Gazze’deki soykırım ve İsrail’in bölge ülkelerine yönelik pervasız saldırıları, aslında Tel Aviv’in coğrafya ile ilgili hedeflerini gizleme gereği duymadan ortaya koyduğunu göstermektedir.
İsrail, uzun süredir Yunanistan’ı silahlandırıyor. Peki, neden acaba?
Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’le ilgili hedeflerini uzun zamandır yazıyoruz. O dönemlerde dile getirdiklerimiz “komplo teorisi” olarak küçümsenmişti. Oysa bugün görüyoruz ki bu gerçeklerin “komplo” diye etiketlenmesi, bizzat İsrail’in algı yönetiminin bir parçasıdır. Dünya yeni ittifaklara yöneliyor.
Artık ittifaklar bir tercih değil, mecburiyet hâline gelmiştir. İsrail’in Katar’a saldırısı, Arap ülkelerinin de derin uykudan uyanmasına vesile olabilir. Gazze katliamı başladığında bu mücadeleyi tek başına yürüten Türkiye, o günlerden beri ortaklarına İsrail’in genişleme stratejisinin önüne geçilmesi gerektiğini hatırlatıyordu. Katar saldırısı, Türkiye’nin uyarılarının ne kadar elzem olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Bugün İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile birlikte yeni bir bölgesel denklem kurma peşindedir. Türkiye hedef seçilmiştir. Bunun sebebi açıktır: Çünkü İsrail’in vahşetine karşı çıkan, bölgede onun genişlemesini engelleyen tek gerçek devlet Türkiye’dir. İsrail, Türkiye’nin dikkatini Kıbrıs hattında dağıtmayı ve Akdeniz’de Türkiye karşıtı ittifaklar oluşturmayı hedeflemektedir. Suriye ve Irak’ı parçalayarak denizlere açılmak ve bölgenin yeni hegemonik gücü olmak, İsrail’in uzun vadeli hayalidir.
Bu hayaller yürürlüğe sokulurken Türkistan coğrafyasında da paralel bir kimlik mühendisliği sahneye konulmaktadır. İsrail, İslamsız bir Türk kimliği inşa etmeye çalışmakta; ekonomik ve tarımsal projeler aracılığıyla Türkistan’da nüfuz kurma gayreti göstermektedir.
Elbette İsrail bu oyunda tek başına değildir. Yeni bölgesel düzeni kurgulamak isteyen küresel aktörler, İsrail’i daha geniş alanlara hükmeden bir oyuncu hâline getirmek istemektedir. Cumhurbaşkanımızın üzerinde durduğu konular, ortak tatbikatlar, Kıbrıs ve Mısır’la ilgili gelişmeler bize açıkça şunu işaret ediyor: Türkiye, bölgemizde İsrail ve destekçilerinin kurmaya çalıştığı sisteme karşı koyacaktır...
Burada özellikle Türkistan’dan söz ediyorum. Çünkü bu coğrafyada, İslam karşıtı söylemlerle Türk milletinin zihninden millî kimliği söküp atma girişimleri dikkat çekmektedir.
Bu noktada Bilal Erdoğan’ın Türkistan’daki projelerinin önemi ayrıca vurgulanmalıdır. Geçen hafta Türkiye Gençlik Vakfı’nda Necmettin Bilal Erdoğan’ın davetiyle katıldığım iletişim ve medya toplantısında, kendisinin bilinçli, gelecek hedefleri olan, millî değerleri benimsemiş bir nesil yetiştirme çabalarını dinledik.
Türkiye’nin, tarihî bağlarımız bulunan Kafkasya, Türkistan ve Balkanlar’daki gençlik çalışmaları, geleceğimiz açısından umut verici bir vizyon sunmaktadır. Coğrafyanın dokusu, millî ve dinî kimliği üzerinden yürütülen toplum mühendisliği projeleri ciddiyetle takip edilmelidir.
Bilal Erdoğan’ın desteklediği projeler, gençlerin hedefleri bakımından Türk-İslam Birliği için bir yapı taşı mahiyetindedir. İsmail Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” mefkûresi de bu gelecek projeksiyonlarının pusulası olmalıdır.
Küresel aktörler ve onların bölgedeki iş birlikçisi İsrail, bu dokuyu bozmak için her türlü faaliyeti yürütmektedir. Bizim bu düşmanca tavra karşı koyabilmemiz için bilinçli insanlara ihtiyacımız vardır.
Bilinçli vatanseverlik, bilinçli yurttaşlık, bilinçli millî duruş bizi daha ileriye götürecektir...
Bugün siyonizm, yarın başka bir tür faşizan düşünce karşımıza çıkacaktır. Bugün bizler, yarın ise gelecek nesillerimiz bu saldırılara karşı koyacaktır.
Sonuçta dünya menfaatlerin çarpıştığı bir yerdir. Hayrın şerre galip gelebilmesi için ise bilinçli, vatansever ve imanlı nesillere ihtiyaç vardır.
Yeni neslin nasıl yetiştirileceği, bu açıdan hayati bir meseledir...
Sevil Nuriyeva'nın önceki yazıları...