"Size gül gibi bir kız buldum"

A -
A +

Emin Bey babadan kalma manifaturacı dükkânının kapısının önündeki tabureye oturmuş, çay içiyordu. Ailesi Çanakkale'ye seneler evvel Yozgat'tan gelmişti. Emin Bey kendisini hiçbir zaman Yozgatlı saymamıştı. O Çanakkale'de doğup büyümüş, burada okula gitmiş ve burada evlenmişti. Karısı Leman Hanım Bursalıydı. Görücü usulü evlenmişlerdi. Problemsiz bir evlilik yaşamışlardı. Leman Hanımın kaprisli yapısını içine sindirebilmişti Emin Bey. İki çocukları olmuş, birincisi üniversiteyi bitirip Almanya'ya gitmişti. Senelerdir orada yaşıyordu. Alman bir kızla evlenmiş, iki çocuk sahibi olmuştu... Leman Hanım bu evlilik yüzünden aylarca yataklarda yatmış, Alman gelini asla istememişti. Fakat oğluna laf anlatabilmek mümkün olmamıştı. Birbirlerini kırmışlar, bu yüzden de görüşmemeye başlamışlardı. Neredeyse altı yıldır hasret kalmışlardı oğullarına. Küçük oğlu Uğur ise tam bir problem olmuştu hayatlarında. Liseyi birinci sınıftan terk etmiş, annesinin kendisine duyduğu zaafı çok güzel kullanarak baba parasıyla gününü gün etmişti. Askere gitmeden önce İstanbul'da kendisinden yaşça büyük bir kadına kapılmış, o yüzden evini terk etmeye kalkmıştı. Anne ve baba olarak ne yapacaklarını bilememişlerdi. Leman Hanım birinci oğlundan tecrübeli olduğu için bu sefer işi sıkı tutmuş, oğlunu kontrol altına almayı başarabilmişti. Apar topar askere yollamışlardı Uğur'u... Askerden döner dönmez de eli yüzü düzgün, çok fazla açılıp saçılmamış, kendi halinde, kolay yönetilebilecek bir kızla baş göz etmeyi kafalarına koymuşlardı. Uğur askerliğini bitirir bitirmez de bu kararlarını tatbike başlamışlar, etrafa haber salarak istedikleri niteliklerde bir kız bulmaya çalışmışlardı... Emin Bey çayının son yudumunu da içtikten sonra elinin tersiyle ağzını sildi. Bu sırada gördü Kazım'ın sırıtarak geldiğini. Ayağa kalktı: - Hayırdır Kazım, keyifli görünüyorsun? - Hayır, ağabey, hayır! Senin oğlana gül gibi bir kız buldum. Nusralan Köyünden Mehmet Ali'nin kızı. Kız on sekizine yeni girmiş. Ay parçası gibi. Konuştum babasıyla. Gelsinler görüşelim dediler. Gerisi sana kalmış.. Emin Bey heyecanlanmıştı: - Kimin nesi bunlar? İpsiz soysuz olmasınlar da... - Yok ağabey, bildik adamlar. Mehmet Ali emekli adam. Odun işçisiydi. Sigortadan emekli oldu. Bir evleri var köyde. Bir de karısı ile kızı. Çöpsüz üzümler anlayacağın... Emin Bey sevinmişti. Keyifle gülümsedi: - Oğlanı çok kötülemeseydin... Ne de olsa gözleri korkar, başından geçenleri falan anlatmasaydın... Kazım kekeledi: - Ucundan kıyısından, üstün körü bahsettim şöyle. Aklıma başka bir sebep gelmedi ağabey, kusur ettimse... Emin yüzünü buruşturdu: - Demesen iyiymiş ama olsun, saklamamak daha doğru sanki... Kazım riyakâr bir tavırla baktı adama: - Eh, bu iş olursa ben de ucundan kıyısından nasiplenirim herhalde bir şeyler... Emin Bey dudaklarını büktü: - Tamam canım, aracılığının bedeli neyse öderiz. Hele bir olsun da iş... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.