Heyecanlı olduğunu ürpererek fark etti!

A -
A +

Neriman evine girer girmez kendini kanepenin üzerine attı. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Neden ağladığını da bilmiyordu. Sadece uğradığı haksızlığa, yaşadıklarına, uzun zamandır bilinçaltına atmaya çalıştığı, yüreğine gömdüğü ıstıraplarına geri dönmenin getirdiği bir hezeyandı bu gözyaşları. Neden sonra kendini biraz daha rahatlamış hissederek kalktı yerinden. Biraz sonra Gül gelecekti. Ona yemek hazırlamak zorundaydı. Ardından karakola gidecekti İpek hakkında bir haber olup olmadığını sormak için. Birkaç gün önce savcılığa yeniden gitmiş, bir dilekçe daha vermişti. Hiçbir derdine yoğunlaşamadığını fark ederek şaşırdı. Uğur! Yıllar sonra hangi yüzle karşısına çıkacağını merak ediyordu. Bütün bu düşüncelerin içinde harmanlanırken kapı çalındı. Ellerini kurulayıp açtı kapıyı. Gül okuldan gelmişti. Annesinin yüzüne baktı. Onu suçlayan bir tonla sert bir şekilde bağırdı: - Yine mi ağladın sen? Aaa, yeter ama, gittiyse gitti, bu İpek'in tercihi. Her koyun kendi bacağından asılır diyen sen değil misin? Neriman acı bir gülümseme ile baktı kızının yüzüne: - Sen anne olduğun zaman anlarsın ancak çektiğim ıstırabı. Şimdi aklına, mantığına sığmayan duyguları o zaman yaşarsın. Bütün bu acıları tek başıma yüklenmenin ne denli güç olduğunu yaşamayan hissedemez kızım! Sana kızmıyorum böyle düşündüğün için, ama anneni saygısızca azarlamanı affedemem. Bir çocuk annesine böyle mi davranır? Gül sıkıntıyla buruşturdu yüzünü: - Öfff, senin iyiliğin için söyledik, yine suçlu olduk! - Bırak benim iyiliğimi kızım sen, haydi otur yemeğini ye. Ben karakola gideceğim. Karakolun kapısından çıkarken yine umutsuzluk bağlamıştı yüreğini. Neredeyse üç hafta geçmişti İpek'in gidişinin üzerinden. Emniyet bütün birimlerini haberdar etmiş, Türkiye'nin her yerinde Selim ile İpek aranıyordu ama hâlâ bir gelişme yoktu. Eve giderken düşünüyordu Neriman: "Başımda biri olsa, elimden tutsa, param olsa, ben de kendi gücümle ulaşabilseydim bir yerlere keşke!.." Zaman buldukça çıkıp çarşıda sorup soruşturuyordu ama ne bilen vardı ne de gören. Selim'i de tanımıyordu insanlar doğru dürüst... Eve geldiği zaman Gül'ü televizyon seyrederken buldu. Muhtar Seyfi Efendinin verdiği haberi söylemeyecekti kızına. Önce Uğur'la konuşup ne istediğini öğrenecekti onun. Bu kararı düşününce irkildi. Farkında olmadan beyni yönlendirmişti Uğur'la görüşmek için kendisini. Elif Hanımı bekleyecek, onunla konuşacaktı. Birilerinden fikir alması gerektiğini düşünüyordu. Heyecanlı olduğunu ürpererek fark etti. Akşam Elif'in dairesine gidip olanları anlattı. Ağlamaklıydı sesi. Elif gülümsedi: - Bence sevinmelisin, hiç olmazsa kızın açısından sevinmelisin. Zaman zaman babalarının neden yok olduğunu sormadılar mı sana? Bir hesaplaşmaları varsa ki mutlaka var, bırak bire bir görsünler bu hesabı. Bu nedenle işin bu tarafı bir artı senin için. Merak etme, kimse kimsenin elinden emeklerini kolayca alamaz. Hem senin de görülecek bir hesabın yok mu kocanla? Neriman acı bir şekilde güldü: - Benim kimseyle hesabım yok Elif Abla... Benim tek düşüncem kızım, İpek'im. Elif arkasına yaslandı: - Eh, şimdiye kadar her şeyi tek başına yüklendin, hiç olmazsa bu derdi paylaşırsın. Bence konuş kocanla!.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.