Bu yazımda dikkatinizi çekmek istediğim birkaç önemli detay var.
Geçen hafta İstanbul’da görevine veda eden MI6 Başkanı Richard Moore’un konuşması dikkat çekiciydi. Moore, Türkiye’nin bölgesel ve küresel düzende üstleneceği role işaret etmekle kalmadı; konuşma adresi olarak İstanbul’un seçilmesi de başlı başına anlamlıydı. Bunun nedenleri üzerinde biraz durmak istiyorum.
Öncelikle altını çizmemiz gereken nokta, Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karşılama ve uğurlama biçimiydi. Beyaz Saray çalışanları ile birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve kıymetli refikası Hanımefendi’yi samimi bir kareyle ağırlaması, önemli bir mesajdı.
Trump, Erdoğan’a önem veriyor. Bunu biliyoruz. Trump, iş adamı mantalitesine dayanarak siyasal olayları analiz eden bir isim. Erdoğan’a duyduğu saygının başka nedenleri de vardır. Evet, Erdoğan şu anda bir dünya lideridir. Herkesin saygı duyduğu bir isimdir. Çözüm üretebilen bir liderdir.
Trump’ın Erdoğan’a önem verdiği bilinen bir gerçek. İş adamı mantığıyla siyasal olayları değerlendiren Trump, Erdoğan’a duyduğu saygıyı yalnızca kişisel değil, liderlik vasıfları üzerinden de ortaya koyuyor. Erdoğan bugün dünya çapında saygı gören, çözüm üretebilen, küresel ölçekte liderlik sergileyen bir isimdir.
Trump’ın gözünde Erdoğan, Endonezya’dan Afrika’ya, Orta Doğu’dan Doğu Türkistan’a kadar geniş bir coğrafyada karşılık bulan, kabul gören bir liderdir. İki lider arasındaki tüm görüşmeler elbette önemlidir. Türkiye ile ABD’nin çözmesi gereken başlıklar vardır. Ancak Erdoğan özellikle Gazze meselesindeki tavrı ile ABD Başkanı karşısında ders niteliğinde bir duruş sergilemiştir.
BM kürsüsünden dile getirdiği her ifade, Türkiye’nin üstlendiği rolün açık bir göstergesidir. Erdoğan; Gazze, genel olarak Filistin, Rusya-Ukrayna savaşı, Tahıl Koridoru gibi meselelerde barış için çaba sarf eden bir devlet aklını temsil ederek küresel sağduyuyu teyit etmiştir. Trump’ın karşısında küresel bir aktör olduğunun bilincindedir.
Cumhurbaşkanı’nın kürsüden yaptığı konuşma, Türkiye’nin artık yalnızca kendi meseleleri için değil, küresel sorunların çözümünde de ciddi bir taraf olduğunu göstermektedir.
-Suriye Meselesi: Suriye’nin egemenliği Türkiye için hayati önemdedir.
Türkiye, savunma sanayisindeki başarılarıyla yeni dünya düzeninde güçlü bir profil sergilemektedir. Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” mottosu, kurulacak yeni sistemin tek kutuplu değil, çok kutuplu olacağının ifadesidir.
MI6 eski Başkanı Richard Moore’un konuşması bu tespitlerin teyidi niteliğindedir. İngiltere eski gücünü yitiriyor, bölgeden çekiliyor. Herkes Türkiye’yi yanında görmek istiyor: ABD de, İngiltere de, Çin ve Rusya da…
Bu tablo, yeni dünyanın çok kutuplu olacağına ve “beşten büyük” bir sistemin kurulacağına işaret ediyor. ABD ile İngiltere arasındaki rekabet de bunu doğruluyor. ABD, küresel düzende çıkarlarını korumak için daha geniş ortaklıklara yönelmek zorunda. Paradigma değişimi kaçınılmazdır.
ABD ile İngiltere arasındaki rekabeti uzun zamandır ara ara yazılarımda dile getiriyorum. Ortaya çıkan tablo bize çok şeyi izah ediyor: ABD, bu küresel yeni sistemde kendi çıkarlarını korumak için daha geniş çaplı ortaklarla yürümek istiyor. Yani paradigma değişmek zorundadır.
Türkiye ise tüm baskılara rağmen çok kutuplu dünya anlayışına uygun şekilde dış politikasını çeşitlendirerek yürütmektedir. Bu da Türkiye’nin ve Erdoğan’ın farkını ortaya koymaktadır.
Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…