İran'a saldırıdan ne anladık?

A -
A +

İran ile İsrail arasında son dönemde yaşanan gerilim ve çatışmalar, birçok soruya cevap bulmamıza zemin oluşturdu.

 

 

İsrail...

 

 

İsrail, uzun süredir küresel güçlerin ve Siyonist yapının Orta Doğu karakolu olarak misyonunu gerçekleştirdi. Ancak cevaben İran'dan da karşılık gördü. İran’ın son tepkisi, her ne kadar bazılarına göre etkili olmasa da İsrail'in dokunulmaz olmadığını, "Demir Kubbe"sinin delinebileceğini, İsrail'in pek de güvenli bir yer olmadığını göstermiş oldu.
Bu gelişmeleri değerlendirirken, Netanyahu ve ABD'deki Siyonist yapının Trump üzerindeki baskısına dikkat etmek gerekiyor. Ancak işin bu boyutundan daha ziyade küresel ölçekte şekillenen yeni düzenin sınırlarını da analiz etmemiz gerekiyor

 

 

İran... 

 

 

Son gelişmeler, İran’a dokunulabilirliği gösterdi. İran içindeki açıkları, yönetimin içeriden ne kadar sorunlu olduğunu, deşifre olmuş insan yapısını, devlet içindeki paralel güçlerin varlığını bize açıkça gösterdi. 
Yıllar önce İran’a ilişkin kaleme aldığım yazıda şu uyarıda bulunmuştum:
"İran yönetimi kendi içinde, kendi halkıyla diyaloğunu pekiştirmezse, ülkedeki siyasal özgürlük alanlarını genişletip artırmazsa, bu boşluklar dış müdahaleye açık hâle gelecek ve o boşluğu farklı parmaklar delmeye gayret edecek."
İran’daki yönetim ve mevcut rejim bu açıkları görüp ders çıkaracak mı, göreceğiz. 
Ancak olaylar bize şunu açıkça gösterdi: İran, uzun vadede ABD’nin talepleri istikametine yönelecektir.
Trump'ın beyanlarından anlıyoruz ki mesele "uranyum" değil. Trump, daha çok İran’ı müzakere masasına oturtan lider olarak kendisini hem dünya hem de Amerikan kamuoyuna göstermiş oldu. 
Birçok konuyu gündeme taşıyoruz ancak göz ardı ettiğimiz önemli bir gerçek var: ABD dünyanın en yüksek dış borca sahip ülkesi ve bu borçları geri ödeyemeyen bir yapıya sahip. Trump ise bu borçları kapatmak için çeşitli stratejiler geliştiriyor. Elbette bu süreçte ABD içindeki etkili Siyonist lobinin rolü de dikkatlerden kaçmamalı.

 

Öte yandan Trump’ın Çin’i zayıflatma hedefi dikkat çekici bir unusr olarak öne çıkıyor. İran’ın petrolünün yüzde 90’ını Çin satın alıyor. Bu durum, İran’ın tüm yaptırımlara rağmen ayakta kalabilmesinin temel nedenlerinden biri. Trump, İran’a yönelik bu hamleleriyle sadece Tahran’a değil, aynı zamanda Pekin’e bir mesaj vermiş oldu. Görünen o ki uzun vadede Çin’i -özellikle Güney Çin Denizi başta olmak üzere- farklı cephelerde köşeye sıkıştırmak istiyor. Bu süreci başından beri ABD-Çin mücadelesinin bir uzantısı olarak değerlendirdim. Pakistan-Türkiye-İran hattındaki ikmal ve ticaret yolunun hedef alınması, Çin’in gelecekte bölgedeki ekonomik etkinliğini baltalama amacını taşıyor.

 

Buradaki strateji, İran’ı bütünüyle gözden çıkarmak değil; tam tersine, onu Çin hattından uzaklaştırmak. Trump, katil Netanyahu’yu ve saldırılarını bu nedenle destekledi. Bir taraftan Siyonist baskıyı azaltmış oldu, diğer taraftan kendisinin İran’a yönelik planını gerçekleştirdi. 
Ama İran eliyle de Siyonist Netanyahu’yu hırpaladı. Baktığınızda çok katmanlı bir satranç oynadı. Yani ilk günkü gibi diyorum: Trump, dengeli dengesizlik stratejisi ile hareket ediyor.

 

Ve nihai hedefi, Çin ile nihai karşılaşmaya kadar destek kanallarını zayıflatmak. Trump, İran yönetimine, etnik kimlikler üzerinden ve rejim değişimi imasıyla çokça mesajlar verdi. Bütün bunlar, psikolojik harp harekâtı olarak okunmalı. Yani ABD’nin derdi İran halkının nasıl yönetileceği değil. Mesele, İran’ı kendi stratejileri istikametinde bir engel olarak değil, bir destek konumuna getirmektir.

 

Trump’ın şu açıklaması bize aslında çok şeyi anlatıyor: 
- Çin artık İran’dan petrol satın almaya devam edebilecek. 
- Umarım ABD'den de bol miktarda alırlar. 
- Bunu mümkün kılmak benim için bir onurdu.

 

Aslında Trump kendi stratejisini doğrudan dillendirmekte, tüm resmî gözler önüne sermektedir...

 

 

 

 

 

Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.