Yeryüzündeki İslam devletleri

A -
A +

İslâmiyet, hiç şüphesiz yeryüzünde en çok devlet kurulmasına vesîle olmuş bir dîndir. Dünyâda şu anda 57 Müslümân ülke vardır...

 

 

 

 

 

Bilindiği üzere, Asr-ı saâdetten beri, İslâm târihi boyunca, Anadolu’da, yakın komşularımızın bulunduğu yerlerde ve dünyânın diğer ülkelerinde birçok İslâm devleti kurulmuştur. Anadolu’da kurulan [25 devlet]; Irâk, Sûriye ve Mısır’da kurulan [11 devlet]; Arabistân Yarımadasında  kurulan [6 devlet]; İspanya ve Kuzey Afrika’da kurulan [13 devlet]; Batı ve Orta Afrika’da kurulan [16 devlet]; Îrân, Kırım, Orta Asya, Afganistân ve Hint Yarımadası’nda kurulan [50 devlet] var.

 

Dünyâda şu anda 57 Müslümân ülke var; bunlar, 24-25 milyon km2 toprak üzerinde, 1,5 milyardan fazla nüfûsa sâhip, hem de genç bir nüfûs, yer altı kaynakları da çok güçlü; ama maalesef zulüm, acı, ıstırap, gözyaşları ve istikrârsızlıklarla dolu bir âlem durumundadırlar.

 

Malûm olduğu üzere, Söğüt ve Domaniç yaylalarına 400 çadır hâlinde yerleşen bir aşîretten (Oğuzların Kayı Boyundan), Beylik, Hânlık, Devlet, Cihân İmparatorluğu, hattâ Hilâfet Merkezi meydâna getirilmiştir.

 

Burada Batılı bir ilim adamının, Fransız târihçi Grengur’un sözünü nakletmekte fayda görüyorum: O, “Bu yeni İmparatorluğun (Osmânlı Devletinin) teessüsü (kurulması), beşer (insanlık) târihinin en büyük ve en hayrete değer (şaşılacak) vak’alarından biridir” demiştir.

 

Türklere karşı, Selçûklular zamanında 8 Haçlı seferi yapılmış; Osmânlı Devletini parçalamak için de 100 proje yapılmıştır. Avrupa’da bir kimse için, “Türk oldu” dediklerinde, onun Müslümân olduğunu kasdediyorlardı. Yakın zamanda yaptığımız Balkan seyâhatinde de, bunu yakînen gördük.

 

Maalesef dünyâdaki bütün kâfirler birleşerek, 1299’da kurulan, 1453’ten itibâren Cihân İmparatorluğu olan ve 1517’den itibâren de bütün İslâm âleminde Hilâfeti üstlenen, 624 senelik iktidârlarının 322 senesinde dünyânın yegâne hâkimi olan Osmânlı Devletini paramparça etmişlerdir.

 

Bilindiği üzere, Halîfelik Osmânlı Devletine geçtiğinde, Mısır, Şâm (Sûriye), Irâk, Filistîn, Hicâz ve Yemen; Osmânlı hudûduna dâhil olmuş, 4 asırdan fazla, buralar Ehl-i Sünnet i’tikâdında Müslümânlar olarak yaşamışlardır.

 

Fâtih’ten 200 sene sonra gelen Fransız târihçi Gıyah’ın, Osmânlı Devleti ve Fâtih hakkındaki şu sözü çok ibret vericidir:

 

“Bütün dünyâ Hıristiyânlarının, 'Yeryüzüne bir daha Fâtih Sultân Mehmed Hân gibi bir hükümdâr gelmesin ve başka fâtihler doğmasın' diye temennî ve duâ etmeleri gerekir.”

 

“Muhammed el-Fâtih” isimli Arabî kitâbın yazarı Dr. Sâlim er-Reşîdî ise: “Buna karşılık, her Müslümânın, Müslümânlara yeniden Fâtih Sultân Mehmed Hân gibi dâhî ve güçlü şahsiyetler nasip etmesini Allahü teâlâdan istemeleri gerekir” demiştir.

 

Son zamanlarda, ortalığa, “İslâm dînine veya Müslümânlara karşı duyulan düşmânlık, kin ve nefret” manâsına gelen bir “İslamofobi = İslâm korkusu” terimi çıktı.

 

Hâlbuki İslâmiyet barış dînidir. “Müslümân da, dilinden ve elinden, hem Müslümânların, hem de gayr-i müslimlerin sâlim, emîn oldukları kimsedir.”

 

 

 

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı'nın önceki yazıları...