıları...