"Gelinim Sena senin annen!"

A -
A +

Yasemin heyecanla sordu: - Ama neden? Neden? Ne olabilir ki? Ne babam onu tanır, ne de babamı Burhan Bey. Feraye Hanım başını salladı: - Haklısın kızım ama bilinmez. Neler konuştuklarını bilmiyoruz. Babanın adı ne kızım? - Şeref efendim. Antalyalıyız biz aslında. Yani babam oralı. Feraye Hanım gözlerini kıstı: - Antalyalı mı? Ya annen? Annen nerede kızım? Yasemin gözlerini yere indirdi. Herkese annelerini sordukları zaman "öldü diyordu. Ama bu yaşlı kadına doğruyu söylemesi için içinden bir ses adeta zorluyordu kendisini. Yutkundu: - Annem bizi terk etti efendim. Seneler önce... Hafifçe inledi Feraye Hanım. Başı dönmeye başlamıştı. Dudaklarının kuruduğunu fark edip masadaki sudan bir yudum aldı: - Annen... annenin adı ne kızım? Yasemin usulca mırıldandı: - Sena... - Oh Allah'ım! Olamaz... Yasemin hayretle baktı yaşlı kadına. Feraye Hanım sapsarı olmuştu. - Bu imkânsız.... Sinan'ı büyüten kadın, benim gelinim... Senin annen yavrum. Sena benim gelinim... Yasemin dehşetle açılan gözlerini yaşlı kadına dikmiş, taş gibi hareketsiz bakıyordu. Feraye Hanım uzanıp Yasemin'in buz gibi olan elini tuttu: - Ah yavrum... Biliyordum çok önemli bir şey olduğunu. Yoksa Burhan asla böyle davranmazdı. Demek ki baban ve oğlum karşı karşıya geldiler ha.... Ya Sena? O ne hale gelecek şimdi? Ya sen güzel kızım? Bu ne çileli bir hayatmış böyle Allah'ım? Yasemin taş gibiydi. Hiç konuşmuyor, uğuldayan kulaklarında sadece Feraye Hanımın "o senin annen" sözleri yankılanıyordu. Nefesi daralmış, bütün kanı çekilmiş gibiydi. Dakikalar sonra kendine gelebildi ve ayağa kalktı: - Bu iş olamaz büyükanne. Sinan'a gereken açıklamayı ya siz yapın ya da ben. Onunla birlikte olamam. Asla evlenemem. Beni unutsun. Babamı şimdi daha iyi anlıyorum. Feraye Hanım endişe ile tuttu kolunu genç kızın: - Otur kızım. Konuşalım. Biliyorum, yıllardır tek taraflı olarak baktın olaylara. Yerden göğe kadar da haklısın böyle düşünmekle. Ama insanlar hatalarıyla, sevaplarıyla insandır. Onlara kin duymamız, onlardan nefret etmemiz bizim için kötü. Kendi benliğimiz açısından kötü. Annen ve oğlum iki insanı mutsuz ederek bir mutluluğa adım attılar. Bunun bedelini de ödüyorlar şimdi. Ödeyecekler de. Sena gerçeği duyunca kim bilir ne hale gelecek. Biliyor musun, yıllardır seni dilinden düşürmedi hiç. Yasemin acı bir gülümseyişle baktı yaşlı kadına: - Hiç aramadı beni, hiç özlemedi, nerdeyim, ne yapıyorum, ne haldeyim, hiç öğrenmek istemedi. Feraye Hanım "hayır" anlamında başını iki yana salladı: - Yanılıyorsun kızım. Hep istedi. Burhan da hep seni alıp getirmeyi teklif etti annene senelerdir. Ama babanın çok yıkılacağını düşündü annen. "Ona onu terk etmekle büyük acı verdim zaten, bir de tek varlığından, kızından ayırarak daha beter bir acı yaşatmaya hakkım yok" dedi. O acısını senin özleminle yaşıyordu. "Yaptığım şeyin bedelini evladımın hasretiyle ödüyorum" diyordu. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.