Gecem gündüzüm, havam suyum, kısaca bütün hayatım, diğer bir ifadeyle akla gelebilecek her şeyimdi film projeleri, setleri, stüdyoları...
Murat Bey:
-Niçin ısrar edip de geldim? Birincisi, bu vefakâr Hacı Annemizin selâmını, duâlarını ve şiirlerini getirmek için geldim.
İkincisi: Bizler dinimizi öcü olarak görüyorduk maalesef. Bizim gibi uzaylılara, affedersiniz, o kadar uzak durduğumuz için bu tabiri kullandım, güzel dinimiz İslâmiyet’i sevdirdiğiniz için başta Enver Bey’e, Resul Bey'e, Altan Bey'e, size ve bütün emeği geçenlere minnettar olduğumuzu duyurmaya, teşekkür etmeye geldim.
Üçüncü geliş sebebim: Öyle hizmet ediyorsunuz ki; “sakın hafife almayın, sakın gevşemeyin, sakın yeise kapılmayın" demeye geldim.
Dördüncüsü: Anladığım kadarıyla siyasetle bir alâkanız yok gibi... Sizin derdiniz; insanlar Cehennem’e gitmesin derdi... Ama olur ya siyasi bir oluşum içinde olursanız, bizim apartmanda kırk daire var onların adına, sitemizde yüzlerce daire ve aile var onların adına söz vermeye; “OYLARIMIZ SİZİN” demeye geldim. İsterseniz yemin edeyim isterseniz senet imzalayayım... Şimdi ben size soruyorum; gelmeme değdi mi?
- Ne demek Murat Bey kardeşim, ne demek? Bunların asıl mimarı Enver Abimiz. Bizler işin bir ucundan tutmakla şerefleniyoruz. İnşâallah bu kalpten izah edip anlattıklarını büyüklerime aktarmaya çalışacağım. Sabırsızlıkla yarını bekliyorum...
Deyip dostça kucaklaştık...
Bir insan ki, hilkat sebebin bilir,
Beş vakitte, Hak katında eğilir.
İyileri sever, hem de sevilir.
Haddini biliyorsan orada dur.
Güzel odur, asil odur, has odur.
Bir insan ki, yalan dolan söylemez,
Onun bunun gıybetini eylemez,
Küfre düşüp Cehennemi boylamaz,
Daha ne istiyorsun, orada dur?
Güzel odur, asil odur, has odur
Bir HOCA ki, kötülüğü yazamaz,
Hallerini tasvir edip çizemez,
Fâsıklarla birlik olup gezemez,
Yalan dolan bilmezsen, orada dur;
Güzel odur, asil odur, has odur.
***
Günlerim, bir film setinden çıkıp diğerine gitmekle geçiyordu. Gecem gündüzüm, aşkım sevdam, aşım ekmeğim, havam suyum, kısaca bütün hayatım, diğer bir ifadeyle akla gelebilecek her şeyimdi film projeleri, setleri, stüdyoları.
Şark tarafında film çekimi yapacaktık. Bütün ekibi çekim yapacağımız yere gönderdim. Ben de çok hatıralarımın olduğu memleketim Erzurum'a oradan da öğretmen olarak çalıştığım Dumlu'ya uğrayıp yolda onlara kavuşacaktım. En azından çekime kavuşacak şekilde plan yaptım, öyle de tatbik ettim.
Gençlik yıllarından kalma, neredeyse unutulmuş bir yaşanmışlığı seneler sonra hatırlama çabasıyla yolumu yönümü değiştirmiş arabamı Erzurum yakınlarındaki o küçük kasabaya sürmüştüm.
O günden en son hatırladığım kâtibimiz Muhlis Bey'in kulağıma fısıldadığı “Hatırladığınca yaşarsın! Gerisi hep bir yolculuk. Kimi senin gibi askere, kimi mektebine, kimi mezara... Ha bir de gidip dönmemek, gelip bulmamak var kaderde! Onun için hakkını helâl et, ben ettim!” diyerek bizleri uğurlamasıydı.
DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...